Yapay zekâ, insan odaklı makine tasarımını gündeme getiriyor. İş biyolojisi de makineyi ve zekâyı, tıpkı biyolojide olduğu gibi insan organizasyon reflekslerine göre tasarımını zorunlu kılıyor.
Tamam tamam… Biliyorum saçmaladığımı ama… Birileri saçmalamıyor olabilir. Gittikçe daha çok sayıda şirket, karmaşık yönetim ve bilgi işlem problemlerini çözebilmek için biyolojiye merak salıyor. İşin biyolojisi olur mu? Bu sorunun cevabı çoktan verildi; Neden olmasın! Yapay zekâsı oluyorsa…
Bundan sonraki adımda “nasıl?" sorusu cevaplandırılacak. Yaklaşım şu; gerek yazılım mühendisleri ve gerekse işletmecilik dâhileri, karmaşık sorunları çözmek için kafa patlattıkça, insan beyninin akıl yürütme gücüne giderek daha büyük hayranlık duymaya başladılar. Yapay zekâ da bunun bir türü…
MAKİNEYE İNSAN EKLEMEK
Eskiden beri kullandıkları “makine metaforu” bir yere kadar geldi ve tıkandı. Yapay zekâcılar uzun süre yeni bir algoritma üretememişti. Bunun açığını işlem gücüyle çözüyorduk. Ama bunun sınırları çabuk beliriverdi. Makine odaklı yaklaşım, büyük faydalar sağladı ama bir yere kadar geldi, tıkandı.
Peki, ne yapmak lazım? İnsan beyninin milyarlarca nöronu arasında trilyonlarca işlemi yapabilme özelliğini sadece kum esaslı silikon teknolojilerde aramaktan kurtulmak... İnsan beyni hücresi, kum tanesinden daha değerliyse, bunu neden hayatımızı daha anlamlı kılmak için irdelemeyelim?
NOT
MAKİNE METAFORU YERİNE İNSAN METAFORU
Birbirimize üstünlük sağlarken, dişli sayımıza, bu makinenin ürettiği faydaya bakıp böbürleniyoruz. Ancak en güçlü makinelerin dahi, sürdürülebilir bir büyüme veya verimlilik bir yana, genel bir tıkanıklığa doğru gittiğini de (artık) inkâr edemiyoruz. O halde ne yapmalı?
Taylor'un iş modellerinde bize sunduğu “prosesleri parçala ve uzmanlaş” yaklaşımını, “makine metaforu” yerine, “bütün, parçalarının toplamından daha fazla bir şeydir” yaklaşımıyla “insan metaforuna” oturtamaz mıyız? Bize hizmet için var iseler, tasarımında insana odaklanabiliriz.
İKİ SORU İKİ CEVAP
İş biyolojisine dair…
● Bunlar hurafe midir? Düne kadar bu ve bunların etrafındaki düşünceler, pozitivist bakışın dışladığı, “büyü” ya da “hurafe” grubundaki işlerdi. Kocakarı ilaçları aşağılamasının altında yatan da bu bakış açısıydı. Ancak şimdi bu karalanan yaklaşımlar, karmaşık sorunları çözebilmede bir umut ışığı oluverdi.
● Devrim yaratabilir mi? İş’e biyolojik yaklaşım getirmek… Sanıldığı kadar basit bir şey değil bu. Çok köklü anlayış devrimleri yaratabilecek bir yaklaşım. Bugün bile bir işletmeyi, “sistemleri arasında ilişkileri” mekanik kalıplara oturtulmuş ve ne yazık ki “çarklarının tıkır tıkır dönmesi istenen” bir makine olarak tasarlıyoruz.