MURAT KÜÇÜK
Avrupa’ya üretim ve ihracat yapan birçok sektörün tepesinde tıpkı Demokles’in kılıcı gibi asılı duran Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Mekanizma Düzenlemesi (SKDM), en çok da demir çelik sektörünü ilgilendiriyor. 2026’da devreye girecek SKDM sonrası Türk demir çelik üreticisi, en büyük pazarı Avrupa’ya ihracatını sürdürebilmek için pazarın ‘yeşil çelik’ talebini karşılamak zorunda. Aksi halde ihracatın yüzde 30’dan (2023) fazlasını oluşturan bu güçlü pazarın kaybedilme riski var. Üreticiler pazarı kaybetmemek adına Kapsam 1, Kapsam 2 ve Kapsam 3 kaynaklı emisyonlarını düşürecek yatırımları hayata geçiriyor. Amaç; düşük karbon emisyonlu çelik üretmek ve maliyeti artırmadan ihracatı sürdürmek. Çünkü demir çelikte sürdürülebilir ihracatı sağlamak için bu endüstrinin karbon ayak izini azaltmak ve çevresel etkisini en aza indirmek gerekiyor.
Hurdadan üretim Türkiye’nin avantajı oldu
Türkiye’deki çelik üretiminin yüzde 70’i elektrik ark ocaklarda hurda hammadden, yüzde 30’u ise yüksek fırınlarda cevherden yapılıyor. Avrupa’da ise oranlar tam tersi (%70 cevherden %30 hurdadan) yönde seyrediyor. Yıllarca Avrupa’nın güçlü kası olarak tanımlanan bu durum, yeşil çelik ve karbon emisyonları gündeme geldiğinden beri dezavantaj şeklinde nitelendiriliyor. Cevherden çelik üretiminde mevcut proses yüksek karbon emisyon değerlerine neden oluyor ve bu prosesi çevreci hale getirecek teknolojiler şimdilik deneme aşamasında. Ayrıca teknoloji tamam noktasına gelse bile uzmanlar bu dönüşümün çok maliyetli olacağı görüşünde birleşiyor. Cevherden üretim yapanlar için karbonsuzlaşma yakın zamanda çok mümkün görünmüyor. Avrupa’nın yeşil çeliğe geçiş isteği, hurdadan üretim yapanlar için birçok fırsatı beraberinde getiriyor. Elektrik ark ocaklar hem çok daha az enerji tüketiyor hem de ihtiyaç duyulan enerjinin yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesi ile düşük karbon emisyonlu çelik üretimine olanak sağlıyor. Ayrıca teknolojik yenilikler de elektrik ark ocakların gelişimini destekliyor ve bu teknolojinin daha çevreci hale gelmesini sağlıyor.
Kapsam 1 emisyonlarında iyiyiz
Avrupalı üreticinin büyük oranda (%70) cevherden üretim yapması, onları da yeşil çelik konusunda aksiyon almaya zorluyor. Avrupa, kendi üreticisinin rekabetçi kalabilmesi için yeşil çelik dönüşümüne ciddi bir bütçe ayırmış durumda. Bu noktada Türkiye’nin de yeşil çelik için kaynak ayırması gerektiğini vurgulamakta fayda var. Sonuç olarak Türkiye, sanılanın aksine SKDM ile gelecek yaptırımlara karşı güçsüz değil. Bugün dünya genelinde üretilen her 1 ton çelik yaklaşık 2 ton emisyon ortaya çıkarırken Türkiye’de bu rakam ton başına 500 kilonun da altına düşüyor. Türkiye’nin üreticileri Kapsam 1 olarak tanımlanan prosesin yarattığı karbon emisyonu konusunda, rakiplerinden daha avantajlı olarak nitelendirilebilir. Kapsam 2 ve 3 için çalışmak yeni projeler ortaya koymak ve bu işe bütçe ayırmak gerekiyor.
2024 yılında üretim 41,8 milyon ton oldu
Türkiye’nin nihai mamul üretimi 2024 yılında bir önceki seneye göre yüzde 12,8 artışla 41,8 milyon ton seviyesine ulaştı. Keza aynı dönemde nihai mamul tüketimi ise yüzde 0,6 artışla 38,3 milyon tonu gördü. 2024 yılında ham çelik üretim kapasitesi 59.3 milyon ton seviyesinde kalırken kapasite kullanım oranı ise 62,2 olarak kayıtlara geçti. Çelik ihracatı ise 2024 yılında, 2023’e göre tonaj bazında yüzde 21,8 artış ile 17.7 milyon tona ulaştı. İhracat değer bazında ise yüzde 8,7 artış ile 16,1 milyar dolar seviyesine geldi. 2024 yılında miktar bazında en fazla ihracat gerçekleştirilen ilk 5 ürün ise sırası ile inşaat çeliği, yassı sıcak, dikişli boru, profi l ve yassı kaplama oldu. Geçtiğimiz yıllarda kötü bir grafi k çizen demir çelik ihracatı 2024 yılında Orta Doğu ve Körfez bölgesi dışında toparlanma gösterdi. Avrupa Birliği’ne yönelik ihracat miktar bazında yüzde 76 artarak 4,8 milyon tona, değer bazında ise yüzde 51,8 artışla 3,7 milyar dolara yükseldi.