2024’ü yaklaşık yüzde 45 yıllık enflasyon ile tamamlamaya hazırlanan Türkiye’de, Euro, TL’ye karşı 1 yılda sadece yüzde 12,27 değer kazanabilirken, ABD Doları da bir yılda yüzde 19,66 yükselebildi.
2025 yılı için uygulanacak net asgari ücret yüzde 30’luk artışla 22 bin 104 lira açıklanmış olsa da bunun işverene maliyeti 30 bin lirayı aşıyor. Tekstil ve hazır giyim sektörünün genellikle rekabet halinde olduğu ülkelerde net Asgari Ücretler 200-400 dolar arasında seyrederken, Türkiye’nin net asgari ücreti 626 dolara yükseldi.
İhracatta fiyat rekabetinde zorlanan firmalar, müşteri kaybetti. Kasım 2024 itibariyle 12 aylık tekstil, hazır giyim ve halı ihracatımız, 2023’ün aynı dönemin göre yaklaşık yüzde 4 geriledi ve 30,5 milyar doların altına düştü. Tekstilde ihracat yüzde 1,1, hazır giyim yüzde 7,1 düşerken, halıda yüzde 4,3’lük artış kaydedildi. İstihdamda ise yaklaşık 300 bin kişilik azalma olduğu belirtiliyor.
“Ülkemizin Lokomotif Endüstrisi Risk Altında”
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası (TTSİS) İkinci Başkanı, Karsu Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Nevzat Seyok, pandemi döneminde bile en hızlı reaksiyon gösteren, dış ticaret açığını kapatmada en önemli kaynak olan ülkemizin istihdam deposu tekstil ve hazır giyim sektörünün ciddi anlamda kan kaybetmekte olduğunu söyledi.
Seyok, şöyle konuştu: “Sektörde alarm çanları 2023’ün sonlarına doğru çalmaya başlamıştı. 2021 ve 22’de hızlı bir artıştan sonra küresel talep düşmüş, bu da bu sektörde tedarik zincirinin dünyadaki ilk beş ülkesinden biri olan ülkemizi etkilemeye yavaş yavaş başlamıştı. Bu duruma ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon ve bununla mücadele kapsamında uygulanan kur politikaları sonucu, uluslararası rekabet gücümüzü iyice kaybederek, dünyada zaten küçülen pastadaki payımızı da başka ülke üreticilerine kaptırmaya başladık. Özellikle iş gücü maliyetleri ve diğer girdiler, yüksek enflasyonla birlikte artarken, döviz fiyatlarının neredeyse sabit devam etmesi, döviz bazında maliyetlerin artışına sebep oldu. 1 milyondan fazla insanımıza iş sağlamakla birlikte yaklaşık 35 milyar dolar ihracatı ile ülke ekonomimize pozitif katkısı olan sektörümüz, artan maliyetleri satış fiyatlarına yansıtamadığı için ciddi bir yara almıştır. Sektörümüzde iş gücü maliyetlerindeki artış son birkaç yıldır standardını kaybederek yıllık ücret artış dönemleri öngörülemez bir hal almıştır.”
2024’te kötü haberler çoğaldı
Uzun süredir ilk kez sektördeki toplam istihdamın 1 milyon kişinin altına gerilediğini belirten Nevzat Seyok, şöyle devam etti: “2024’te art arda konkordato, iflas, toplu işten çıkarma, fabrika kapatma haberlerini gerek yakın çevremizden, gerek basından takip ettik. İşgücünün üretim maliyetleri içindeki payının farklılığından dolayı, tekstil sektörümüz zorlanarak direnmeye çalışsa da toplam ihracatımızda çok büyük paya sahip olan hazır giyim endüstrimiz ayakta kalamaz hale gelmiştir. Bu gelişmeleri üzülerek ve endişeyle takip ediyoruz.
“Yeni Müzakere Dönemine Zor Şartlar Altında Giriyoruz”
Grup Toplu İş Sözleşmesi müzakereleri önümüzdeki aylarda bu zorlu şartlar altında başlayacak. Bu dönemin tüm zorluklara rağmen yerli üretimde ısrar eden özverili işverenlerimiz ile üretimimizin en önemli faktörü çalışanlarımız için en iyi şekilde geçmesini temenni ediyorum. 2025 yılı asgari ücretin herkes için hayırlı olmasını dilerim. Bugün için, asgari ücretli bir çalışanın işveren maliyeti 850 dolar civarında olup sendikamıza üye iş yerlerinde geçerli toplu iş sözleşmemiz kapsamında ortalama ücretlerimiz ise asgari ücretin oldukça üzerinde, işverene maliyeti 1.600 dolar seviyelerindedir. Bu maliyetler, bizim rakibimizle mukayese edilemeyecek derecede yüksektir. Kayıtlı, örgütlü, adil bir çalışma ortamı sağlayan işverenlerimizin, müşterileri ile uzun vadeli sipariş anlaşmaları yapabilmeleri ve pazar paylarını daha fazla kaybetmemeleri için rekabetçi kur politikaları ve çeşitli teşvik mekanizmalarıyla desteklenmelerini devletimizden talep ediyoruz. Ekonomimizdeki dengeler yeniden sağlanıncaya kadar hem işverenimizin maliyetlerini yönetebilmesi hem çalışanlarımızın refah düzeylerini koruyabilmeleri için imalat sektöründe çalışanlara bir vergi düzenlemesi yapılarak net gelirin artırılması çok önemli bir adım olacaktır.”
