Bay Trump devletler hukukunu, uluslararası kurumları ve anlaşmaları bir yana bırakıp kendine göre ilginç fikirlerle ortaya çıkıyor. Gazze’yi plaj şehri yapmak, sakinlerini de uzaklaştırmak Türkiye hükümetinin özel ilgisini çekmişe benziyor. Ancak Trump’ın hukuka tabi olmayan dünya görüşü sadece burası ile sınırlı kalmıyor. Zaten Amerikalılara ait olduğunu ileri sürerek Panama Kanalı’na da el koyacağı, Amerika’nın güvenliğini sağlamak için de Grönland’ı Amerika’ya katacağı tehditlerini savuruyor.
Trump’ın Gazze ve Batı Yakası’na ilişkin düşünceleri, ancak aşırılık yanlısı destekçilerini tatmin ederek iktidarda kalabilen Netanyahu’dan tam destek almıştır. Netanyahu iktidarda kalması gerektiğini düşünmekte, yoksa yargı huzuruna çıkıp belki de hapse atılacağından korkmaktadır. İsrail’in son derece karmaşık iç siyasetinde, sadece aşırılık yanlısı destekçilerinin isteklerine cevap verdiği sürece başbakan kalması mümkün gözüküyor. Buna karşılık, İsrail seçmeninin çoğunluk olarak bu yolu onayladığı çok tartışmalıdır. Ancak, izlediği siyasetin Trump tarafından da destek görmesi, Netanyahu’da ortamın lehine döndüğü ümitlerini güçlendirmiştir.
Manhattan’ın değersiz bölgelerine lüks binalar yapıp oraları varlıklı kesimin yerleşimine açan emlak kralı Trump’a Gazze’yi bir plaj sitesine dönüştürmek cazip görünebilirse de, Arap komşularının İsrail’le ilişkilerini normalleştirmelerini imkansızlaştıracaktır. Halbuki, Trump’ın ilk başkanlık döneminde başardığı Abraham Anlaşmaları ile normalleşme yönünde bir hayli mesafe alınmıştı. Her halükarda, Trump’ın Arap dostlarına fikirlerini nasıl kabul ettireceği belli değildir çünkü kendisinin söylediklerinde ciddi mi olduğu yoksa durumu iyileştirmek için pazarlıkta kullanabileceği bir fikir mi ortaya attığını anlamak da mümkün olmamaktadır. Arap ülkeleri ihtiyatlı biçimde, Trump’ın söyledikleri karşısındaki memnuniyetsizliklerini ifade etmişlerdir. Ürdün ve Mısır, Trump’ın ülkelerine göndermek istediği Filistinlileri kabule hazır olmadıklarını beyan etmişlerdir. Suudi Arabistan ise kurulacak yeni Filistin için tahsis edeceği toprağı olmadığını açıklamıştır. Ama hepsi de Amerikan başkanı ile aleni bir çatışmaya girmekten uzak durmuşlardır.
Bölge ülkeleri, Türkiye’nin önderliğini kabule yanaşmıyor
Gerek Trump’ın gerek İsrail’in pek de iyi düşünülmeden ileri sürülen fikirlerine karşı kesin vaziyet almanın önderliğini üstlenen ülke Türkiye’dir. Aslında Arap dostlarının, Türkiye’nin İsrail karşıtı bir hareketin başını çekmesi konusunda bir beklentisi bulunmuyor. Kısa süre önce Türkiye’nin lideri de Suriye ve Mısır’a karşı izlediği siyasetin başarısızlığa uğradığını düşünmeye başlamıştı, fakat durumun al Şara öncülüğündeki HTŞ’nin beklenmedik zaferi karşısında hızla değişmesi, eski düşüncesinin doğru olduğuna ilişkin kanaatini güçlendirdi. Bu sırada Al Şara’nın tüm Arap ülkeleri ve dünyanın önde gelen güçleri ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştığı ve Türkiye’nin uydusu görüntüsü vermekten uzak durmaya çalıştığı hususu bile dikkatinden kaçtı. Arap liderleri her ne kadar Trump’ın önerilerini gerçekçilikten uzak bulsalar da gerek Trump gerek İsrail hakkında sert ve geri dönülmez beyanlarda bulunmaktan uzak duruyorlar; Türkiye’nin bu ülkelere karşı dile getirdiği militan tavrı sergilemiyorlar. Başka türlü ifade edecek olursak, bölge ülkeleri Türkiye’nin önderliğini kabule yanaşmıyorlar. Türkiye liderinin bu gerçeği çok daha önceleri fark etmesi gerekirdi.
Türkiye’nin Filistin sorununda önderliği Arap ülkelerine bırakması isabetli gözüküyor. Liderlik iddiası, Türkiye’nin bu ülkeler nezdindeki konumunu güçlendirmiyor ancak Amerika, Avrupa Birliği, hatta İsrail ile ilişkilerindeki başlıca zorluklardan birini oluşturuyor. Örneğin İsrail; Türkiye, Irak, Suriye ve İran’dan alınacak topraklar üzerinde bir Kürt devletinin kurulmasını savunuyor. Böyle bir devlet bir yandan dikkatleri İsrail’den uzaklaştıracak, diğer yandan hasmane bir ortamda varlığını sürdürmek için Amerika ve İsrail’e muhtaç olacaktır. Türkiye böyle bir gelişmeyi ne oranda arzulamaktadır? Sonra, Gazze’de barışın inşası için bir kısım Hamas elemanının bir daha dönmemek üzere Gazze’den uzaklaştırılma şartı öngörülmüştür. Rivayete göre Türkiye bazı Hamas liderlerini ülkesine kabul bile etmiştir. Acaba Türk halkı ülkelerinin radikal bir Filistin örgütü olan Hamas’ın yetkililerinin boca edildiği bir ülke olmayı ne oranda arzulamaktadır? Kanaatimce, Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin artık ülkelerine dönme zamanının geldiğini düşünen halk, Hamas yetkililerine kucak açma eğiliminde değildir. Son olarak, Türk hükümeti Trump’ın Türkiye’nin gerek Orta Doğu’da gerek dünyanın diğer yörelerindeki endişelerine sempati ile yaklaşmasının beklediği bir ortamda, kendisinin iyi düşünülmemiş ve gerçeklerle bağlantısı zayıf fikirlerine karşı çıkmanın önderliğini üstlenmek ne derecede akıllıdır?
Türkiye Filistin konusundaki mücadelenin liderliğini Arap dostlarına bırakmalı, kendi ihtiyaçlarına odaklanmalıdır.