Dönüşen Liderlik Zirvesi’nin açılış konuşmasını Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper gerçekleştirdi. Cenk Alper, 30 yıllık yöneticilik kariyerinden yola çıkarak hazırladığı “Zor zamanda liderlik, kolay zaman oldu mu?” konulu konuşmasında dönüşen ve değişen dünyada liderlik rolü ile ilgili tespitlerini paylaştı. Türkiye gibi bir coğrafyada kimse için kolay zaman olmadığını vurgulayan Alper, yöneticiliğinin başından bu yana üniversiteli gençler ile bir araya gelerek oluşturduğu bir akıl haritası olduğunu anlattı. Eskiden genel müdür ya da CEO’ların patron olarak hiyerarşik düzenin en üstünde güç mesafesini koruyarak kararlar aldığını söyleyen Alper, “Bugün öyle değil. Sadece kâr eden bir şirkete yeni jenerasyondan bir genci çekemezsiniz. Onlar dünyanın her tarafında büyük amacı olan işlerin peşinde. CEO ya da genel müdürler artık organizasyonların tepesinde değil halka halka ekosistemlerin tam ortasında oturmak zorunda. Sadece karar verici değil hızlandırıcı rolünde olmalı” dedi. Birlikte yürünen insanlara motivasyon ve enerji aktarmanın önemine değinen Alper, şöyle devam etti: “Liderin bunu yapabilmesi için direktif vermesi değil tutkulu olması ve belirlediği değer setlerinden hiçbir zaman sapmaması lazım. Çünkü bugünkü nesil o değer setini sürekli kontrol ediyor. Yanlış yaptığınız anda ortalık karışıyor. Feedback, anında geliyor. Herhangi bir şeyi kendi başımıza yapamayacağımızın farkında olmalıyız” dedi.
ZOR ZAMANLAR İÇİN BUGÜN PARA KAZANMAK ZORUNDAYIZ
Liderlerin hem para kazanmayı hem de organizasyonu yarına hazırlamayı aynı anda başarmasının önemine dikkat çeken Cenk Alper, “Bugünü yönetmenin temel noktalarından biri disiplin ve mükemmeliyet. Bugün para biriktireceğiz ve mükemmelleştireceğiz ki zor zamanlarda bir şeyleri düzeltebilesiniz. Zor zamanın içinde bir şeyleri düzeltmeye çalışmak mümkün değil. Dolayısıyla işler iyi giderken sert ve zorlayıcı olun ki karlar eridiğinde pislikler çıkmasın ortaya” diye konuştu. İkinci olarak masrafın da karşısında olunması gerektiğini belirten Alper, iyi zamanlarda kayıpları ortadan kaldırmanın sürekli peşinde olunması gerektiğini söyledi. Krizde de kriz dışında da her zaman sahada olmanın önemini vurgulayan Alper, şöyle devam etti: “Bugünü yönetmek için para kazanan ve üreten insanların yanında olup onların sorununu çözmemiz lazım. Kulelerden işlerimizi yöntemeyiz. İşeler iyi gittiğinde sınırlı sayıda önceliğin peşinde koşmamız lazım. Bugünü yönetmekle ilgili 30 yılda öğrendiklerim bunlar.”
“YARINI YÖNETİRKEN DÖNÜŞMEK ZORUNDAYIZ”
Yarının yönetilmesi konusunda da konuşan Alper, “Yarını yönetirken değişmek, dönüşmek zorundayız. Bu dönüşümü kendiniz için anlamlandıramıyorsanız bu dünyayı dönüştürenlerin müşterisi olursunuz. Bizim dönüştürenler arasında olmamız lazım. Örneğin dijitalleşmenin müşterisi olduk. Şimdi yapay zeka ve sürdürülebilirlik treni kalkıyor. Bunlar yeni ekonomiler. Bizim değişen dünya ekonomisinde müşteri değil oyun kurucusu olmanın yollarını aramamız lazım” vurgusunu yaptı. Cenk Alper, bunun için de doğru tutku ve vizyonun peşinde koşulması gerektiğini söyledi.
“HIZLI KOŞUN, DÜŞECEKSENİZ DÜŞÜN AMA AYAĞA KALKIN TEKRAR KOŞUN”
Alper, “Etkin bir inovasyon sürecini uçtan uca yönetebilmeliyiz. Fikirden ticarileşmeye ve endüstriyelleşmeye kadar. Bu basit. Benim stratejimi gerçekleştirecek portföyüm ne ve onları hayata geçirecek projeler neler. Bunu disiplinle yönetmek zorundayız. Yoksa inovasyon yapanların müşterisi konumuna düşeceğiz” diyerek, şunları söyledi: “Burada da hız çok önemli. Korkmayacağız. Mükemmelliği aramayacağız. Yüzde 80 yapıp piyasaya süreceğiz, feedback ile sonra düzelteceğiz. Hızlı koşun hata yapın. Düşecekseniz de hızlı düşün ama ayağa kalkın ve tekrar koşun. Şirketlerimize yetkinlikler kazandırmalıyız. Yetkinlikleri insan kaynaklarının dar düşünce kalıplarından çıkartalım. Şirketlerimizin elindeki rekabet avantajı sağlayan yetkinlikler neler, bunların listesini çıkaralım.”