■ Suriye’de güvenlik sağlanırsa ‘kazan-kazan projeler’ olabilir
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, “Sektör olarak 2024’ü küçük kayıplarla kapatıyoruz. Yüzde 2 civarında gerilemeyle 11,5 milyar dolarlık ihracata ulaştık. Biz, ihracatta Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre konuşuyoruz” dedi.
Ahmet Öksüz, şöyle devam etti: “Asıl büyük problem olarak işçilik maliyetlerimizin döviz bazında çok artmış olmasıdır. Bu bizi çok zorladı ve aynı anda da ihracat pazarlarımızda talep daralması yaşandı. Avrupa’da yüzde 20’lik daralmalar oldu. Tekstil ve hammaddeleri olarak pazarlarındaki payımızı koruduk, bir miktar da artırdık. Birim fiyatlarımız düştü, bu nedenle tonaj olarak ihracatımız arttı. ABD pazarında ihracatımız ayrıca yükseldi.”
Asgari Ücretin 2025 yılı enflasyon öngörüsüne uygun belirlenmiş olmasını olumlu bulduklarını söyleyen İTHİB Başkanı Öksüz, “Finansman maliyetleri için faizler de çok önemli ve faiz indirimlerinin başlamış olması çok iyi bir gelişmedir. Normalleşme sürecinin başladığını görüyoruz” dedi. Öksüz şöyle devam etti: “2025 için daha pozitifim, savaşların sonlanması olumlu etki getirebilir. Talepte de artış olur çünkü 2024 dip gibi görünüyor, bundan biz de payımızı alırız. Kapasite yatırımlarını hareketli dönemde yaptık, hazırız. Ancak yıl içinde reel kur gerçekleşmezse fiyatlarımız yine tutmaz.” Suriye’deki gelişmelerin de önemli fırsatlar sunabileceğini söyleyen Ahmet Öksüz, bu konudaki görüşlerini şöyle özetledi: “Eğer güvenlik ve istikrar sağlanırsa Suriye’yi değerlendirebiliriz. Suriye lojistik açıdan bize çok yakın ve tekstil, hazır giyim altyapısı da var. Ayrıca Suriyeli kardeşlerimiz Türkçeyi öğrendiler. Suriye’nin Türkiye’ye yakın bölgelerinde üretim bölgeleri oluşturulabilir. Sanayiciler olarak orada yatırımlar yapabiliriz. Hedef daima ‘kazankazan’ olur. Suriyeli işçi kardeşlerimiz Türkiye’deyken Türkiye maliyetleriyle yaşamak zorundaydı ama Suriye’de Suriye maliyetleriyle yaşayacak. Bu, bizim için de onlar için de avantaj. Türkiye’nin Suriye eksenindeki genel politikalarına da destek olur.”
■ İki fırtına arasında kaldık yeni politikalar gerekli
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Mustafa Gültepe ‘hazır giyimin başkanı’ olarak şöyle konuştu: “İhracatımızda bir miktar küçülme var. Bu da hem Türkiye’nin pahalı kalmasından hem de ihracatımızın yüzde 65’ini Avrupa’ya yapmamızdan kaynaklandı. Enflasyon kur makasında ciddi sıkıntı var. Bu nedenle iki fırtına arasında kalmış gibiyiz. Cirolar iyi gibi ama para kazanmak pek mümkün olmadı, mevcudu koruduk. Firmalarımız, fi yatları nedeniyle ve bazı müşterilerinin zorlamasıyla yeni tedarik merkezleri aramaya başladı. Bunların başında Mısır geldi. Mısır, Türkiye’ye yakınlığı ve ABD ile serbest ticaret anlaşması nedeniyle cazip. Benzer geçiş 2006-2012 arasında da olmuştu. Sonra Mısır’da siyasi krizler nedeniyle kesintiye uğradı. Düzelince de önce Mısır’da yatırımı olanlar büyüme adımları attı. Türkiye’deki ekonomi politikaları hazır giyimin önünü kapatınca Mısır’a gitme iştahı yeniden kabardı. Rekabet gücümüzü korumak için yeni politikalar lazım.”
