MEHMET KAYA
Ali Emiroğlu, Türkiye’nin enerji ve maden dış ticaretindeki yaklaşık 100 milyar dolarlık açığın 60 milyar dolarının madenlerden kaynaklandığını söyledi. Emiroğlu, rakamlar yuvarlandığında 60 milyar dolarlık maden ithalatının 30 milyarının altın, 30 milyar dolarının da metal ve cevherlerden oluştuğunu belirterek, buna karşılık bilimsel hesaplamaların Türkiye’nin maden varlığının 3,5 trilyon dolar dolayında olduğunu gösterdiğini kaydetti. Maden arama yatırımlarında düşüş olduğunu belirten Emiroğlu, “Yatırım güvencesinin olmaması, ruhsatlarda iptallerin olması, izinlerin gecikmesi veya reddedilmesi yatırımcıları kaçırıyor. Madencilik sektörü dışında 10-15 sene risk sermayesi ile arama ve yatırım yapıp dönüş bekleyen başka bir sektör yok. Geçmişte 45 bin olan ruhsat sayısı, 15 yıl zarfında 15 binlere kadar indi. Ruhsatların sadece 5 bini arama ruhsatı. Bu da aramalara ayrılan risk sermayesinin çok düştüğünü gösteriyor” diye konuştu.
Ruhsat sayılarındaki düşüşün devam edeceği tahmininde bulunan Emiroğlu, yatırım ortamı, izin süreçlerinin uzunluğu ve yüksek ruhsat bedelleri ile orman arazi bedellerinin yüksekliğinin bu alandaki yatırımcıyı uzaklaştırdığını söyledi. Orman kullanım bedellerine dikkat çeken Emiroğlu, Türkiye’deki bedellerin dünyanın en yüksek orman kullanım bedeli olduğunu, yeniden değerlemeye göre yıllık bedellerin arttığını hatırlattı. Emiroğlu madencilik sektöründe yatırımcının izin ve kullanım süreçlerinde çok sayıda kurumla muhatap olduğunu ve bu kurumlardan herhangi birinin süreci durdurabildiğine işaret eden Ali Emiroğlu, uyuşmazlık çözümlerinde de ihtisas mahkemelerine ihtiyaç duyduklarını belirtti.
Altın ve nadir toprak elementleri kritik sektör
Türkiye’nin ispatlanmış, üretilebilir 1500 ton altın rezervi olduğunu ve keşfedilmemiş kısmın da 4 bin 500 ton tahmin edildiğini söyleyen Ali Emiroğlu, “Tahmini rezervin bugünkü piyasa değeri yaklaşık olarak 285 milyar dolar. Bu değeri üretime dönüştürebilmemiz için önce arayıp bulmamız gerek. Bu arama faaliyetleri içinse yaklaşık 13-18 milyar dolarlık bir risk sermayesine ihtiyaç var” dedi. Türkiye’de 8 şirketin altın ürettiğini, üretilen altının yarısının yüzde 100 yerli sermayeli 4 şirketçe üretildiğini, diğer 4 firmanın da yerli ortakları olduğunu belirten Ali Emiroğlu, “Türkiye, bir fay coğrafyasında. İsviçre’den Hindistan’a uzanan ve özellikle altın, gümüş, bakır, çinko, kobalt, nikel bakımından zengin olan Tetis Metalojonik Kuşağı’nın tam ortasında bulunuyoruz. İşte bundan dolayı Türkiye coğrafyasının birçok bölgesinde altın var. Doğanın ülkemize bahşettiği bu zenginliği mutlaka değerlendirmeliyiz.” dedi. Ali Emiroğlu, 2001-2022 arasında toplam 452 ton altın üretildiğini ve 2023’te yıllık yaklaşık 38 ton üretim beklediklerini kaydetti.
-“Toryum devlet kontrolünde olmalı, bunu biz de destekliyoruz”
Gelecekte nükleer yakıt olarak kullanılması için çalışmalar yürütülen toryum ve yine ekonomik açıdan kritik olarak değerlendirilen nadir toprak elementlerine yönelik soruları da yanıtlayan Ali Emiroğlu, “Ülkemizde MTA ve Eti Maden’in ciddi toryum rezerv keşifl eri oldu. Toryum, alternatif bir nükleer malzeme. Kim toryum bulursa bulsun, tüm dünyada devlet üretimini kontrol altına alır, kimseye vermez. Doğrusu da budur. Nükleer madenlerin, mutlak devlet kontrolünde olmasını biz de destekliyoruz” dedi. Nadir toprak elementlerinin (NTE) öneminin her geçen gün arttığını belirten Ali Emiroğlu, “ NTE’ler az miktarda kullanımı dahi ürünün kalitesini önemli ölçüde artırıyor. Yüksek teknoloji ürünlerinde kullanım miktarı az olmakla birlikte, birim performansa etkisi çok büyük oluyor. Örneğin, bir cep telefonunda sekiz adet nadir toprak element kullanılıyor. Dünyadaki üretiminin ve kontrolünün yüzde 70’i Çin’de. Çin ile ABD arasındaki ticaret savaşları NTE üzerinden devam ediyor. Örneğin, Çin çip üretimini kısıyor ya da ürettiği çipleri vermiyor. NTE’ler bütün dünyada herkesin peşinden koştuğu mineraller. Sivrihisar’daki Eti Maden’in sahası, NTE’lerle ilgili zengin bir saha olarak geçiyor. Bulunması ve işletilmesi, ülkemizin geleceği için de çok önemli” bilgisini verdi.
Madencilik için kesilen ormanın geri dönüşü var
Türkiye’de madenciliğin haketmediği ölçüde olumsuz algılandığını savunan Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Ali Emiroğlu, madencilik sektörünün “ormanı katleden sektör” olarak görülmesine karşılık, toplam orman alanı içinde madenlere verilen kısmın üç yıl önce binde 3, son verilerde ise binde 3,9 oranında olduğunu söyledi. Emiroğlu, “Maden için verilen orman arazisinin kazılan bölümü binde 1 civarındadır. Çünkü bu alanların içinde yollar, enerji hatları ve tesisler var. 2010’da Orman Genel Müdürlüğü tarafından Meclis’e sunulan bir raporda her 100 bin ağaçtan, sadece 1’inin madencilik için kesildiği ifade edilmişti” dedi. Ali Emiroğlu, madencilik faaliyeti için kullanılan ormanın geri dönüşü olduğunu ancak konut ve yazlık konutlar için kesilen ağaçların geri dönüşünün olmadığını belirtti