Gelişmekte olan ekonomilerin tümü için temiz enerji; enerji güvenliğini sağlamak, fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmak, sürdürülebilir ekonomik kalkınma ve iklim hedeflerine ulaşmak açısından çok önemli. Ancak mevcut yatırım seviyeleri, enerji sistemlerinin dönüşümünü sağlamak için gereken finansmanı sağlamaktan uzak. İklimin geleceği, gelişmekte olan piyasalar ve gelişmekte olan ekonomilerin (EMDE) temiz enerji sistemlerine başarılı bir şekilde geçiş yapıp yapamayacağına büyük ölçüde bağlı durumda. Bu geçiş, ülkeler için yenilenebilir enerji kullanımını hızlandırmak, enerji güvenliğini artırmak, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak ve net sıfır hedeflerine ulaşmak adına büyük bir fırsat sunuyor. Bununla birlikte, küresel temiz enerji yatırımlarının yalnızca beşte biri EMDE’lere yöneliyor.
2021’den bu yana, Dünya Ekonomik Forumu’nun “Gelişmekte Olan Ekonomilerde Temiz Enerji Yatırımlarını Harekete Geçirme” girişimi; Brezilya, Kolombiya, Hindistan, Endonezya, Malezya, Nijerya ve Güney Afrika’da yapılan detaylı çalışmalar aracılığıyla yüzlerce kamu ve özel sektör paydaşını bir araya getirdi. Bu çalışmalar, temiz enerji yatırımlarının önündeki en büyük riskleri ve zorlukları belirlemek için gerçekleştirildi. Çalışma grupları, ülkeye özgü düzenleyici ve politika önerilerinin yanı sıra, enerji finansmanını ölçeklendirecek politika dışı çözümler sundu.
Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu Yıllık Toplantısı ise 2024, girişim çerçevesinde “Gelişmekte Olan Piyasalarda Temiz Enerji Yatırımlarını Harekete Geçirme Ağı”nı harekete geçirdi. Bu ağ, EMDE’lerin temiz enerji finansman ihtiyaçlarını belirlemelerine ve finansman için elverişli bir ortam yaratma konusunda en iyi uygulamaları paylaşmalarına olanak tanıyan bir platform niteliğinde. Ağ, ilk yılında, 100’den fazla politika önlemi, risk azaltma aracı ve finansman mekanizmasını ortaya koydu. Bu uygulamalar, hükümetler, kalkınma finansmanı kurumları ve özel sektör enerji oyuncuları için ilham kaynağı olması amacıyla hazırlanan "Çözümler Rehberi", adlı dijital platformda derlendi.
Temiz enerji projelerinde karşılaşılan zorluklar
Gelişmekte olan ekonomilerde temiz enerji sistemlerine yapılan yatırımlar, halen yetersiz düzeyde. Küresel Güney’in enerji talebini karşılamak ve Paris Anlaşması hedeflerine uyum sağlamak için 2030’lara kadar yıllık yatırımların üç katına çıkması (770 milyar dolardan 2,2-8 trilyon dolara) gerekiyor. Küresel yenilenebilir enerji yatırımlarının yalnızca beşte biri, Çin hariç gelişmekte olan piyasalara yöneliyor.
Bu durum, adil bir enerji dönüşümünü engellerken, iklim ile kalkınma hedeflerini riske atıyor. Finansmanın EMDE’lere çekilebilmesi için yatırım önündeki kesişen faktörlerin ele alınması önem taşıyor. Artan risk seviyeleri ve politika-düzenleyici çerçevelerdeki belirsizlikler, yatırımcıları caydıran temel engeller arasında yer alıyor. Ancak, EMDE’lerde bir ton karbon emisyonunu önlemenin maliyeti gelişmiş ekonomilere kıyasla yaklaşık yarı yarıya; bu da küresel sermayenin dikkatini Küresel Güney’e yönlendirme ihtiyacını güçlendiriyor.
