Trakya topraklarını ilk kez 1960’lı yılların ilk yarısında Bursa Eğitim Enstitüsü’nde öğrenciyken görmüştüm. Yatılı okulun tarih öğretmeni Kamile Açıkalın’ın düzenlediği tarih gezisi Çanakkale Truva’dan başlamış, anıtlar dolaşılmış, Edirne’de bir kadim kentin varlıklarıyla büyülenmişti. Bir gece öğretmen okulunun yatakhanesinde konaklamıştık. Ertesi gün yolculuğumuz İstanbul üzerinden Bursa’ya uzanacaktı. Yolculuk yaptığımız otobüs Edirnekapı’dan kente girmiş, Eminönü’nde ilk kez arabalı vapurla karşıya geçmiş, ne olduğunu anlamadan kendimizi Bursa’da okulumuzda bulmuştuk. Trakya o ilk geziden bu yana ilgi odağımızdır. Şişecam’da çalışırken Büyükkarıştıran’da düz cam, cam ev eşyası, oto camı üretim merkezi olması nedeniyle yöreyle 24 yıl yoğun iletişimimiz ve etkileşimimiz oldu. Yakın zamanda Trakya’da üretim tesislerini yönetenlerin sorunlarını, sorunlarını çözmek için neleri ve nasıl yapmaları gerektiğini sorgulamak için araştırma gezileri yaptık. Uğrak yerlerimizden biri de HEFA Group tesisleriydi. Hefa Group Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Şahinler ile sektör özelinde “durum değerlendirmesi” yaptık.
TÜRKİYE’DE İŞ İNSANLARININ POTANSİYELİ VAR
Murat Şahinler, 19 yaşında iş yaşamının okyanuslarını kulaçlamaya başlamış, bugün 53 yaşına ulaşmış, 34 yılın deneyim ve birikimlerini bizlerle paylaşıyor. Meraklısına öğretici olur diye diyorum ki, “Murat Bey, bugüne kadar yaptığın işlerin bir dökümünü bizlerle paylaşır mısınız?” Yaptığı işleri sıralıyor: “Sektöre, aile büyüklerimizin çanta imalatına başlaması ile giriş yaptık. Çanta imalatını, çanta toptancılığı ve suni deri toptancılığı takip etti. Bunun yanı sıra çanta malzemeleri ticaretiyle de uğraştık. 1974’te ilk suni deri fabrikamızı kurarak suni deri üretimine başladık. Suni deri üretim alanında ilerleyince 1989’da FAYTEKS’i, 1992’de HEFA’yı kurduk. İş yaşamı bisikletteki insan gibi, pedallara durmadan basmak zorundasınız. Pedallara basmaya 2013’de HEFA Boyahane’yi kurarak devam ettik. 2021 yılına geldiğimizde boyahanemize yaptığımız ek bina ile ham kumaş üretim tesisimize yaşam kazandırdık. Bu yıl ise hem sürdürülebilirliğe ve çevre korumaya verdiği- miz önemi vurgulamak hem de yeşil dönüşüme hız kazandırmak için Şanlıurfa’nın Eyyübiye ilçesinde kurduğumuz 10 megawattlık GES projemiz ile yola devam ediyoruz. Bizim sektörde bu şekilde ilerleyebilmemiz ve yer edinebilmemiz büyük bir aile olarak birlikte hareket etmemizden kaynaklanıyor.” Diğer söyleşilerde de izini sürdüğümüz kendi alanlarında “rol modeli işyeri” olup olmadığını sorarak zihnindeki “vazgeçilmez ideal ve ulaşmak istediği sonuç” hakkında bir fikir edinmek istiyoruz. Murat Şahinler soruyu hemen kavrıyor; son derece açık, hiçbir kompleksin gölgesini düşürmeden yanıtlıyor. Diyor ki: “Ben kendi alanımda ABD kökenli bir firmayı, SUNBRELLA’yı rol modeli olarak alıyorum ve izliyorum.” Bu açık ve özgüvenle yansıtılan yanıtı derinleştirmek için soru yöneltiyoruz: “Rol modeli olarak seçtiğiniz firma yönetiminin hangi özellikleri sizin beğeninizi kazandı? Yanıtlar net, kutsal şallarla kötülükleri örtmenin en küçük gölgesine bile izin vermeden peş peşe sıralıyor:
- Ürünlerinin “kalite stabilitesine” güneşte bir gölge sadakati gösteriyorlar.
