Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD) Genel Sekreteri Sevilay Güven’i konuk ettiğim 14 Şubat 2025 tarihli Teknoloji ve Strateji programı, Türkiye’nin kalkınması için ihtiyaç duyduğumuz bir diğer ayak olan yazılım iş gücünü analiz etmemizi sağladı.
İlk programımızda Index Grup Şirketleri Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik’ten, sayısı 8 bine ulaşan bayi ağını; 2 milyar dolarlık alım ve 2 milyar dolarlık satış olarak toplamda 4 milyar dolarla neredeyse küçük bir bankacılık operasyonunu yönetmeyi masaya yatırmıştık. Aşçıların değil, mühendislerin yer aldığı bir arka ofis işleyişi, bu operasyonun 35 yıldır kârlı bir biçimde sürmesini sağlarken sayısı sürekli artan bayiler ve ürün çeşitliliğini yönetmek için sürekli daha ileri düzeyde teknoloji kullanılıyordu. Bu, Türkiye’de dijital dönüşümün ticareti yapılırken hakikati görmeniz ve ekosistemi ile birlikte büyüyen gerçek dijital dönüşümü anlamanız için planlanmış bir programdı.
İkinci programımızda, Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) Başkanı Mehmet Ali Tombalak ile, bilişimcilerin bilişimcilere bırakılamayacak kadar önemli bir mevzu olduğunu ele aldık. Bunu tabii ki espri olarak yazıyorum ama Tombalak’ın İş Bankası ve Garanti BBVA genel müdürlerini ekosistemin içine katmaya çalıştığı, üyelerini ve daha geniş ekosistemi bir yandan WhatsApp mesajları diğer yandan kağıda basılı hediye kitaplarla geliştirmeye çalıştığı liderlik tarzının gücüne olan inancım, bu espriyi yapma cesaretini bulmamı sağlıyor. Tombalak’ın tarzında en dikkat çekici nokta, iki yıllık belirli bir dönemi planlarken ısrarla yapılması gerekenlere olduğu kadar sonuç vermediği için vazgeçilmesi gereken konulara da birlikte karar vermeleriydi.
Ve son olarak konuk ettiğim YASAD Genel Sekreteri Sevilay Güven ile konuştuklarımız bunları taçlandırdı. Yazılım ve genel olarak bilişim işgücünün gelişimini, sayısı artan şirketler, teknoparklar ve yetişmiş insan kaynağı üzerinden ele aldık. Burada çok önemli bir büyüme olduğu anlaşılıyor ve şirket tarafındaki büyümenin yazılım sektöründeki etkisi, istihdam açığının hiç kapanmaması şeklinde karşımıza çıkıyor. Güven, sürekli iç içe olduğu yazılım şirketleri ve teknoparklar üzerinden tabloyu yetişmiş insan kaynakları açığı olarak okuyor. Ben nasıl farklı okuduğumu birazdan anlatacağım ancak önce Güven’in notlarındaki tabloyu aktarayım.
Tabloyu “Ülkemizdeki yazılım ekosistemine ve istihdam ihtiyacına baktığımızda şu tabloyla karşılaşıyoruz. 2000 yılında kurulmaya başlayan teknoparklar bugün tüm Türkiye’ye yayılmış 91’i faal 105 teknoparka ulaştı. Bu teknoparklarda kurulu 11 bin 443 firmanın yüzde 54’ü yazlım şirketi: 6 bin180 yazılım şirketi. Ayrıca 1.331 Ar-Ge merkezi arasında yazılım firmalarında kurulu 123 adet Ar-Ge merkezi bulunuyor. Ar-Ge harcamasının gayrisafi yurt içi hâsıla (GSYİH) içindeki payı yüzde 1,42 oldu” diye ortaya koyan Güven, “Öte yandan Ar-Ge merkezlerinde veya teknoparklarda olmayan yazılım şirketlerimiz de var. TÜİK istatistiklerine bakarsak 2023 yılı sonu itibariyle ülkemizde yazılım geliştirme (NACE62.00) alanında çalışan 36 bin 473 firma olduğunu görebiliriz. İlgi çekici olan 2020 den 2023’e gelindiğinde yazılım sektöründe çalışan firma sayısının 22 bin 077’den 36 bin 473’e yani yüzde 65 arttığını görüyoruz” diye devam ediyor.
