FİKRİ CİNOKUR / ANTALYA
Antalya Ticaret Borsası (ATB) Kasım ayı meclis toplantısı Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci yönetiminde gerçekleşti. ATB Başkan Vekili Halil Bülbül, Antalya ve ilçelerinde geçen hafta yaşanan doğal afetlerde üreticilerin sera ve meyve bahçelerinde ciddi zararlara uğradığını anımsattı.
Hasar tespit çalışmaların sürdüğünü belirten Bülbül, “Üretimde sürdürülebilirliği sağlamak için zarar gören üreticilere yönelik; faizsiz kredi desteği sunulmalı ve mevcut kredi borçları en az iki yıl süreyle ertelenmelidir. Cumhurbaşkanlığınca acil destek kapsamında ödenek sunulmalıdır” dedi.
“Tarım alanlarının yarısı sigortasız”
Antalya ve ilçelerinde yaşanan afetlerin tarımsal faaliyetlerle ilgili sigortalama sisteminin daha işlevsel olması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdiğini vurgulayan Bülbül, şunları kaydetti: “Mevcut hasarlar incelendiğinde, tarım alanlarının yarısında sigorta bulunmadığı görülmektedir. Oysa Antalya gibi sık sık afetlerle karşılaşan bölgeler, havza sisteminde çerçevesinde belirlenmelidir. Bu bölgelerdeki tüm tarım alanlarında sigortalılık zorunlu hale getirilmeli ve primlerdeki devlet katkı payı en az yüzde 70’ e çıkarılmalıdır. TARSİM mevzuatında, tarımsal üretim yapılan tüm alanları kapsayacak biçimde, niteliğine bakılmaksızın kapsamlı bir düzenleme yapılmalıdır.”
Üretim sel, hortum ve fırtınaya göre de planlanmalı
Son yedi yıllık dönemde, iklim değişikliğine bağlı olarak hortum ve sel gibi afet olaylarının Antalya’da arttığını ve uzmanların uyarıları doğrultusunda aşırı iklim olaylarının görülme sıklığının da artacağını her fırsatta dile getirdiklerini söyleyen Halil Bülbül, devamında şunları kaydetti: “Afetlerin şiddetini azaltmanın yolunun kamusal altyapı yatırımlarından geçtiğini vurguluyoruz. Çünkü kamunun altyapıya yapacağı yatırımlar, afetlerin etkisini azaltmada önemli bir rol oynayacaktır. Özellikle örtü altı üretim faaliyetlerinin yoğun olduğu sahil şeridimizde üretimimizi yalnızca kuraklığa göre değil, sel, fırtına ve hortum afetlerini de göz önünde bulundurarak planlamalıyız. Kurak geçen yaz ve sonbahar mevsimlerinden sonra aşırı yağışlı günler yaşamaya başladık. Bu durum maalesef beklenmedik değil, iklim krizinin kaçınılmaz sonuçlarından biri, umarım daha fazla kayıp yaşamamıza neden olmaz.”
“İç piyasada zeytinyağı fiyatları düşürülmemeli”
Zeytin ve zeytinyağı sektörünün 2023/24 sezonunu dökme zeytinyağına getirilen yasak ve kotaların etkisiyle yüzde 18 gelir kaybı ve 765 milyon dolarlık ihracat geliriyle tamamladığını kaydeden Bülbül, “Geçen yıl zeytinyağı ihracatı miktar bazında yüzde 52 azalırken, ortalama ihraç fiyatının 4,64 dolardan 7,16 dolara yükselmesiyle gelirdeki düşüş yüzde 29 olarak kaydedildi. 2024/25 sezonu için Zeytin ve Zeytinyağı Rekoltesi Ulusal Resmi Tahmin Heyeti, ülke genelinde 3,6 milyon ton zeytin üretimi öngörüyor. Bunun 750 bin tonu sofralık, 2 milyon 850 bin tonu yağlık olarak işlenecek ve toplamda 475 bin ton zeytinyağı üretileceği tahmin edilmektedir. Geçen sezonun stoklarıyla birlikte toplam zeytinyağı miktarının bu sezonda 600 bin ton seviyesine ulaşması beklenmektedir.” diye konuştu.
İspanya ve Tunus’ta da bu yıl verimde artış yaşandığına dikkat çeken Bülbül, bu durumun zeytinyağı fiyatlarının geçen ay litre başına 8,5 dolara düşmesine neden olduğunu belirtti. İspanyol ve İtalyan sektör lideri firmaların, fiyatların daha da gerileyeceğine dair değerlendirmelerde bulunduğunu ifade eden Bülbül, şöyle konuştu: “Ancak bu açıklamalara rağmen iç piyasa için fiyatları çok düşürmemeliyiz. İspanya ve İtalya’nın yüksek iç tüketim ve ihracat potansiyeli, Türkiye için pazardaki etkisini artırma fırsatı sunmaktadır. Üyelerimiz, üreticilerin son dönemdeki toptan alım fiyatlarındaki düşüşlerinden rahatsızlık duyduğunu belirtmektedir. Özellikle ihracat yapan ve yüksek hacimli ürün tedarik eden firmaların, maliyetleri göz önünde bulundurarak fiyat politikalarını özenle belirlemeleri büyük önem taşımaktadır. Sektördeki büyümenin sürdürülebilir olması için kamu, zeytin ve zeytinyağını stratejik ürün olarak ele almalı ve ürün bazında destekleri artırmalıdır. Aksi takdirde, sektörde elde edilen mevcut ivmenin kaybedilmesi riski bulunmaktadır.”