Seçim dönemlerinde devasa paralarla kampanya yürütmek Museveni’nin en önemli manivelası. Bu paraların bir bölümü ballı ihaleler, özel vergi muafiyet ve aflarıyla beslenen yandaş şirketlerden, bir bölmü de devlet hazinesinden sızdırılan paralardan geliyor.
Uganda’nın bir cumhurbaşkanı var, 81 yaşında, 39 yıldır o koltukta oturuyor. Şimdiye kadar 6 kez cumhurbaaşkanlığı seçimine girdi, hepsinden de koltuğunu koruyarak çıktı.
Başkan Yoweri Museveni, eski bir gerilla lideri ve iktidarı 1986 yılında iç savaş sonucunda ele geçirdi. Halk İdi Amin ve ardından gelen Milton Obote’nin kanlı diktatörlüklerinden bıkmıştı. Museveni ise demokrasi, barış, istikrar, yatırım, kalkınma ve refah vaad ediyordu. Afrika’nın koltuğunu yıllarca terk etmeyen yolsuzluklara batmış liderlerinden biri olmayacağını, onların Afrika’daki geri kalmışlığın sorumlusu oluğunu söylüyordu..
Bu haliyle Museveni, Batılı ülkelerin de takdirini kazandı. Onu “Afrika’da demokrasinin yeni yüzü”, diye örnek gösterdiler. Ekonomide de IMF patentli neoliberal politikaları uygulamaya koyması da Batı sermayesinin takdirini kazandı. ABD ve Avrupa ülkelerinden, IMF ve Dünya Bankası’ndan fonlar akmaya başladı.
Böylece ekonomi canlandı, altyapı yatırımları ve büyüme hızlandı, istihdam ve refah artmaya başladı, enflasyon düştü, sağlık politikalarıyla AIDS vakaları azaldı.
Bu başarılar Museveni’nin iktidarını güçlendirdi. Museveni güçlendikçe devlette bütün ipleri eline almaya başladı. Ordu, polis, yargı ve bürokrasinin temel kadrolarını kendine bağımlı hale getirdi. Onu frenleyecek, dengeleyecek mekanizmalar iyiden iyiye yok etti.
Böylece Museveni devleti özel şirketi gibi yönetmeye başladı. Oğlu Özel Kuvvetler Komutanı, karısı eğitim bakanı, kızı özel sekreteri, eniştesi finans işlerinden sorumlu, oğlunun kayınbabası dışişleri bakanı, “Bay İşbitirici” lakaplı kardeşi tahsilat işlerinin mutemedi oldu. Saraydaki önemli pozisyonlar ve danışman ordusu akrabalarla dolduruldu.
Aile şirketi gibi yönetilen ülke, tam bir yolsuzluk bataklığı haline geldi. Askeri harcamalar, dev yatırımlar, petrol ticareti en büyük yolsuzluk alanı oldu.
Bunun üzerine Uganda’ya para yağdıran uluslararası kurumlar 2012’den itibaren yardımları kısmaya başladı. Ve ekonomide gidişat tersine döndü. Enflasyon, işsizlik, yoksulluk hızla artmaya başladı. Rant, yandaş şirketlere kayırmacılık, rüşvet, yolsuzluk eksenli ekonomi sistemi tıkandı.
Halkta hoşnutsuzluk artmaya başladı. Yapılan kamuoyu araştırmaları da gösteriyordu ki halkın çoğunluğu, özellikle de kentlerde yaşayan nüfus, Museveni’nin gitmesini istiyordu.
Buna rağmen Museveni yapılan bütün seçimlerde koltuğunu korumayı becerdi. Museveni’nin seçim kazanmadaki “ustalığı”, seçimlerde devasa paralar harcamaya; muhalif politikacılar, kitleler ve basına yönelik aşırı baskı ve şiddete; seçim ve sandıkta hilelere; anayasada kendine göre değişiklikler yapmaya dayanıyor.
İktidara geldiğinde söylediklerinin tam tersine Museveni, tekrar tekrar seçilebilmek için anayasayı 2 kez değiştirerek 2005’te 2 dönem sınırını, 2018’de de 75 yaş sınırını kaldırdı. Bu arada her ihtimale karşı yerine oğlu general Muhoozi Kainerugaba’yı getirmek için de planlar yapıyor. Bunlar arasında boşa çıkan bir sahte darbe senaryosu da var.
Seçim dönemlerinde devasa paralarla kampanya yürütmek Museveni’nin en önemli manivelası. Bu paraların bir bölümü ballı ihaleler, özel vergi muafiyet ve aflarıyla beslenen yandaş şirketlerden, bir bölmü de devlet hazinesinden sızdırılan paralardan geliyor.
Seçim döneminde yoksulluk içinde kıvranan halka nakit para, gıda ve çeşitli tüketim malları dağıtarak oy devşiriliyor. Seçim harcamaları arasında muhalefet ittifakını önlemesi için ikinci büyük muhalefet partisinin başkanını “satın almak” da var.
Seçim ve sandık yolsuzlukları arasında seçmen listeleri ile oynamak, sandıkları sahte oylarla doldurmak, muhalif bilinen yerlere sandıkları saatler sonra göndermek, paramiliter milislerin saldırmasıyla sandıkları serken kapatmak var. Yapılan itirazları da Musenevi’ye bağlı Yüksek Seçim Kurulu reddediyor.
Museveni’nin en önemli aracı ise muhalefete karşı baskı ve şiddet politikası. Hemen her seçimde Museveni’nin karşısına çıkan en güçlü adaylar terör, vatana ihanet, taciz gibi dayanaksız gerekçeler ile tutuklanıyor, ev hapsinde tutuluyor, hatta suikast girişimlerine maruz kalıyorlar. İktidarın işine gelmeyen haberleri yapan gazetecilerin başına ölüm dahil her bela gelebiliyor. Sosyal medyada eleştiri yapanlar, cumhurbaşkanına, nefret dili kullanmak suçlamalarıyla tutuklanıyor. Sosyal medya özellikle seçimin son günlerinde tamamen kapatılıyor.
Muhalif adayların toplantı ve gösterileri, polis ve ordu tarafından engelleniyor. Gösteri yapan kitleler sopalar, biber gazı ve hatta ateşli silahlarla dağıtılıyor. 2021 seçimleri öncesinde muhalif aday Robert Kyagulanyi’nin kampanyasına yapılan bir saldırıda 54 kişi öldürüldü, binden fazla kişi tutuklandı, yüzlerce kişi yaralandı ve yüzlerce kişiden hiç haber alınamaz hale geldi.
Gelecek yıl ocak ayında Uganda yeni bir seçime gidecek. Öyle gözüküyor ki Museveni 81 yaşında 7. kez aday olacak. Ancak seçimlerdeki ustalığının bu kez sonuç verip vermeyeceği tartışmalı.
Çünkü yüzde 70’i işsiz olan, paralı eğitim yüzünden okulu bırakmak zorunda kalan, gelecek konusunda umutları yok edilmiş Z kuşağı gençleri, şimdiden yolsuzluklara karşı sokaklara çıkmaya, parlamentoya yürümeye başlayarak umut saçıyorlar. Muhalefet partileri de 2021 seçimindeki gibi 10 parça değil tek bir adayla katılmak için çalışmalara başlamış durumda.