- Kullandıkları ham ve yarı mamul girdilerin “fason üretimini” yaptırıyorlar. XBazı dokumaları kendi tesislerinde ve değişik lokasyonda yapıyorlar.
- Yüksek kalite ve ileri standartlardan asla taviz vermiyorlar.
- Küresel satış ağlarını sağlam tutuyor; müşterilerinin her türlü sorununu karşılayan bilgi kadar sosyal becerilerini de sürekli ilerletiyor ve karşılıklı yararı artırıyorlar.
- Küresel ölçekte tasarladıkları “marka ve imaj” nedeniyle diğer firmaların metresini 8-15 dolara sattıklarını 20-40 $ arasında satabiliyorlar.
- Dış mekân kumaşlarında öncülüklerini koruyor ve sürdürüyorlar. Sonra bir an duruyor ve sözcüklerin üzerine basa basa, “Türkiye’de insanımız son yarım yüzyılda kazandığı deneyim ve birikimle SUNBRELLA’nın yaptıklarının hepsini yapabilecekleri potansiyele sahip. Ama bu işlerde ana yatırım fizibilitesini iç ve dış koşulları çok iyi değerlendirerek, genel ve akademik bilgiler kadar sahadaki atılan adımları gözleyerek fizibilitelerin yapılması işin gerçek şartı” diyor.
İŞ YAŞAMI DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ DEĞİL
Murat Şahinler’e diyoruz ki: “Önerdiğiniz çözümler, neyi ve nasıl yapılması gerektiğine ilişkin düşünceleriniz yaşanan sorunları da tanımlıyor. Yine de sektörde her türlü sorunları yaşayan birisiniz. Sektör ilgililerinin geleceğe yönelik güçlü bir gelenek oluşturması, ortak gelecek hikâyesi ve birlikte oluşturulmak istenen sonuca ulaşılması için görüşlerinizi alabilir miyiz? ” Sorunları kendine dert edinmiş, sorunları çözmek için neyin nasıl yapılması gerektiğine ilişkin kafa yormuş olan Şahinler, gözlemlerini ve algılarını sıralıyor:
1 - Ülkemizde finansal araçlara ve finansal yapılara erişilmesi kolay değil. İş insanının hazırlık ve donanımıyla ilgili yönleri mutlaka vardır; iş insanının eksiklerini dikkate almalıyız, ama asıl önemlisi sistemin yapısı, araç-gereçlerinin yeterliliği, işleyişinin kolaylığı ve temel amaca ne kadar değer kattığıdır. Finans sistemi, yakın ve uzak rakiplerinizle serbest ve adil piyasada şans eşitliği sunuyor mu, sunmuyor mu? Bakacağımız pencerede soruyu bu şekilde sorarsak değer üretir; tersini yaparsak hep birlikte kaybedenler oluruz.
2- Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, otomasyon ne kadar artarsa artsın, üretim sisteminin özünde insan vardır. İleri düzeyde bir hukuk sistemi ne kadar önemliyse, ileri düzeyde yetişmiş insan gücü arzını yeterli düzeyde sunan eğitim-öğretim sistemi de o kadar önemlidir. Geleceğimizin kalifiye işgücünde olduğu konusunda ortak bir bilince sahip olmalıyız. Yetişkin işgücü arzının engellerini aşmak için birlikte geleceği odak noktamıza koymalıyız.
3- Bugün ülkemizin gelişmişlik düzeyi, üretim yapısı, sektörlerinin durumunu dikkate aldığımızda uzak ve yakın rakiplerle serbest piyasada birlikte var olmayı engelleyen bir “ücret maliyeti yüksekliği” olduğunu açık yürekle söylemeliyiz. Benim iş yaptığım alanda daha önce yüzde 24-26 olan toplam giderlerde işgücü maliyeti şimdi yüzde 45’leri aşıyor. Bu durumun sürdürülebilir olmadığını idrak etmeliyiz. Sektörümüzde işgücünün aylık maliyetinin 1200 doların üstüne çıktığını da herkes değerlendirme yaparken hatırlamalı.