Mevcut liderlik modelleri çöpe gidiyor
Zirvede trendlerin konuşulduğu asansör konuşmasını EKONOMİ Yazarı Ussal Şahbaz yönetti. Panelde şunlar konuşuldu:
Next Academy Kurucusu Levent Erden:
Bu sene 60 ülkede 4 milyar insanı ilgilendiren seçimler var. Bir yanda merdivenlerde tökezleyen adamlar yarışırken, diğer yandan teknolojinin merkeze oturduğu muazzam gelişmeler var. Üretken bir yapay zekayı konuşuyoruz. Büyük teknoloji şirketlerini 34-35 yaşında insanların yönettiğini görüyoruz. Gücün yeniden paylaşıldığı bu dönemde artık başka bir dünya görüşüne geçilmek zorunda… Siyasi sistemler mi yoksa teknolojiyi üretenler mi dünyayı yönetecek? Regülasyonu ele geçirmek artık dünyayı ele geçirmek anlamına gelmeyebilir. Merkeziyetsiz otonomdan bahsediyorsak, bu zamana kadar bahsettiğimiz bütün liderlik modelleri çöpe gidiyor.
EKONOMİ yazarı Ussal Şahbaz:
Yapay zekayı geliştirenler Kaliforniyalı beyaz erkekler. Onların değer yargılarına göre programlar şekilleniyor. Başka coğrafyalardan bu programlar çıkmazsa böyle olmaya devam edecek.
Zirvede EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz moderatörlüğünde “Yerelden Küresele” temasıyla bir panel gerçekleştirildi. Panelde şu isimler konuştu:
DIŞARI ADIM ATMADAN BÜYÜME ŞANSINIZ YOK
Desa Deri CEO’su Burak Celet:
Geçen yıla kadar yurt dışı yatırımlarımızı hep pazarlama tarafında gerçekleştiriyorduk. Ama ilk defa geçen yıl İtalya’da bir yatırım kararı aldık. Bu da şirketi değiştiren, algısını yukarı çeken bir adım oldu. Buradaki motivasyonumuzun başında risk yönetimi ve ülke riskinin bertaraf edilmesi vardı. Çünkü ihracatta en büyük müşterilerimiz AB markaları… Düzce’de 10 bin metrekare alanda 650 kişinin çalıştığı bir tesis var. Ama yine de başımızda hep kafamızı vurup geri döndüğümüz bir cam tavan vardı. “Made in” algısı bizim için çok önemliydi. Fiyatınız ve işçiliğiniz ne kadar iyi olsa da ülke algınızın ötesine bir adım geçemiyorsunuz bir noktada. Evrensel standartlara uygun olarak biz aslında daha becerikli bir organizasyona sahiptik. Dedik ki, “Tamam o zaman, biz de onlar gibi yapalım.” Yarı mamul ürettirip, kendi ülkelerinde menşe kazanmasını sağlıyorlardı. Biz de böyle yaptık, buradaki yarı mamulü orada tamamlayacak bir yapı kurduk. Ama orada bizi geliştiren, deneyim kazandıran, bazen “İyi ki geldik”, bazen de “Kendi ülkemizde iş yapmak ne kadar da iyiymiş” dedirten süreçler oldu. Türk girişimcisi gerçekten son derece dirençli… Şikayet ettiğimiz şartlar bizi dünyadaki rekabete muazzam hazırlıyor. Türkiye hızlı büyüyen bir ülke ama şirketlerimiz daha hızlı büyüyorlar ve pazarın belli bir sınırı var. Dışarı adım atmadan büyüme şansınız yok. İkincisi ülkedeki volatiliteyi dengelemek için kanallarınızı zenginleştirmeniz gerekiyor.
GÜNEY KORE EKOLÜ BİZE EN UYGUNU
Royal Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Türkeş Öngel:
Şirketimizin kurumsal felsefesini yerli kaynaklardan esinlenerek oluşturuyoruz. İletişim dilimizi Ömer Seyfettin’den, yönetim şeklimizi Şeyh Edebali’den, kurumsallık felsefemizi de Atatürk’ten esinlenerek hazırladık. Kurduğum şirket eğer devam edecekse benden daha mutlusu olmayacaktır. “Ben olmazsam şirket batar” zihniyetini reddediyorum. Bizim sektörümüz olan ev aletlerinde iş insanları Hasan Akın’ı ve Emin Cankurtaran’ı anmadan geçemeyiz. Biz hep bu sektörde ithalatçıyken, bu iki isim ile sektör Türkiye’de de üretime başladı. Dış ticaret fazlası veren bir sektörüz. Son siyasal ve iktisadi gelişmeler neticesinde Çin’e karşı bir ambargo söz konusu. Bu gelişme de Türkiye’de bizim sektörün önünün açık olduğunu gösteriyor. Şirket olarak teknolojik yatırımlar yapıyoruz, akıllı ürünler üretiyoruz. Ülke olarak kendi öz kaynaklarımızı iyi tahlil etmeliyiz. Üretimde, Çin, Almanya ve Güney Kore ekolleri var. Bize en çok benzeyen Güney Kore. Güney Kore gibi teknoloji transferi yapıp ülkemizde geliştirmemiz gerekiyor. Hayat bir yerde taklitle başlıyor. Bilmediğiniz konuyu geliştiremezsiniz. Önce trendi yakalarsanız sonra da geliştirebilirsiniz. Bizim de teknolojinin en son halini alıp geliştirmemiz lazım. Devletin üniversite-sanayi işbirliği için bir proses oluşturması lazım. Sadece üniversiteye değil, ihtisaslaşmış liselere de ihtiyacımız var.