Yenilenebilir enerji finansmanını harekete geçirme yaklaşımı
Dünya Ekonomik Forumu’nun girişimi, adil ve kapsayıcı bir enerji dönüşümüne rehberlik etmek ve enerji geçişi finansmanını hızlandırmak için pratik çözümler geliştirmeyi amaçlıyor. Dünya Ekonomik Forumu Enerji ve Malzemeler Merkezi Başkanı Roberto Bocca’nın dediği gibi, “Temiz enerji dönüşümünü hızlandırmak, iklim acil durumuyla başa çıkmak için zorunludur. Bugün finansmanın kilidini açmak, yarın güvenli ve eşitlikçi bir enerji sistemine doğru ilk adımdır.”
1 trilyon dolardan fazla finansmana ihtiyaç var
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nin (COP29) temel konusu iklim finansmanı oldu. Yapılan görüşmeler sonucunda, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere yıllık 300 milyar dolarlık finansman sağlamasına karar verildi. Çevre Savunma Fonu Küresel İklim İş Birliği Müdürü Christopher Dekki, gelişmekte olan ülkelerin 1 trilyon dolardan fazla fi nansmana ihtiyaç duyduğuna işaret ediyor. Dekki, “Birçok gelişmekte olan ülke, anlaşma kapsamında alınan kararların beklentilerin gerisinde kaldığını düşünüyor” diyor.
Ülkelerin ekonomik dönüşümlerini desteklemek için paranın hangi şartlar altında verileceğinin, miktarından daha önemli olduğunun altını çizen Dekki, "Örneğin, bu ülkelere kredi mi veriliyor, yoksa hibe mi? Muhakkak ki hibe geri ödenmesi gereken krediden daha iyi olur. Para kolayca ulaşılabilir mi? Parayı almaya ilişkin süreçler çok mu karmaşık, yoksa kolay, akıcı ve o ülke için mantıklı mı? Etkileri nasıl ölçülebilir? Dolayısıyla, sadece para miktarı değil, dünyanın dört bir yanındaki gelişmekte olan ülkelere verilecek finansmana ilişkin yöneltilen bu soruların çoğunun yanıtlanması gerekiyor” diye ekliyor.
Dünyadan örnekler
Malezya: Kamu-özel paydaşlar, ilk geniş ölçekli Yenilenebilir Enerji Bölgesi ve ulusal Karbon Yakalama, Kullanım ve Depolama Merkezi’ni hayata geçirmek için çözümler geliştirdi.
Güney Afrika: Küçük ölçekli yerleşik enerji projeleri için yeni bir kredi garanti mekanizması oluşturma, temiz finans farkındalık programları başlatma gibi 5 somut çözüm uygulanmaya başladı.
Kolombiya: Yenilenebilir enerji projelerinde, sosyal kabul risklerini azaltan modeller ve temiz hidrojen kredi tesisleri geliştirildi.
Endonezya: Yeni bir güneş enerjisi ve batarya projesi, 15 megawatt temiz enerji sağlayarak 4 bin evi güçlendirildi ve yılda 5,5 bin ton karbon emisyonu önledi.
Brezilya: İzole enerji sistemlerinin hibrit güncellemeleri için bir hızlandırıcı platformun geliştirilmesi gündeme getirildi.
Çevre koruma harcamaları %56,8 artarak 224,6 milyar liraya çıktı
Türkiye İstatistik Kurumu, 2023 yılına ilişkin çevre koruma harcama istatistiklerini açıkladı. Buna göre, çevre koruma harcamaları, geçen yıl bir önceki yıla kıyasla yüzde 56,8 artarak 224,6 milyar liraya çıktı. Çevre koruma harcamalarının yüzde 66,8'i mali ve mali olmayan şirketler, yüzde 28,1'i genel devlet ve hanehalkına hizmet eden kar amacı olmayan kuruluşlar, yüzde 5,1'i de hane halkları tarafından yapıldı.