Güven, bu yazılım şirketleri arasında hakim yapıyı ise “Daha da ilgi çekici olan, bu 36 bin 473 firmadan 33 bin 653 adedinin yani yüzde 92’sinin 10 kişinin altında kişiden oluşması; 73 firma ise 250 kişinin üstünde… 250 kişi üstünde firmaların sayısının 2020-2023 geçişinde 44 firmadan 73 firmaya çıktığını yani gene yüzde 65 arttığını görüyoruz. Burada ciddi bir büyüme var diyebiliriz” biçiminde ortaya koyuyor.
Yazılım şirketlerinde istihdam ikiye katlandı
Güven, yazılım sektöründeki istihdamda 2019’da önemli bir kırılma yaşandığına işaret ederken 2019-2024 döneminde istihdamın yaklaşık olarak 92 binden 182 bine yükseldiğini belirtiyor.
TÜİK verilerine dayanan bir analiz yapan Güven, “Burada da görüleceği gibi 2019 yılından sonra ciddi bir kırılma görülüyor ve 2019 yılında 92 bin olan çalışan sayısı 2024’e gelindiğinde yüzde 100 artarak 182 bin rakamına geliyor. Peki ne olmuştu? 2020 yılında, hatırlayalım, evet pandemi olmuştu.”
Güven, şirket sayısı bu şekilde artarken yaşanan ekonomik büyümeyi “Üretim rakamlarında da baktığımızda, TÜBİSAD’ın Türkiye ICT raporuna göre, yazılım sektörünün art arda dört yıldır yıllık yüzde 20 bandında büyüdüğünü görüyoruz” şeklinde ifade ediyor. İstihdamda bir platonun oluşmaya başlaması, gözümüzü nicelikten biraz niteliğe çevirmemizi gerektiriyor. Öncelikle üniversitelere bakmakta yarar var.
Güven, “Buraya kadar gerçekleşen istihdamdaki büyümeyi konuştuk. Pekiyi, nereden geliyor bu teknoloji uzmanları? Ülkemizin üniversite istatistiklerine de bakalım: Tüm Türkiye’deki üniversitelerin bilgisayar mühendisliği kontenjanı 13 bin 906. 2023 yılında tüm Türkiye’de bilgisayar mühendisliği bölümlerinden mezun olan kişi sayısı 9 bin 576. Elbette mezun olan mühendislerimizin hepsi yazılımcı olmuyor; donanım ve altyapıda çalışanlar var, endüstri şirketlerinde çalışanlar var… Ancak mezunların tamamı yazılım sektörüne girse bile ihtiyacı karşılamayacağını görüyoruz. Pekiyi istihdam nereden sağlanıyor benzer dallarda eğitim alan elektronik mühendisleri, endüstri mühendisleri, matematik mühendisleri de yazılım sektörüne geçiyor” diyor.
Buradan biraz daha derine inip çözüm yollarına baktığımızda Güven şu değerlendirmeyi yapıyor: “Tabii, ne yapalım şimdi daha çok üniversite açalım kontenjanı arttıralım diye düşünebilirsin orada da üniversitelerimizin hoca sıkıntısı var. Piyasa o kadar yüksek ki üniversitelerimizden mezun yazılımcılarımız hoca olarak kalmak yerine piyasada çalışmayı seçiyorlar ve hoca bulamayan üniversitelerimiz de kontenjanlarını arttıramıyorlar. Örneğin ben 1984 İTÜ Kontrol ve Bilgisayar girişliyim o zaman kontenjan 50 kişi idi, bugün tam 40 yıl sonra İTÜ Bilgisayar Mühendisliği kontenjanı 100 kişi değerli Dekanımızla yakın zamanda görüştük mevcut öğretmen kadrosuyla ucu ucuna dersleri yetiştirebiliyorlar, sınıf, derslik laboratuar imkanları da ayrı bir konu.”
