SELENAY YAĞCI
TÜSİAD “Dijital Türkiye Konferansı”nın dördüncüsünü “Dönüşen Rekabette Yıkıcı Güç” temasıyla düzenlenen düzenledi. Etkinliğin açılış konuşmalarını Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu, TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı Perihan İnci yaptı. Konferansın ana tema konuşmacısı UBS Baş Ekonomisti Paul Donovan, gelecekte yapay zeka ile kişiselleştirme yaygınlaştığında enflasyon hesaplamanın imkansız hale geleceğini savundu. Paul Donovan, “Verimlilik daha düşük enflasyon anlamına gelmeli, verimlilik aynı zamanda şirket maliyetlerini azalttığı için enflasyon düşmeli. Ancak gelecekte teknoloji enflasyon hesaplamasını imkansız hale getirecek. Şirketler artan teknoloji sayesinde farklı kişilere farklı fiyat uygulamaları yapabiliyor. Mesela Amazon’a girdiniz. Hiçbir garantisi yok ki size gösterdiği fiyatını başkasına da gösteriyor olsun. Sizin kitap almaya ne kadar istekli olduğunuzu biliyor. Yapay zeka her alıcı ile farklı bir fiyat müzakere ediyor olacak. Herkese farklı fiyatın olduğu yerde de enflasyonu ölçmek zorlaşacak, bununla ayrıca baş etmemiz gerekecek” diye konuştu.
Teknolojik gelişmelerin istihdamı azalttığına dikkati çeken Donovan, şunları söyledi: “Çok uzun saatler çalışmayacağız. Eskiden mesela çamaşır yıkamak için harcadığımız zamanı çamaşır makineleri sayesinde artık harcamıyoruz. Onun yerine eğlenceye ayrılan zamanımız arttı. Eğlence endüstri yarattık” dedi.
"Türkiye’nin dijital ekonomideki payı binde bir"
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan da “Geleceğimizi teknolojik dönüşüme ayak uydurarak kurgularsak refahın ve sosyal kalkınmanın da güçlendiği sürdürülebilir bir büyümeyi tesis edebiliriz” dedi. Dijital teknolojilerin rekabeti ve iş hayatını hızla ve kökten dönüştürdüğünü ifade eden Turan, “BM tarafından yapılan bir araştırmaya göre, yapay zekanın da aralarında olduğu 17 ileri teknolojinin, 2030 yılına kadar 10 trilyon dolarlık bir pazar yaratabileceği tahmin ediliyor. Bu oran, Hindistan ekonomisinin mevcut büyüklüğünün yaklaşık üç katına tekabül ediyor. Türkiye’nin, geleneksel ekonomide küresel GSYH içindeki yüzde 1’lık payına karşılık, dijital ekonomideki payı binde bir civarında. Amerika Birleşik Devletleri’nde, muhteşem yedili olarak adlandırılan teknoloji şirketleri yalnızca geçen yıl ağırlıkla Ar-Ge ve veri merkezlerine olmak üzere 400 milyar dolardan fazla yatırım yaptı. Son birkaç yılda Avrupa Birliği; dijital rekabet kurallarından dijital hizmetlere, veri ve siber güvenlikten yapay zekaya kadar bir dizi kapsamlı düzenlemeyi devreye soktu. Bu yeni çerçeve, ülkemiz de dahil olmak üzere AB sınırlarının ötesinde etkileri olacak kurallar setini barındırıyor ve aynı zamanda küresel dijital ekonominin normlarını oluşturmayı hedefliyor. Gümrük Birliği’yle değer zinciri boyunca tesis edilen güçlü dokunun sürdürülebilirliği için kurallar manzumesindeki bu değişim süreci ile uyumlaşmamız gerekiyor. Türkiye’nin Küresel Rekabet Endeksi içinde yüksek teknoloji ihracatındaki konumu Güney Avrupa ülkelerinin de gerisinde. Yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracatımız içinde son 15 yıldır yüzde 3-4 bandında seyreden payını yükseltecek, teknoloji üretme ve entegrasyon yetkinliğimizi artıracak bütünsel yatırımlar stratejik önemde. Hammadde kaynaklarının ve tedarik zincirlerinin güvence altına alınması, kesintisiz altyapının geliştirilmesi, verinin korunması, siber güvenliğin sağlanması ve hızla dönüşen endüstrilerde dijital yetkinliği yüksek işgücünün geliştirilmesi rekabetçiliğimizin sürdürülebilirliği açısından ajandalarımızdaki öncelikli yerini koruyor.”
"Eğitim sistemimizi muhakkak gözden geçirmeliyiz"
Dijital çağın gerektirdiği nitelikleri haiz insan kaynağına ulaşmak dünyada da Türkiye’de de giderek güçleştiğine de dikkat çeken Orhan, “Dünya genelinde istihdamın neredeyse %40’ının yapay zekadan etkilendiği, gelişmiş ekonomilerde ise bu oranın %60’a çıktığı görülüyor. Yüksek gelirli ekonomilerde yetenek mevcudiyeti, inovasyonu daha da ilerletmek için giderek artan bir darboğazda. Dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olma hedefi, çağın gerektirdiği nitelikleri kazandıracak eğitim sistemi kalitesini tesis etme hedefinden bağımsız gerçekleşemez. Türkiye yüzde 24,3 ile ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranının OECD içinde en yüksek olduğu ülke. Dijital dönüşüm sürecinde eğitim sistemimizi de muhakkak gözden geçirmeliyiz. Her bireye okul öncesinden yükseköğretime 21. yüzyıl becerilerini kazandıran nitelikli bir eğitim sunabilmeliyiz. Otomasyon ve yapay zeka uygulamalarının yol açabileceği istihdam kayıplarını ortadan kaldırmak için yeni meslekleri ve yeni piyasaları dikkate alan yaygın eğitim programlarını da hayata geçirmeliyiz” diye konuştu.