4- İhracat yaparken “fiyat-maliyet dengelerinin” bozulduğunu; bu dengeyi daha da ileri götürürsek “tamiri imkânsız” hale geleceğini; kaçan dengeyi bir daha kurabilmenin belki hiç imkânı olmadığını; kurabildiğimiz alanlarda da yüksek bedeller ödeyeceğimizin farkında olmalı ve bilincimizi derinleştirmeliyiz.
5- Yapılan düzenlemelerin etkilerinin neler olabileceğini iyi hesaplamalıyız. “Kervan yolda düzülür” anlayışına izin vermemeliyiz. Örneğin erken emeklilik düzenlemesinin sektörde en az yüzde 40’ının işi bıraktığını, kalanların da taleplerini yükselttiğini; çalışan ve işveren iletişim ve etkileşiminin bozulduğunu bilmeliyiz. İşletmelerin iç yapılarında bir önceki düzeni yeniden kurmak ve geliştirmek için ciddi bir ek yatırımı kapsayan paraya, zamana ve çabaya ihtiyaç doğduğunu bilerek yol almalıyız.
6- AB ülkeleri ve ABD’de yapılan ticarette çok farklı “test ve belgelendirme” talebi var. Karbon ayak izi uygulamalarıyla test ve belgelendirme ürün kalite ve standart ölçülerinin ötesinde yeni yatırımlar, düzenlemeler, kalifiye insan kaynağı gerektiren hususlar. Belgeleme maliyetlerinin tek tek işyerleri bazında değil de kolektif çözümlerini bularak maliyetleri düşüren önlemleri birlikte almalıyız.
7- Çalışanların sosyal haklarıyla ilgili çok yönlü gelişmeler var: Çalışma saatleri, işyerine geliş-gidişin sağlanması, çalışma ortamının iklimlendirilmesi gibi daha bir dizi ek maliyet çıkaran gelişmeleri karşılamak durumundayız. Bu konuda maliyet düşürücü önlemleri, ülke bütününün yararlarını en üst düzeye çıkarmak için birlikte önlemler almak gerekiyor. İş yaşamının içindeki insanlar üretim yaparken kuşkusuz sorunlar yaşayacaktır. Halk sözünün dediği gibi, “İş yaşamında ağrısız baş kabaktan sayılır; ama akıl ağrıları azaltmak için harekete geçmelidir. Etkili bir kalkınma ortaya koymanın özü, elimizin altındaki kaynakları etkili ve verimli değerlendirmektir. Burada değerlendirmelerini paylaştığımız iş insanlarının değerlendirmelerini alıcı bir ruhla ele almak önemlidir; hemen kalkanları kaldırarak kendimizi savunmaya geçmek, olabilir olanı arama yerine olmazın peşine düşmek ise yararsızdır. Üretimin her alanında güçlü bir gelenek oluşturarak, ortak bir hikâye peşinde giderek birlikte geleceği inşa etmeliyiz. Bu hepimizin ortak sorumluluğudur.
Firmaların ekosistemlerinde her türlü erişimlerini kolaylaştırırdım
Murat Şahinler’e geleneksel sorumuzu yönelttik: Siz tam yetkili olsaydınız sektörle ilgili hangi önlemleri alırdınız? Gelin birlikte yaptığı değerlendirmelerin özetini izleyelim:
1- İthalatta kaçak-göçeğe asla izin vermezdim. Bir ülkede kaçak varsa haksız rekabet vardır; gelişmenin ve ilerlemenin, kendi halkımızın refahını artırmanın önünde engel vardır.
2- Tekstil sektörünü nokta bakışlarla değerlendirmez, sektörün ileriye-geriye etkilerini ayrıntılarıyla analiz ederdim. Sektörün doğal ve sentetik girdilerinden başlayarak, aile yapıları, aile büyüklükleri, ihtiyaçları ve tercihlerini de değerlendiren dinamik envanterler yapar; net bilgiye dayalı kaynakları koordine eder, üstün olduğumuz yanları öne çıkararak küresel pazarda yer edinmeye, edinilen yeri geliştirmeye odaklanırdım.
