Türkün gözü aldadır diye bir deyiş var aklımda amma çevreme bakınca neredeyse istisnasız herkesin yeşille ilgilendiğini görüyorum.
Bu yeşillik hem çevrede ve bugünlerde de özellikle cepte aranıyor…
Kendime baktığımda, bir İskenderun / Hatay kökenli olarak, mavi ile yeşilin birleştiği bir yerden geldiğim için olsa gerek bu iki rengi hep çevremde ararım.
Uluslararası ticarete ömrünün üçte ikisini adamış birisi olarak da gözlerim, kaçınılmaz bir şekilde doların yeşilinde olmaktadır.
Avrupa Birliği ( AB ) tarafından aranan yeşillik ne olsa gerek diye hep sorgulardım.
Geçtiğimiz hafta Eskişehir Sanayi Odası ( ESO ) tarafından düzenlenen Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) ve AB – Emisyon Ticaret Sistemi gibi yeni küresel ticaret düzeni hakkında bilgilendirmeyi amaçlayan eğitime katıldım.
ESO Sürdürülebilir Yeşil Sanayi Biriminden Sorumlu Meclis Üyesi Sayın Ömer Benli’nin yaptığı açılış konuşmasından sonra, hocamız Sayın Prof. Dr. Cengiz Türe’nin oldukça detaylı sunumunu, zevkli bir heyecanla anlatmasını izledik.
“SKDM neden bizim için önemli?” sorusunun cevabını gördük, duyduk, anladık…
Türkiye ihracatının istatistiksel değerlerine baktığınızda, uzun yıllardır, toplam ihracatımızın aşağı yukarı yarısını AB ülkelerine yaptığımızı görürüz.
Bu miktarın da neredeyse yarısı da Almanya tarafından ithal ediliyor.
Bu açıdan bakıldığında görünen gerçek şu ki AB tarafından konulan hiçbir düzenlemeye arkamızı dönüp “bana ne?” deme lüksümüz yok.
Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) niye oluşturulmuş?
İddia edilen daha temiz bir çevre, daha sağlıklı bir toplum, daha sürdürülebilir bir ekonomi, yeni iş imkanları, artan rekabet gücü ve daha iyi bir gelecek elde edilmesi.
Bana sorarsanız AB tarafından bakıldığında görünen manzara farklı.
AB kendi ülkelerini, sürdürülebilir bir geleceğe hazırlarken çevresel, ekonomik ve sosyal faktörleri düzenlemelerle buna hazırlıyor.
Bunun için de AB içerisinde tüm mal ve hizmet üretenlerin süreçlerini, sürdürülebilir bir geleceğin gelişine engel olmayacak bir şekilde düzenlemelerini yasal çizgiler arasına alıyor.
Elbette bu da yerel üreticilere ek maliyetler yüklüyor.
Ticaret de ucuz tedarik tarafına yönlenince gelsin ekonomik ve sosyal olumsuzluklar.
İç üretime talep azalırsa üretim düşüyor, üretim düşünce yurtiçi hasıla azalıyor, sonunda da iş olanakları ve toplumsal gelir azalıyor.
Çözüm nedir demişler diye baktığımda…
AB’ye ihracat yapacak üreticilerin üretim süreçlerinin, AB üreticilerinin üretim kıstaslarına uygun hale getirilmeleri zorunlu hale getirilirse, AB ürünlerinin maliyetleri de rekabet edebilir düzeyde kalabilecek.
Bu arada bonus olarak, (olabildiğince) o ülkelerde de çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik sağlanabilecek.
AB bu konuda oldukça ciddi ve adımları gecikmeden atan bir tutum içerisinde.
İşletmelerimizin SKDM konusunu şimdiden ciddiyetle ele alarak, atılması gereken adımları atmak üzere çalışmaları GEREK ŞARTTIR.
Sözün özü şu ki ya yarışa hazırlanırsınız ya da yarışta nal toplarsınız.