AHMET YİĞİT/MERSİN
SareAgro tarafından 2021 yılında kurulumu tamamlanan 120 bini kapalı olmak üzere toplam 300 bin metrekare alana sahip jeotermal serada yetiştirilen T1 sırık tipi salkım domatesler, dünyanın çok farklı coğrafyalarına ihraç ediliyor. SareAgro, Nevşehir Kozaklı İlçesi’nde başlattığı jeotermal ısı kaynaklı hidroponik topraksız domates serası faaliyetleriyle bu alanda Türkiye’nin önde gelen kuruluşları arasında yer alıyor.
Jeotermal teknolojiyle iklimlendirilen seralardan daha fazla verim alınması ve termal sulardan daha etkin faydalanılması için tüketim şeması oluşturulmasıyla aynı sudan birden fazla sektörün faydalanabileceğini söyleyen SareAgro Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Memiş, “Jeotermal suyun 90, 100 ve 130 derece çıkan yerlerde önce enerji üretilmesi lazım. Enerji üretiminden 90 derecelik suyu çıkan suyu iklimlendirme için tarıma vermek lazım. Daha sonra suyu geri dönüşüm ile ilçe ısıtmalarına yahut turizme vermek lazım. Bu şekilde bir uygulama ile aynı sudan birden faydalanmak mümkün oluyor. Suyun daha verimli kullanılması için sektör temsilcileri ve uzmanların görüşleri doğrultusunda bir düzenleme yapılması gerekiyor. Bu yöntemle enerji kaybı en aza düşecek, sektörel verimlilik artacaktır” diye konuştu.
“Sezonda ürün bol, sezon dışında da üretmemiz lazım”
Fay hatlarının olduğu yerlerde yoğun jeotermal kaynakların bulunduğunu aktaran Mustafa Memiş, Hollanda gibi gelişmiş tarım ülkelerinin sezon dışı üretimlerine dikkat çekerek, şu değerlendirmeyi yaptı: “Jeotermalde çok verimli bir ülke haline geleceksek bakanlığın konuya tamamen dahil olması gerekiyor. Yenilenebilir enerjiyle üretebileceğimiz çeşit çeşit ürünler var. Hollanda elma ve narenciyeyi serada üretiyor. Sezonda ürün bol, sezon dışında da üretmemiz lazım. ‘Kışın domates yenmez’ algısı değişiyor. Serada bitkiye uygun oluşum altyapısı hazırlandığından, burada üretilen domates yüksek kaliteyle hasat ediliyor. Bu sektörlerde gelecek var. Coğrafyamız geniş ve her türlü bitkiye uygun arazilerimiz var. Nevşehir bölgesinde sadece kabak ekilen ya da atıl bırakılan araziler görüyorum. Orada badem ve ceviz, dağlık arazide zeytin yetiştirebiliriz. İtalya gibi bunu bir marka haline getirmemiz lazım. Dolayısıyla ürün çeşitliliğini artırmak ve yılın her ayı, her ürünü yetiştirmek için ülke kaynaklarımızı etkin şekilde kullanmamız lazım”.
“İhracatçı birliklerinin kuracağı cep depolar hizmet verebilir”
Sera ürünleri sevkiyat süresinin genellikle kısa olması nedeniyle alternatif ulaşım çözümleri gerektiğini aktaran Mustafa Memiş, sözlerini şöyle noktaladı: “Yüksek nitelikli pazarlarda satış yapmalı, Avrupa ve Arap yarımadasına odaklanmalıyız. Bu alanda Singapur’a kadar ilerleyebiliriz. Emtia hasat edildikten 72 saat sonra, hızlı şekilde rafta olmalı. Bu noktada Çukurova Uluslararası Havalimanı’nı çok önemsiyoruz. Bir denizyolu şirketimiz olsaydı soğuk zincir konteynerlerle Dubai ve Arabistan’a ihracat yapabilirdik. Şuan Avrupa’ya TIR’la gönderim sağlıyoruz. TIR’ların Bulgaristan’da bekletilmesi nakliye sürecini ve maliyetini artırıyor.
Navlun, 5 bin 500 Euro'ya kadar yükseldi. Bu rakama ortalama 27 sent maliyet biniyor. Ürünler limanda cut-off için 2 gün bekliyor. Yükleme, sefer ve tahliye ortalama 12 günü kapsıyor. Süreci hızlandırıp maliyetleri düşürecek transit yollar bulmalıyız. Demiryolu bu noktada önemli bir seçenek olsa da yükleme, bekleme ve sevk süresi yine 7-8 güne çıkıyor. Doğru standartta gönderim sağlamalıyız. İhracatçı birliklerinin kuracağı cep depolarda palet, ton ve araç başı hizmet verilebilir. Elleçleme işlemleri ve gümrükleme sorunlarının çözümü gibi alanlarda firmalara yardımcı olunabilir. Birlikler aracılığıyla sektörde avantaj sağlayabiliriz” dedi.