Aysel YÜCEL
Türk denizcilik sektörü, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nın 97. yılını rekor büyümeyle karşıladı. Türk sahipli gemi filosu taşıma kapasitesini 2022 yılında yüzde 32 artarak küresel büyümeyi 9’a katladı. Denizciler, gemi inşa ve limancılık alanlarında da küresel varlığını güçlendiriyor.
1 Temmuz 1926’da kabul edilerek yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu ile Türkiye’deki limanlar ve sahiller arasındaki her türlü taşımacılığın yanı sıra kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinin yalnızca Türk vatandaşları ile Türk bayrağı taşıyan gemilerce yapılması sağlanmıştı. Buradan aldığı güçle küresel denizcilik sektöründe söz sahibi olmaya başlayan Türk denizciler, bugün birçok alanda devler liginde yaşıyor.
Küresel ticaretin yüzde 80’den fazlasının taşındığı denizyolunda, pandemi ve ardından Rusya-Ukrayna savaşıyla avantajlı konuma gelen yerli armatörler, bu fırsatı değerlendirerek milyonlarca dolarlık gemi yatırımına imza attı. Ciner, Yasa, Bekmezci, Densay gibi büyük grupların yanı sıra daha küçük armatörlerin de gemi yatırımlarını hızlandırmasıyla Türk sahipli deniz ticaret filosu, 2022 yılında yüzde 32 artarak 31 milyon DWT’den 41 milyon DWT’ye yükseldi. Savaşın etkisiyle en fazla yatırım tankere yapılırken, çok sayıda yeni kuru yük ve konteyner gemisinin de katıldığı filo, son 20 yıllık tarihinde ilk kez bu kadar hızlı büyüdü. Filodaki gemi adeti Ocak 2023’e gelindiğinde 1.700’e ulaştı.
Türk armatörler, 2023 yılında da gemi yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. Medkon, Prive, İnce, Negmar gibi gruplar filolarını ikinci el gemlerle büyütürken, büyük gruplar ise Uzakdoğu tersanelerine dev gemi siparişleri vermeye devam ediyor. Son olarak geçen hafta büyük bir yatırım haberi Ciner Grup’tan geldi. Ciner Denizcilik, geçen yıl 4 gemi siparişi verdiği Çinli Jiangmen Nanyang Ship Engineering ile 6 yeni gemi inşası için anlaştı. Böylece Türkiye’nin en büyük denizcilik gruplarından biri olan Ciner’in Çin tersanelerinin sipariş defterindeki yeni gemi sayısı 17’ye yükselmiş oldu. Çin tersanelerinde Türk armatörlere teslim edilmek üzere inşa halindeki gemilerin toplam yatırım bedeli 1 milyar dolara yaklaştı. Sektör, 2030 yılına kadar gemi filo kapasitesinde 50 milyon DWT’ye çıkmayı hedefliyor.
Diğer yandan, özel amaçlı tekne inşasında dünyada marka haline gelen ve balıkçı gemilerinde lider konumda olan Türk tersaneleri, römorkör ihracatında da 2022’de ikinciliğe yükseldi. Bu alanda dünyada birçok ilke imza atan tersaneler, Askeri gemilerde de rekabet gücünü artırıyor. Sektör, ticari gemi inşasında da yeniden aktifleşti. Tersanelerde yolcu gemilerinin yanı sıra tanker ve konteyner gemi inşası da başladı. Türk tersaneleri bakım-onarımda da Akdeniz’in en güçlü pazarı konumda. Türk denizciliği, küresel ekonomideki daralmaya paralel liman elleçleme rakamlarında son bir yıldır kan kaybediyor olsa da bu alanda da teknoloji ve büyüme odaklı yatırımlar devam ediyor. Yıldırım ve Global gibi yerli limancılık devleri, yurtdışı yatırımlarına da hız kesmeden devam ediyor.
SEKTÖRDE ÇEVRECİ DÖNÜŞÜM HIZLANDI
Denizciler, AB’nin Yeşil Mutabakat’ı kapsamında çevreci yatırımlarını hızlandırdı. Filo yatırımlarında daha çevreci gemilere yatırım yapan sektör, gemi inşa alanında da elektrikli ve alternatif yakıtlı projelere ağırlık veriyor. Limanlarda da sürdürülebilir odaklı yatırımlar artıyor. Sektör temsilcileri, Türkiye’nin küresel pazarlarda rekabet gücünü koruması için tüm paydaşlara bu alandaki yatırımlara öncelik vermesi çağrısında bulunuyor.