Bu harcamaların yüzde 63,3’ü atık yönetimi hizmetlerinden, yüzde 14,7’si atık su yönetimi hizmetlerinden, yüzde 8,3’ü biyolojik çeşitliliğin ve peyzajın korunmasından, yüzde 5,4’ü toprak, yer altı ve yüzey sularının korunması ve kalitesinin iyileştirilmesinden, yüzde 2,7’si dış ortam havasını ve iklimi korumadan, yüzde 5,6’sı da diğer çevre koruma konularından oluştu.
Çevre koruma yatırım harcamaları ise 2023'te bir önceki yıla göre yüzde 14,9 azalarak 38,2 milyar liraya geriledi. Bu harcamaların yüzde 77,5'i mali ve mali olmayan şirketler, yüzde 22,5'i genel devlet ve hanehalkına hizmet eden kar amacı olmayan kuruluşlar tarafından yapıldı. Çevre koruma harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı 2022'de yüzde 0,95 iken 2023›te yüzde 0,85 oldu.
Erozyonun etkilerini azaltmanın 6 yolu
İklim krizinin ve kuraklığın etkileri, her geçen gün daha fazla hissediliyor. Erozyon devam ederse 2050 yılına kadar topraklarımızın verimliliği yüzde 50 azalacak, ancak gıda ihtiyacı yüzde 50 artacak. Diğer yandan kişi başına düşen tarım arazisi oranı hızla azalıyor. 1990 yılında kişi başına ekilebilir tarım arazisi dünya genelinde 0,28 hektar iken, bu rakam bugün 0,20 hektara geriledi. Ülkemizde ise aynı dönemde 0,51 hektardan 0,28 hektara düştü. Bu nedenle toprağı korumak kritik öneme sahip. Erozyonun etkilerini azaltmanın temel 6 yolu ise şöyle:
- BİTKİ ÖRTÜSÜNÜ KORUMA VE ARTIRMA
Ağaçlandırma: Erozyona açık bölgelerde ağaç dikmek, toprağı köklerle sabitleyerek toprak kaybını önler.
Çayır ve otlak oluşturma: Bitki örtüsünü artırarak toprağın yüzeyini kapatır, rüzgar ve suyun etkisini azaltır.
Mevcut bitki örtüsünü koruma: Ormanların kesilmesi veya aşırı otlatmanın önlenmesi gerekir.
- TOPRAK YÖNETİMİ
Eğimli arazilerde teraslama: Su akışını yavaşlatmak ve toprağı yerinde tutmak için eğimli alanlarda teraslar oluşturulur.
Anız bırakma: Hasattan sonra bitki artıklarının tarlada bırakılması, toprağı korur ve rüzgar erozyonunu azaltır.
Erozyona dayanıklı tarım teknikleri: Çapraz ekim, şeritvari ekim gibi yöntemlerle toprağın korunması sağlanabilir.
- SU YÖNETİMİ
Drenaj sistemleri oluşturma: Fazla suyun toprağı sürüklemesini önlemek için uygun drenaj kanalları yapılmalıdır.
Barajlar ve setler: Su akışını kontrol altına alarak toprağın taşınmasını önler.
- RÜZGAR EROZYONUNU ÖNLEME
Rüzgar perdeleri oluşturma: Rüzgarın hızını azaltmak için tarlaların kenarına ağaç veya çalı dikilebilir.
Toprağı örtmek: Malçlama veya organik malzeme ile toprağı kaplamak, rüzgarın etkisini azaltır.
- İNSAN ETKİNLİKLERİNİN KONTROLÜ
Tarım arazilerinin sürdürülebilir kullanımı: Toprağın aşırı kullanılması ve yanlış sulama yöntemlerinden kaçınılmalıdır.
Maden ve inşaat faaliyetlerinin dikkatli planlanması: Toprağın çıplak kalmasını engellemek için erozyona dayanıklı yöntemler uygulanmalıdır.
- EĞİTİM VE FARKINDALIK
Çiftçileri, yerel halkı ve toplulukları erozyonun zararları ve önlemleri konusunda bilinçlendirilmeli. Erozyon kontrol projelerine toplumsal katılımı teşvik etmek gerekir.