Günümüzde kalkınma kavramı, ekonomik büyümenin ötesine geçerek toplumsal refah, çevresel sürdürülebilirlik, kapsayıcılık ve adil paylaşım gibi çok boyutlu bir paradigmaya evrildi.
Bu çok boyutlu kalkınma vizyonu ışığında, Avrupa Sürdürülebilir Kalkınma 2025 Raporu, ülkelerin performanslarını büyüteç altına alıyor. Ve ne yazık ki, bu raporda Türkiye’ye dair çizilen tablo, hem düşündürücü hem de alarm zillerini çaldıracak cinsten.
Türkiye, Birleşmiş Milletler’in belirlediği 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (SKA) doğrultusunda hazırlanan iki önemli endekste, Avrupa ülkeleri arasında adeta sınıfta kaldı.
SKA Endeksi ve özellikle toplumsal eşitsizlikleri mercek altına alan Kimseyi Geride Bırakma Endeksi’nde (LNOB), Türkiye, tam 34 Avrupa ülkesi arasında maalesef son sırada yer alıyor. Bu acı gerçek, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma yolunda devasa engellerle karşı karşıya olduğunu net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Kapsamlı rapor
BM Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN) tarafından yayımlanan Avrupa Sürdürülebilir Kalkınma Raporu, AB üye ülkelerinin, Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması’na taraf ülkelerin, aday ülkelerin ve Birleşik Krallık’ın Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları konusundaki ilerlemesini değerlendiriyor.
SKA Endeksi, yoksullukla mücadeleden nitelikli eğitime, temiz suya erişimden iklim değişikliğiyle mücadeleye kadar 17 kritik alanda ülkelerin performansını puanlıyor. Kimseyi Geride Bırakma Endeksi (LNOB) ise bu hedeflerin toplumun en kırılgan gruplarına (kadınlar, gençler, yoksul kesimler) ne kadar ulaştığını, gelir dağılımı, cinsiyet eşitliği ve sosyal koruma gibi göstergelerle analiz ediyor.
Raporun genel sonuçları, Avrupa Birliği’nin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na doğru ilerleyişinin maalesef yavaşladığını ve acil önlemler alınmazsa hedeflere ulaşmanın zorlaşacağını gösteriyor. Özellikle gıda ve tarım sistemlerindeki sürdürülebilirlik açmazı, çevre ve biyoçeşitlilik hedeflerine ulaşmanın önünde devasa bir engel olarak duruyor. Dahası, yüksek tüketim alışkanlıkları ve küresel tedarik zincirlerinin yarattığı karmaşık ağ, sadece Avrupa’yı değil, tüm dünyayı derinden etkileyen çevresel ve sosyal sorunlara yol açıyor.
Türkiye’nin durumu
Türkiye, bir önceki yıla kıyasla küçük bir ilerleme kaydetmiş olsa da, 59.1 olan SKA Endeksi ile Avrupa ülkeleri arasında son sırada yer alıyor.
Türkiye’nin skorunun Avrupa ortalamasının (70.3) oldukça gerisinde kalması, gelişmiş ülkelerle olan makasın her geçen yıl daha da açıldığını ortaya koyuyor. Karşılaştıracak olursak, örneğin iki komşumuz Yunanistan 66.5, Bulgaristan ise 62.9 puanla Türkiye’nin çok daha önünde.
Türkiye, ‘Yoksulluğa Son’, ‘Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam’, ‘Nitelikli Eğitim’, ‘Temiz Su ve Sanitasyon’ alanlarında görece pozitif bir ivme yakalasa da, özellikle ‘Açlığa Son’, ‘Eşitsizliklerin Azaltılması’, Sorumlu Üretim ve Tüketim’ ve ‘İklim Eylemi’ konularında belirgin eksikliklere sahip. Bu durum, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma için daha kararlı adımlar atması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.
Kimseyi geride bırakma!
Kalkınmanın toplumun tüm kesimleri açısından ne kadar kapsayıcı olduğuna bakan Kimseyi Geride Bırakma Endeksi’nde (LNOB) de Türkiye için durum iç açıcı gözükmüyor. Türkiye, burada da 45.8 skorla Avrupa ülkeleri arasında listenin en altında. Yine iki komşumuzla karşılaştıracak olursak, Yunanistan ve Bulgaristan’ın bu endeksteki skorları sırasıyla 62.5 ve 60.
Bu endeksin alt bileşenlerine baktığımızda, Türkiye’nin özellikle gelir eşitsizliği, kadınların iş gücüne katılımı ve konut maliyetlerinin yüksekliği gibi sorunlarla başa çıkmakta zorlandığı görülüyor. GINI katsayısı ve Palma Oranı gibi göstergelerle ölçülen gelir eşitsizliği, ülkemizdeki en büyük yapısal sorunlardan biri olarak öne çıkıyor.
Veriler, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma sürecinde önemli kırılganlıklar yaşadığını ortaya koyuyor. Bu durum, toplumsal eşitsizliklerin giderilmesi, kadınların iş gücüne katılımının artırılması, çevresel sürdürülebilirlik için etkin önlemler alınması ve sosyal adaletin sağlanması gibi alanlarda kapsamlı reformların gerektiğini açıkça söylüyor.
Sonuçta
Avrupa’nın en büyük ekonomilerinden biri olan Türkiye’nin, sürdürülebilir kalkınma göstergelerinde kıtanın en alt sırasında yer alması, potansiyelinin çok altında bir performansı işaret ediyor.
Ancak bu tablo, aynı zamanda büyük bir fırsat kapısını da aralıyor. Kapsayıcı, eşitlikçi ve çevresel açıdan sürdürülebilir bir kalkınma stratejisi ile Türkiye, yalnızca bölgesel değil, küresel ölçekte de örnek bir ülke haline gelebilir.
Elbette bunun için kararlı bir siyasi irade, geniş katılımlı toplumsal destek ve özel sektör ile sivil toplumun aktif iş birliği gerekiyor.
Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma yolculuğunda mevcut eksiklikleri kapatması, sadece bugünün değil, yarının Türkiye’sini de belirleyecek. Daha adil, daha yeşil ve daha kapsayıcı bir gelecek için keskin bir kararlılıkla hızla harekete geçmek, ülkemiz adına en doğru yol olacak.