‘Denizlere hâkim olan Cihana hâkim olur’
ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANI ABDULKADİR URALOĞLU: 21 YILDA SEKTÖR İÇİN ÖNEMLİ DÜZENLEMELER YAPILDI
Toplumları değiştiren, dönüştüren, ona bir kimlik veren ortak hafızadır. Ortak hafızamız, bize milletimizin denizci bir millet, ülkemizin ise denizci bir ülke olduğunu hatırlatıyor. Emir Çaka Bey’den Osmanlı Devleti’nin ilk Derya Beyi Kara Mürsel Bey’e, ilk Kaptanı Derya Saruca Paşa’dan yedi denize nam salan Barbaros Hayrettin Paşa’ya, 16’ncı asırda Hint Okyanusu’na çıkan Seydi Ali Reis’ten, “Kitab-ı Bahriye” adlı eseri ile tüm denizcilere adeta kılavuzluk yaparak dünya denizciliğine büyük katkıda bulunan Piri Reis’e kadar nice büyük denizciler yetiştirmiş ve dünya denizciliğine yön vermiş bir milletiz. Dünyanın en kendine özgü yarımadası olan bu topraklar, bin yılı aşkın bir zamandır denizciliğimiz sayesinde Türkiye kimliğine kavuştu. Ülkemiz, Asya ve Avrupa arasındaki doğu – batı koridorunda doğal bir köprü olduğu gibi bu jeostratejik konumunun yanı sıra etrafını saran Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz ile de Türkiye’nin her şeyden önce bir deniz ülkesi olduğu da su götürmez bir gerçek. Barbaros Hayrettin Paşa’nın ‘Denizlere hâkim olan Cihana hâkim olur’ sözü günümüzde de doğruluğunu koruyor. Bu noktada bir denizcinin oğlu olan ve denizciliği çok iyi tanıyan Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonu ve kaptanlığında attığımız her adımı bu bilinçle atıyoruz. Son yirmi bir yılda denizcilik sektörümüzün gelişmesi için çok önemli yasal düzenlemeler hayata geçirdik; denetimleri artırdık, denizlerimizi anlık izleme sistemleri kurduk. Tersaneciliği geliştirdik, kıyılarımızı deniz yapılarıyla donattık. Türkiye’nin denizcilik alanındaki ağırlığını gelecekte daha fazla hissettirecek ve rekabet gücünü yükselterek denizcilikte dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri olacağına inancımız tam.
DTO BAŞKANI TAMER KIRAN: DENİZCİLİĞİN HER ALANINDA BAŞARI HİKAYESİ YAZDIK
Denizcilik sektörü ülkemizde gelişme hızı açısından örnek alınacak lider bir sektör. Her alanında uluslararası ün ve itibar kazanmış bir başarı hikayesi bulmak mümkün. Doğu Akdeniz ve Karadeniz de yapılan hidrokarbon arayışları, Sakarya açık deniz alanında bulunan doğalgazın 170km’lik su altı boru hattıyla karaya taşınması, Türkiye’nin derin su sondaj gemisi filosuna sahip olması, derin su sondaj teknolojisini ülkemize getirip kullanması çok önemli gelişmelerden sadece bir tanesi. Bunun yanında tersanelerimizde inşa edilen ve Deniz Kuvvetlerine teslim edilen TCG-Anadolu L-400 çok maksatlı Amfibi Hücum Gemimiz, askeri ve sivil tersanelerimizde inşa edilen farklı tonaj ve sınıfta savaş gemileri savunma sanayiimizde ulaştığımız noktanın birer kanıtı. Özellikle Türk tersanelerinde inşa edilen katma değeri yüksek gemiler, dünyanın ilk elektrikli römorkörü, iş gemileri konusunda dünya çapında marka olan tersanelerimiz, savunma ve sivil amaçlı insansız deniz araçları, deniz teknolojisinde geldiğimiz son aşamanın göstergesi. Deniz taşımacılığında Türk deniz ticaret filosunun gelişimi, liman sayı ve kapasitelerini artması, limanlarımızda kullanılan teknolojik alt yapı yatırımları sayesinde kapasite ve elleçleme hızı artışı, yine liman işletmeleri konusunda deneyimli Türk iş insanlarının diğer ülkelerde yaptığı liman yatırımları, denizciliğimizin uluslararası boyutunu gösteriyor. Bu başarı örnekleri daha fazla çeşitlendirilerek verilebilir. Ancak her biri Türk iş insanlarının, Türk bilim insanlarının, Türk mühendislerinin ve Türk işçilerinin ürünü olan bu projelerin sayılarının artması denizi seven ve denize gönül veren insanların sayılarını artmasıyla mümkün.
