Dünya genelinde zorla yerinden edilen kişilerin sayısı 2023 itibariyle 100 milyonu aştı. Bu rakam, insani yardım sektörü üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Ancak bu sayının arkasında, sıradan istatistikler değil, gerçek insanlar, yaşam hikayeleri ve geleceğe dair umutlar yatıyor. Mülteciler ve yerinden edilmiş kişiler, yalnızca yardım alan bireyler değil; aynı zamanda kendi toplulukları için harekete geçen liderler olarak öne çıkıyor. Son yıllarda, mülteciler tarafından yönetilen yardım kuruluşları (Refugee-Led Organizations - RLOs), insani yardım alanında kritik bir rol üstlenmeye başladı. Ancak bu kuruluşlar, finansman eksikliği ve görünürlük sorunlarıyla mücadele ediyor.
Dr. Nicole Behnam, Afet Yardımı için Hayırseverlik Merkezi’nde (Center for Disaster Philanthropy) Strateji ve İnovasyondan Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev alıyor. Behmen’in mülteci konusunda yorumları şöyle:
Toplulukların önceliklerini göz ardı eden
Geleneksel insani yardım mekanizmaları büyük uluslararası kuruluşlar, hükümetler ve BM gibi yapılar tarafından yürütülse de, bu yardımlar genellikle yukarıdan aşağı doğru tasarlanan, yerel liderliği ve toplulukların önceliklerini göz ardı eden bir yaklaşımla gerçekleşiyor. Oysa RLO’lar, kendi topluluklarından gelen insanlar tarafından yönetildiği için, ihtiyaçları en iyi şekilde anlayarak daha etkili yardım sağlayabiliyorlar. Karşılıklı yardımlaşma topluluk içindeki bireylerin ve grupların birbirlerine gönüllü destek vermesi anlamına geliyor. Mülteci liderliğindeki yardım faaliyetleri de tam olarak bu modelin bir parçası. Ancak, RLO’ların büyük yardım kuruluşlarıyla eşit şartlarda rekabet edememesi, bu organizasyonların finansman ve kaynaklara erişimini zorlaştırıyor.
Finansman engelleri ve görünürlük sorunu
RLO’lar, mülteci kamplarında veya resmî altyapıdan yoksun şehirlerde faaliyet gösterdiğinden, finansal desteğe erişimleri oldukça kısıtlı. 2022 yılında yerel insani yardım kuruluşlarına tahsis edilen fonların yalnızca yüzde 1,2’si (485 milyon dolar) adresine ulaştı. RLO’lara ayrılan miktar ise sadece 26,4 milyon dolar oldu. Bu, büyük bir fırsatın kaçırıldığını gösteriyor. Büyük kamu fonları, genellikle risk algısı nedeniyle RLO’lara doğrudan destek vermekte tereddüt ediyor. Ancak bu algılar genellikle gerçeklere dayanmayan önyargılardan kaynaklanıyor. Bu önyargılar nedeniyle RLO’lar hiçbir zaman yeterli fon alamıyor ve büyük ölçekli projelere liderlik etme fırsatına sahip olamıyorlar.
Filantropi RLO’lara Destek Olabilir mi?
Hükümet destekleri genellikle ağır işleyen ve esnek olmayan mekanizmalara bağımlıyken, özel filantropi daha esnek ve yenilikçi yaklaşımlar benimseyebilir. Örneğin, Resourcing Refugee Leadership Initiative (RRLI), dünyanın dört bir yanındaki RLO’lara finansal destek sağlayan öncü fonlardan biri olarak dikkat çekiyor.
Filantropi katkı sağlayabilir
● Uzun Vadeli ve Esnek Finansman: RLO’ların sürekliliği için, belirli projeler yerine çok yönlü ve uzun vadeli finansman modelleri oluşturulmalı.
● Mültecilerin Karar Mekanizmalarına Dahil Edilmesi: Filantropi aktörleri, fonlama süreçlerini RLO liderleriyle birlikte tasarlayarak daha etkili yardım modelleri oluşturabilir.
● Organizasyonel Kapasite Geliştirme: RLO’ların sadece acil yardım sağlayan yapılar olarak kalmaması, aynı zamanda finansal yönetim, yönetişim ve bağımsız faaliyet gösterebilecek kurumsal yapılar haline gelmesinin desteklenmesi de önemli. Sonuç olarak, RLO’lara verilen destek sadece mülteciler için değil, bütün insani yardım sisteminin daha etkili hale gelmesi için de kritik bir fark yaratabilir. Filantropi, mülteci liderliğindeki yardım organizasyonlarına daha fazla fon ve görünürlük sağlayarak bu değişimde öncü bir rol oynayabilir.