3- Kentsel yaşamdaki gelişmelerin insanların “tüketim kalıplarını” nasıl etkilediğini yakından gözlemler; ortaya çıkan eğilimleri baskın hale gelmeden gözler; ihtiyaçları yönlendirmede kalite ve standartları belirlemeyi öncüler arasında konumlandırmayı önemser, başkalarını izleyenler arasında olmamak için elimden geleni ardıma koymazdım.
4- Tekstil sektörünün bütün bileşen ve bağlamlarını dikkate alan stratejiler geliştirir; taktikler oluşturur ve uygulamalar yapan bir merkez aklı ortaya koyardım. Elyaftan ipliğe, kumaştan boyaya, hazır giyimden marka ve imaja, finansman isteminden, satış organizasyonlarının etkili olmasının arka planını oluşturan insan, model, metot ve analizlere özen gösterirdim.
5- Tekstil sektörünün dününü analiz eden, bugününü değerlendiren yarın ulaşması gereken hedefe tanımlayan bir “Ana Plan” olmasını mutlaka sağlar; o plandan ödün vermezdim, ama planı dinamik bir anlayışla değişen koşullara uyumlandırarak uygulardım.
6- Teşvik sistemlerini dünden bugüne kadar yapılan uygulamaları ayrıntılı biçimde analiz ederek değerlendirir; etkili olmayan yönlerini tasfiye eder; etkili yönlerini geliştirir; kalkınma sürecinin önemli adımı olan teşvik sistemini dinamik bir değerlendirme ile sürekli koşullara uyumlu hale getirirdim.
7- “Kaçak-göçeği” önlemenin yolu, gözetim ve denetim disiplinini uygulamaktır. Gözetim ve denetimlerde insan eliyle yapılan etken gözetim denetim kadar; sayısal teknolojilerin ortaya çıkardığı süreçleri uçtan uca gözleyen, kaydeden, sayılara dönüştüren, görselle besleyen, sapmaları belirleyen onarım ve düzeltmeleri yaparak ilerleyen olanaklardan sonuna kadar yararlanırdım. Bununla birlikte haksız rekabetin önüne mutlaka geçer; serbest ve adil piyasada rekabette herkesin eşitliğini sağlayan bir sorumluluktan asla ödün vermezdim.
8- Firmaların bilgiye, finansmana, satış noktalarına ulaşılabilirlik ve erişilebilirliklerini kolaylaştıran ya da zorlaştıran etkenleri ayrıntıda analiz eder, insan, yük, para ve fikir akışlarını tıkayan gelişmeleri anında yapılan düzenlemelerle önlerdim.
9- Yaşamın özü maddi ve kültürel zenginlik üreterek doğayı korumak ve insanın refahını artırmadır: o nedenle insanı odak alan davranışlar önemlidir. Bugün her alanda “ileri düzeyde yetişkin işgücü ve uzmanlık” gerektiren bir dünyada ilerliyoruz. Bu açıdan başka “mesleki eğitim” konusunu önemser; üniversitelerin “işe-dönük” olmasını sağlar; yetişkin işgücü arzını gelişmenin motoru haline getirirdim.
10- Yerleşim yeri ve bina yapma konusunda yeni nesil OSB’ler oluşturur; burada yatırımcının taşa, toprağa, demire, çimentoya para bağlamasını önler; kara ve demiryolu bağlantılı, liman destekli OSB’ler ile kalkınma hamlesine yeni bir ivme kazandırırdım. Hazır OSB’leri uygun bir kirayla “üretim mülkiyeti odaklı” iş insanına sağlar ve önünü açardım.
11- Her alanda, teknik bilgi ve beceri kadar, sosyal bilgi ve becerileri dikkate alan uzman açığını giderecek bir eğitim seferberliği ilan eder; geribildirimlerle dinamik biçimde izler, yanlışları düzeltir; doğruları geliştirir ve ilerlemeyi güvence altına alırdım.