Faizlerin düşmeye başlamasını olumlu bulduklarını vurgulayan Mustafa Gültepe, “Enflasyon kontrol altına alınırsa ve etkili mali politikalar olursa iyileşmeyi daha çabuk hissederiz. ABD ve Avrupa’da da faizlerin düşme eğilimi var. Bu, oralarda talep düzelmesini getirebilir. Rusya Ukrayna savaşının bitme ihtimali yüksek. Ortadoğu da sakinleşirse 2025’in ikinci yarısı çok daha iyi bir ortam görürüz. Ancak önceden bizim sektörde yüzde 20-25 olan işçilik maliyeti şu anda 40-45’e yükselmiş durumda. Kurlar kaplumbağa hızıyla devam ederse işçilik maliyetleri yüzde 50’yi de aşar. Yılı 18 milyar dolara yakın bir ihracatla bitiririz. Sektör, 10 yıl iyi gidiyor, iki sene ivme kaybedince çok konuşuyoruz ama hazır giyim ile tekstil birlikte 30 milyar doları aşan ihracat yapıyoruz. Ülkemizin geri kalmış bölgelerine sanayiyi götüren ve kadınlarımızı istihdam eden en önemli sanayi sektörüyüz. Teknik tekstilde, markalaşmada ve fuarcılıkta atak halindeyiz. Birim fi yatımızı yükseltmek için çalışıyoruz. Makroekonomik dengelerimiz yerine oturursa tekrar eski hızımızı yakalarız.”
■ Enflasyon normale dönmeli, Mısır’a gidiş yanlış anlatılıyor
TTSİS Yönetim Kurulu Üyesi, Diktaş Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Mustafa Denizer, asgari ücret konusunda, “Herkesin dediği gibi; sanayici yüzde 30’u çok, çalışanlar ise az buluyor. Herkes haklı. Bir taraftan talep daralması ve rakiplere göre iş gücü maliyetimizin çok yüksek olması öteki tarafta da enflasyonla ezilen bir çalışanlar kitlesi. Enflasyon bu seviyelerde olduğu sürece sarmaldan çıkamayız” dedi ve şöyle devam etti: “Hükümet, ekonomi politikalarından geri adım atmadı. İnşallah bu şekilde devam edilir ve hedefler de tutar, biz de düşük enflasyon seviyelerine tekrar döneriz, normalleşir. Pandemiden sonra Avrupa’da aşırı talep görüldü ve bizler makineleri hızla yeniledik, borca da girdik, kapasiteleri artırdık. Ancak sonra Avrupa ve ABD durağana geçti. Oralardaki yüksek enflasyon da harcamaları daralttı. ‘Yeni yılın ikinci 6 ayında talepler normalleşir’ diye umuyoruz. Bu zor dönemde tekstil tarafında yaklaşık 300 bin kadar iş gücü kaybı olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’de bürüt işçilikte ortalama 1.500 dolarlık bir maliyete sahibiz. Rakiplerimizin işçilik maliyetleri 200-400 dolar. Katma değerli ürünlere geçmek zorundayız. İnşallah hükümetin ekonomi politikaları bu sene meyvelerini verir.”
Aynı zamanda Türkiye-Mısır İş Konseyi Başkanı da olan Mustafa Denizer, sektörün Mısır’a göç ettiğine dair tartışmalarla ilgili de şöyle konuştu: “20 yıldır Mısır’daki ilk ve en büyük yatırımcılardan biriyiz. Türkiye iç pazar ve ihracat olarak 80 milyar dolarlık tekstil ve hazır giyim ülkesidir, Mısır’ın ihracatı ise 4 milyar dolardır. Türkiye’nin ne kadarı Mısır’a gitmiş olabilir? Mısır’daki toplam yatırımın yüzde 85’ini de 5 şirketimiz yapmış. Bugün de Mısır’a yatırım yapanlar var ama bu 5-10 yatırım olabilir. Ucuz enerji, ucuz işçilik tamam ama bunun için gitmek de finans gerektirir, yatırımın dönmesi 4-5 yıl sürer, kontağı çevirmek için çok zaman harcamak lazım. Türkiye tabii ki Mısır ve Özbekistan’ın avantajlarını kullanacak. Bunu 30 yıl önceden yapmak gerekirdi. Bir satranç oyunu var, birçok ülkeden servis sağlamak bizi daha da güçlü yapar. ABD’ye Mısır’dan satıyoruz. Ayrıca Mısır 115 milyonluk büyük pazar ve gümrük ortaklığı içinde olduğu çok sayıda ülke de var. Türk ürünleri Mısır’da büyük kabul görüyor. Bazıları hükümeti eleştirirken ‘Ben de mi gideyim?’ diyor, bu yanlış bir söz, tasvip etmiyorum. Türk sanayicisinin parasının geleceği yer her zaman Türkiye’dir. Türkiye’nin yüksek katma değerli üretim yapan sektörlerinin başında tekstil ve hazır giyim gelir. İhracat yaparız ve cari fazla veririz, tekstili büyütmek lazım ama sanayici de şapkayı önüne koymalı.”