TAB BAŞKANI CİHAN ERGENÇ: LİMANLAR VE GEMİLER BİR ÜLKENİN CAN DAMARIDIR
Türk Armatörler Birliği olarak yıllardır kabotaj konusunu savunuyor ve çok önemli bildirimleri sektörümüzde paylaşıyoruz. Özellikle kabotajın etkilerini, stratejik katkılarını bugün dahi sektörümüzün gelişmesiyle görüyoruz. Bugün dünyanın 14. büyük filosuyuz ve hızla büyümeye devam ediyoruz. Deniz taşımacılığı organizasyonel bir yapı. Bu yapının içindeki uygulamalar eksisi ve artısıyla çok kolay kurulamıyor. Eğer bu yapı herhangi bir gerekçeyle delinir ve zayıflatılmaya çalışılırsa bunun etkileri çok kısa süre içerisinde görülmeye başlar. O nedenle 97 yıldır kurageldiğimiz bu sistemi gözbebeğimiz gibi korumalıyız.
Limanlar ve gemiler bir ülkenin can damarıdır. Kendi ülkemizin limanları arasında kendi gemilerimizle yaptığımız taşımalar eğer yabancı armatörlerin inisiyatifinde olsaydı muhtemelen bugün bu sektör bizim elimizde değildi ve ne mallarımızı istediğimiz fiyata istediğimiz şekilde ihraç edebiliyorduk ne de bu ihracatı destekleyen ithalatı kendimiz yapabiliyorduk. Bunun en güzel örneğini yaklaşık 10 yıl önce sahip olmadığımız sondaj gemilerimizde yaşadık. Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığımızda hak iddia edebilmek ve burada bir fiil, eylem gerçekleştirip bu hakkımızı dünyaya kanıtlamak istediğimizde elimizde sondaj gemileri yoktu ve bunları yabancı ülkelerden kiralamak İstediğimizde de birçok stratejik etken devreye girip bu kiralamaları engellemişti. Bugün ise bu gemilerin alınmış olmasıyla tüm denizlerimizde bu hakkımızı fiilen kullanabilme kabiliyetine eriştik işte kabotaj budur. Bu nedenle Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yapmış olduğu bu stratejik hamlenin ilelebet sürmesini diliyoruz.
TÜRKLİM BAŞKANI AYDIN ERDEMİR: KABOTAJ KANUNU HER ZAMANKİNDEN FAZLA ÖNEMLİ
Üç tarafı denizlerle çevrili olup Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, İran, Mezopotamya ve Ortadoğu arasında bulunan, adeta Asya ile Avrupa’yı birleştiren Doğu-Batı ekseninde yer alan bir vatanımız, kendi alanın yarısından da büyük bir de “Mavi Vatanımız” bulunuyor. Küresel ölçekte başta ABD ve AB liderliğindeki Batı ile Rusya ve Çin’in liderliğini yaptığı Doğu diyebileceğimiz iki büyük bloğun sadece ekonomik değil, Ukrayna-Rusya çatışmasından da görüldüğü üzere askeri rekabetinin de iyice yükseldiği, büyük çatışma ve sorunlarla karşılaşabileceğimiz bir yüzyıla girdiğimizi görüyoruz. Vatanımız ise bu rekabetin en fazla yaşandığı Karadeniz, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu coğrafyasının tam merkezinde yer alıyor. Bir anlamda Türkiye Batının en doğusunda, Doğunun da en batısında jeostratejik açıdan son derece kritik bir rolde bulunuyor. Hem ülkemizin hem de bölge barışının korunması açısından da ekonomik, politik ve savunma gücü açısından güçlü, gelişmiş bir demokrasi ve toplum ile etkin kurumlara sahip bir ülke olmanın önemi daha fazla anlaşılıyor. Bu açıdan Cumhuriyetimizin ikici yüzyılına başladığımız bu dönemde Kabotaj Kanunu ile sahip olduklarımızın önemini daha fazla anlamamız, aynı zamanda kararlılıkla da korumamız gerekiyor. Türkiye, gereken deniz insanına, mühendisine, deniz teknolojisine ve deniz araçlarına sahip olmalı, bu konuda da gereken destekler verilmeli. Yaşanan küresel rekabet korumacılık eğilimlerinin ve bölgesel bloklaşmaların giderek arttığını gösteriyor. Bu açıdan Kabotaj hakkının önemi daha fazla anlaşılacaktır. Diğer taraftan Ukrayna ve Rusya savaşı bize Karadeniz’de Montrö’nün önemi çok daha iyi anlaşıldı.