Kurumsal dünya, Trump’ın “ayağımızın altındaki altın” olarak nitelendirdiği fosil yakıtlara tam dönüş kararını coşkuyla benimsemişe benziyor.
Şirketlerin depolitik söylemlere bu hızla uyum sağlaması, sürdürülebilirlik ajandasının ne kadar kırılgan olduğunu göstermesi bakımından önemli.
Geçtiğimiz hafta Teksas'ta gerçekleşen dünyanın en büyük enerji konferansı CERAWeek, Trump 2.0 rüzgarıyla enerji sektöründe esen dramatik söylem değişikliğini net olarak gözler önüne serdi. Geçen yıla kadar sürdürülebilirlik ve enerji dönüşümü üzerine yoğunlaşan konferans, bu yıl adeta yeniden şekillendi.
Geçmişte şirketlerin gururla anlattığı sürdürülebilirlik ve dönüşüm planları yerini Trump’ın savunduğu "enerji hakimiyeti" politikalarına bıraktı. Konferans, fosil yakıt üretimini artırmaya yönelik politikaların coşkuyla kutlandığı bir platform haline geldi.
Kurumsal dünyanın fosil yakıt aşkı!
Kurumsal dünya, Trump’ın “ayağımızın altındaki altın” olarak nitelendirdiği fosil yakıtlara tam dönüş kararını coşkuyla benimsemişe benziyor. Çok değil, daha geçen yıl iddialı sürdürülebilirlik hedeflerini öve öve anlatan yöneticiler, şimdi Trump yönetiminin fosil yakıt aşkını alkışlıyor.
Finans dünyasının sürdürülebilirlik bayrağını bir dönem büyük iddiayla taşıyan küresel varlık yönetim şirketi BlackRock’ın CEO’su Larry Fink, Trump’ın “Make America Great Again” sloganına gönderme yapan “enerjiyi yeniden büyük yap” yazan silikon bir bilezikle konferansa katılarak, yeni döneme desteğini açıkça gösterdi.
Saudi Aramco CEO’su Amin Nasser, fosil yakıtlardan küresel ölçekte uzaklaşma çabasının “başarısız olmaya mahkum” olduğunu savunarak, enerji geçişi fikrini açıkça reddetti.
BP CEO’su Murray Auchincloss, şirketinin sürdürülebilirlik taahhütlerini zayıflattığını vurgulayarak, ABD gaz üretimini artırma çağrısında bulundu.
Ekonomik öncelikler kurumsal dünya açısından elbette her dönem kritik. Yine de son yıllarda sürdürülebilirlik bağlamında önemli bir hareket vardı. Şirketlerin bu noktadan bu kadar keskin dönüşü, politik rüzgarların etkisini ve zaten kırılgan bir ekonomik ortamda, iklim hedeflerinin siyasi kararlara ne kadar bağımlı olduğunu bir kez daha gözler önüne sermesi açısından önemli.
Yetmez. Daha fazla kâr!
Konferanstaki coşkulu atmosfere rağmen, sektörde Trump’ın politikalarına dair ciddi endişeler de dile getirildi. Trump’ın agresif tarife ve vergi tehditleri enerji sektörünün geleceği için belirsizlik yaratıyor.
Bir diğer endişe, Trump’ın “kaz, bebek, kaz” sloganıyla teşvik ettiği petrol ve gaz üretimindeki artışın küresel fiyatları düşürme riski. Artan üretim, arz fazlasına yol açarak petrol fiyatlarını aşağı çekebilir ve enerji şirketlerinin kârlılığını tehdit edebilir. CERAWeek’te bu durum, her şart ve durumda daha fazla kâr hedefleyen yöneticiler arasında sıkça tartışılan ana konulardan biri oldu.
İklim krizi “yan etki” mi?
Sektör devlerinin kârlılık mızmızlıkları bir yana, CERAWeek’te netleşen bir durum var. O da fosil yakıt üretiminin üstündeki iklim krizi gölgesinin küresel düzlemde kalkmış olması.
ABD Enerji Bakanı Chris Wright’ın sözleri de aslında iklim mücadelesi ile ilgili gelinen noktayı özetler nitelikte: “Küresel ısınma, modernizasyonun gerekli bir yan etkisidir.”
Önceki yönetimlerin iklim politikalarını “irrasyonel” olarak eleştiren Wright, Trump yönetiminin “daha fazla Amerikan enerji üretimi ve altyapısı” peşinde olduğunu vurguladı. Bu bakış açısı, uzun vadede küresel emisyonların azaltılması hedeflerini ciddi şekilde riske atıyor.
Enerji ve iklim paradoksu
CERAWeek 2025, fosil yakıt şirketlerinin kısa vadeli çıkarları ile uzun vadeli iklim hedefleri arasındaki derin uçurumu net olarak ortaya koydu.
İçeride yöneticiler Trump’ın fosil yakıt politikalarını alkışlarken, dışarıda protestocular “başka bir milyardere değil, temiz havaya ihtiyacımız var” sloganıyla, temiz enerji ve güçlü iklim eylemi taleplerini yükseltti.
Trump yönetiminin fosil yakıt odaklı politikalarının, uzun vadede iklim krizini daha da derinleştirmesi kaçınılmaz görünüyor. Şirketlerin de politik söylemlere bu hızla uyum sağlaması, sürdürülebilirlik ajandasının ne kadar kırılgan olduğunu göstermesi bakımından önemli.
Dünya, enerji güvenliği ve iklim krizi arasında sıkışmış durumda. Bugün, kapalı kapılar ardında birileri tarafından alkışlanan kararlar, bizlerin ve gezegenimizin geleceğini doğrudan etkileyecek.
Net olansa, bu etkinin kesin şekilde iyi olmayacağı gerçeği…