Burada yabancı öğrenciler de bir işgücü kaynağı olarak değerlendiriliyor ve YASAD’ın girişimiyle, bu kaynağın kullanılması kolaylaştırılıyor. Güven “İstihdam kaynağı olarak bir de yabancı öğrenciler var. Evet, bu çok hassas bir konu… 2021 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızla yabancı öğrenciler konusunda görüştüğümüzde ‘aman’ dendi ‘politik bir konu göçmenler vs.’ Biz ‘hayır’ dedik ‘biz göçmen değil yetenek istiyoruz Türkiye’de üniversite okuyan, master doktora yapan yabancı öğrencileri işe alalım.’ Türkiye’de ne kadar yabancı öğrenci var dersin? 2024 yılında 338 bin 161 yabancı öğrenci ülkemizde okuyordu. Bu öğrenciler eğitimleri bitince iki hafta içinde ülkeyi terk etmek zorundalar. Yabancı istihdamında ise ciddi blokajlar vardı: örneğin bir şirketteki yabancı çalışan sayısı en fazla 1/5 olabilirdi yani 1 yabancı için 5 Türk istihdam etmek durumundaydınız. Neyse ki 2022 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Çalışma ve Sosyal Yardım Bakanlığı ile ortak Yetenek Transferi protokolünü devreye aldılar ve yabancı teknoloji uzmanları için çalışma izni alma prosedürü bir miktar kolaylaştı.”
İstihdam yaratma adımları arasında benim en fazla ilgimi çeken ise, meslek liselerindeki gençleri kazanmaya yönelik MELYAZ projesi. Meslek Liselerinde Yazılım Eğitiminin Hami Yazılım Firmaları ile Desteklenmesi Projesi (MELYAZ), hem öğrencilerin işe kazandırılmasına hem de isteyenlerin üniversiteye uzmanlaştıkları alanda devam etmesine yardımcı oluyor.
Güven “YASAD olarak desteklediğimiz bir başka kaynak da meslek liselerimiz.. Yazılım geliştirme sadece tasarımdan oluşmuyor, sistemleri güncel tutmak, geliştirmek için pek çok kademede yazılımcıya ihtiyaç var. Derneğimiz öncü ve örnek olması amacıyla İstanbul Kalkınma Ajansı ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü destekleriyle 2022-2024 yılları arasında Meslek Liselerinde Yazılım Eğitiminin Hami Yazılım Firmaları ile Desteklenmesi Projesi’ni (MELYAZ) gerçekleştirdik. Projenin sonunda 400 öğrencimizin yüzde 50 si üniversiteye devam etti, yüzde30’u işe girdi” şeklinde konuşuyor. Bu konuyu videoda da, benim etki ve dönüşüm boyutlarındaki yorumlarımla ayrıntılı bir biçimde ele aldık.
Bu taraf önemli çünkü önünde uzun bir çalışma hayatı olan bir kitleyi oluşturuyorsunuz ve bunu doğru yaptığınızda, faydalanacağınız süreye bağlı olarak toplam fayda inanılmaz düzeylere ulaşıyor. 10’lu yaşlardaki çocukların emeklilik için 65 yaşın söz konusu olduğu bir çalışma ortamında hem işlerini ve ücretlerini korumaları hem de bu uzun meslek hayatı boyunca fayda yaratmaları için geçmiş kuşaklar olarak bu katkıyı vermek zorundayız. Bu, önemli bir metrik olan, kişi başına ciro üretiminde de istenen noktalara gelmek için gerekli bir koşul.
Uzaktan çalışmanın doping etkisi
Güven, yazılım sektöründe verimliliği artıran önemli bir unsur olarak da, uzaktan çalışmaya vurgu yapıyor ve bunun birkaç boyutunu şöyle anlatıyor: “Tabii kaynaklarımız bu kadar sınırlı iken şirketlerimiz nerede kim varsa kullanmak istiyor. 2021 yıllında Ulusal Bilgisayar Mühendisliği Sempozyumu’nda tüm Türkiye’deki bilgisayar mühendisliği ana bilim dalı başkanlarıyla yapılan toplantıya katıldığımda, üç büyük şehir dışında Anadolu’daki bilgisayar mühendisliği kontenjanlarının dolmadığını, öğrencilerin tercih etmediğini öğrenmek benim için şaşırtıcı ,olmuştu. Gerçekten de pandemi öncesi yazılımcı olacaksanız İstanbul, Ankara, İzmir’e gelmeniz gerekiyordu. Neden? Teknoparklarda yerinde çalışma zorunluluğu vardı ve daha önce bahsettiğimiz gibi yazılım şirketlerinin çok büyük bir çoğunluğu da teknoparklarda yer alıyor.”
