Yener KARADENİZ
Başta AB gibi ana ihracat pazarlarında yaşanan resesyonun yanı sıra Türkiye’de rakip ülkelere kıyasla yüksek seyreden maliyetler birçok sektörde olduğu gibi hazır giyim siparişlerinde de düşüşe yol açarken, bu gelişme ihracat birim değerine pozitif yansıdı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, geçtiğimiz birkaç yıldır 13 dolar seviyelerinde seyreden konfeksiyon sektörü ihracatında kilogram fiyatı, bu yılın ilk çeyreğinde 15 dolar seviyesini aştı. Sektör temsilcileri, söz konusu artışa artan maliyetlerin fiyatlara yansıtılmasının yanı sıra fiyat odaklı markaların Uzak Doğu ve Kuzey Afrika gibi bölgelere yönelmesinin yol açtığını belirterek, “Kalan siparişlerin daha katma değerli ürünler. Bu da ihracat birim fiyatına yansıyor. Söz konusu durum aslında bir milat olmalı. Türkiye ucuz ve fiyat odaklı markalar yerine daha üst segment markalar için bir üretim merkezi olabilir” değerlendirmesinde bulundu.
AB’de değer 18 Euro’yu aştı
Hazır giyim ihracatında kilogram başına fiyat, salgın öncesi yıl olan 2019’da 13,2 dolar iken söz konusu rakam 2020’de 13,1, 2021’de 13,2 ve 2022’de ise 14,1 dolar olarak gerçekleşmişti. Öte yandan ihracat birim fiyatının 13 dolardan 14 dolar seviyesine yükseldiği 2022’de ihracat miktarı da 30 bin ton düştü. Konfeksiyon ihracatının kilogram değeri bu yılın ilk çeyreğinde ise 15,64 dolara çıktı. Türkiye’nin bu alanda Çin, Bangladeş, Vietnam, Hindistan gibi önemli rakipleri bulunuyor. Tüm bu ülkeler için en büyük pazarların başında da AB geliyor. AB’ye yapılan hazır giyim ihracatında Türkiye’nin kilogram başına ihracat fiyatı 2022’de 16,5 Euro’dan 18,8 Euro’ya yükseldi. Kilogram başına fiyat Pakistan’ın ihracatında 9,9, Çin’de 16,1, Bangladeş’te 15,6, Vietnam’da 22,1 ve Fas’ta 26,1 Euro seviyesinde bulunuyor. Bu rakam, İtalya, İspanya ve Fransa’da 50 Euro’ları aşıyor.
“Tamam mı devam mı noktasındayız”
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Ramazan Kaya, Çin, Vietnam ve Bangladeş gibi rakip ülkelerde ciddi hareketlilik yaşandığını belirterek, “Devlet bu ülkelerde hazır giyim sektörünü destekliyor. Planlamalar orta ve uzun vadede yapılıyor. Onların orta vadesi 10, uzun vadesi 20 yıl. Kamunun bu işi 10-20 yıl arasında mutlaka desteklemesi lazım. Sadece teşvik olarak görülmemesi gerekiyor. İşin sürdürülebilirliği ve niteliği açısından da önemli. Değer katmak istiyorsak üretim merkezlerini de geliştirmemiz lazım. Sektör olarak tamam mı devam mı konusunda bir değişim ve dönüşüm içindeyiz. Tam bu dönüşüm arifesinde şu an hızlıca hareket ediyoruz. Miktarlarımız düşmeye, birim fiyatlarımız artmaya devam edecek. Bu seneki artışın sebebi hammadde fiyatlarındaki artıştan kaynaklı ama önümüzdeki dönem bunu korumamız kolay olmayacak. Bunu korumamız için katma değerli yenilikçi ürünler ve esnek üretim yapmamız lazım. Bunun için nitelikli insan, teknoloji ve AB uyumlarına standartlarını uygulamamız ve bunu iş standardı olarak belirlememiz lazım. Bunları yaparken de 10-20 yıllık destekler de verilmeli. Kısa vadeli destekler yeterli değil” dedi. Kaya, bu değişimlerin sağlanması halinde kilogram başına ihracat değerinin kısa sürede 18, sonra da 20 dolar seviyesine gelebileceğini dile getirdi.
Katma değerli markalarla görüşme trafiği hızlandı
Akdeniz Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Gürkan Tekin, kur baskısı ve yüksek maliyetlerin fi yat tutturmayı zorlaştırdığını ve bu yüzden birçok markanın siparişlerini rakip ülkelere kaydırdığını hatırlattı. Tekin, “Bu dönemde katma değerli siparişleri olan müşteriler ile irtibatlar sürekli devam ediyor. Ağırlıklı olarak AB fi rmaları ile görüşme trafi ği var. Onlardan iş almaya çalışıyoruz. Bu değeri 20-25 dolarlara çıkarmamız lazım” dedi. Tekin, bunun için yapılması gerekenler konusunda ise şu ifadeleri kullandı: “Katma değeri yüksek markaların adetleri düşük olduğu için tercihleri de Türkiye oluyor. Hem yakın coğrafya hem de kontrol edilebilir üretim organizasyonumuz avantaj sağlıyor. Katma değeri yüksek ürünlere iştah var. İhracat değeri düşecek ama kilogram başına ihracat değeri artacak. Hedef şu an 18-20 dolar seviyesi. Üreticiler öncelikle AB Yeşil Mutabakatı kapsamında sürdürülebilir bir sistem kurmalı. Otomasyon sistemi, daha bilinçli organizasyon, nitelikli çalışanlar şart. Bunları yaptığımız zaman çok daha iyi markalar ile daha fazla para kazanabileceğimiz bir sistem oturturuz.”