Pandemi sırasında uzaktan çalışmayı geliştirme konusunda önemli adımlar atılıyor ve bunun sonuçları alınıyor: “Pandemi esnasında başlayan uzaktan çalışma pandemi sonrasında da istenen verimliliği arttıran bir çalışma yöntemi oldu. Uzaktan çalışmanın yazılımcılar için yüzde 100 olması için derneğimiz çok çalıştı ve 2022 yılında sayın Cumhurbaşkanımız teknopark ve Ar-Ge merkezlerinde yazılımcı personele yüzde 100 uzaktan çalışma hakkı verdiğinde çok mutlu olduk. Bu hak sonrasında yazılım şirketlerimizde önemli değişimlere neden oldu.. Öncelikle yerinde çalışmanın zorlukları nedeniyle işinden ayrılan veya freelance çalışmaya geçme hızı kesildi, uzaktan çalışma başladı mı ne kadar uzaktan olduğunun bir önemi yok. Şirketlerimiz Anadolu’dan yetenekli gençlerimizi istihdam etmeye başladılar. Bu konuda öyle hikâyeler yazıldı ki yüzde 100 uzaktan çalışma üç beş yıl daha devam ederse Anadolu’da çok ciddi bir sosyal denge oluşacak. Buna ek olarak, bazı yazılımcıların İstanbul’un yaşam şartlarıyla boğuşmak yerine memleketlerine dönmeyi tercih ettiğini de eklemeliyim. İstanbul’un deprem riski de bunda etkili oldu.”
Güven, uluslararası şirketlerde çalışırken kendi yaşadığı deneyimi de uzaktan çalışma ile yazılım/bilişim arasındaki ilişkiyi açıklamak için aktarıyor: “Zaten yazılım ve bilişim uzaktan çalışmaya çok uygundur. 2012-13 yıllarında bizler nereden bilgisayarımızı internete bağlarsak orası ofisimiz olurdu. Video konferanslarımız yoktu ama konferans sistemlerimiz vardı yurt dışı ile uzaktan toplantılar yapardık. Teknolojik olarak yazılım yaparken uzaktan yakından çalışmanın bir farkı yok.”
Bu doğru olmakla birlikte, geldiğimiz noktada iş modellerinin ötesine geçip Türkiye’nin dünya ölçeğinde neyi iyi yaptığına ya da yapabileceğine karar verip bir global markalı oyuncuya dönüşmemiz gerekiyor. Büyümeyi kalkınmaya dönüştürmek için bu zorunlu görünüyor. Ürünleştirme ve markalaştırma ile Türkiye’yi yeniden büyük yapacak bu kalkınma adımlarını atmazsak, büyüme başımıza KOBİ tarzı bir problem açabilir. Bahsettiğimiz alanda dünyanın en beğenilen ülkesi olan Singapur’da üniversite ve toplum, holdinglerini sevip onlarla birlikte daha güçlü bir global oyuncu olmak için kafa yorarken, “biz küçük olsun bizim olsun” mantığından kurtulamıyoruz. Türkiye ekonomisinin büyük bölümünü oluşturmasına karşın kâr fakirliğinden kurtulamayan bu segment, global rekabet gücü oluşturmayı da engelliyor. Bunu aşmak için, kamunun gücünü kullanarak oluşturulan veya oluşturulmaya çalışılan devlerin maliyeti ise, ülkeyi, doğru yatırımları yapmak için ihtiyaç duyduğu mali güçten yoksun bırakıyor. YASAD Genel Sekreteri Sevilay Güven’in çizdiği tablonun doğruluğundan kuşkum yok ancak, yazılımı konjonktürel bir unsur olarak izlemek yerine bir kalkınma aracı haline getirmek için sonsuz oyunu değiştirmemiz gerekiyor.