Siz bu yazıyı okuduğunuzda iktidar partisi olağan büyük kongresini yapmış, yeni yöneticilerini seçmiş, ana muhalefet partisi ise son kurultayının “şaibeli” olup olmadığını tartışmaya devam ediyor olacak…
Gelin size geçmişten bir kaç kongre/kurultay öyküsü anlatayım. Kim bilir, belki bugünden yarına yaşanacaklara da örnek oluşturur.
Mahkeme kararı ile kayyım
Saadet Partisi’nin 2010 yılında yapılan kurultayı hayli olaylı geçti. Kurultay öncesinde delegeler üzerinden yaşanan tartışmalar nedeniyle partinin Erbakan kanadı, Genel Başkan Numan Kurtulmuş yönetiminin kurultay sürecine “usulsüz” olarak etki ettiği gerekçesiyle mahkemeye başvurdu. Mahkeme talebi doğru buldu ve parti yönetimine, partiyi olağanüstü kurultaya götürmek üzerine kayyım atandı. Kayyım adı biraz sıkıntılı olduğu için atanan kayyım heyetinde yer alan Mustafa Kamalak, heyeti “üçlü koalisyon” olarak adlandırdı. SP kurultaya gitti, Kurtulmuş parti tabanındaki gerginliklerin yaratacağı sıkıntıları gerekçe göstererek aday olmayacağını belirtti ve bir süre sonra da Saadet Partisi’nden ayrılarak arkadaşlarıyla Has Parti’yi kurdu. Has Parti çok uzun ömürlü olmadı bildiğiniz gibi; Kurtulmuş da artık AK Parti’de ve TBMM Başkanlığı görevini yürütüyor.
50 gün süren kurultay
Alparslan Türkeş’in vefatının ardından 1997 yılında toplanan olağanüstü MHP Kurultay’ında 6 aday yarıştı. İlk turda kimse seçilemedi. 2. turda adaylar arasında pazarlıklar yaşanmaya başlandı. Bu pazarlıklara itiraz eden dönemin Ülkü Ocakları Başkanı Azmi Karamahmutoğlu siyaset literatürüne de giren “illegaliteyi başlatıyorum” sözüyle kürsüye müdahale etti, salon karıştı, kurultay yarım kaldı. Divan Başkanı seçilen Erzincan Belediye Başkanı Talip Kaban, yarım kalan kurultay nedeniyle Divan Başkanı olarak yaklaşık 50 gün MHP’yi yönetti. 6 Temmuz 1997 yılında tamamlanabilen kurultay ile Devlet Bahçeli genel başkan seçildi. Partiyi burada yarım kalan kurultay nedeniyle kayyım değil, divan yönetti.
İktidarın ilk deneyimi
AK Parti’de ilk olağanüstü kurultay, Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra toplandı ve oy birliği ile Ahmet Davutoğlu’nu genel başkan seçti. Aynı delege oy birliği ile Davutoğlu’nu olağan kurultayda da genel başkan olarak seçti. Mesele de bundan sonra başladı. Davutoğlu, Erdoğan’ın müdahalesi nedeniyle istemediği isimlerden hem bakanlar kurulu hem de parti yönetimi oluşturmuştu ve bu durumdan hiç hoşnut değildi. Üstelik kabine toplantıları da hep Erdoğan başkanlığında yapılıyordu. Sonunda parti yönetimi genel başkanına kazan kaldırdı ve Davutoğlu istifaya zorlanarak olağanüstü kurultay kararı alındı. 4 Mayıs 2016’da Davutoğlu’nun istifası üzerine toplanan olağanüstü kurultaya Binali Yıldırım tek aday olarak girdi. Şimdi; Yıldırım “son başbakan” sıfatıyla siyaseten emekli olmuş durumda, Davutoğlu ise Gelecek Partisi Genel Başkanı.
İYİ Parti’ye giden yol
Meral Akşener, Koray Aydın, Ümit Özdağ, Müsavat Dervişoğlu ve Sinan Oğan gibi Bahçeli’ye rakip olan isimlerin girişimiyle MHP’de bir olağanüstü kurultay daha gündeme geldi. Genel Başkan Bahçeli bunu kabullenmedi ve muhalifler “bir kurul oluşturularak olağanüstü kurultayın toplanması” talebini mahkemeye taşıdılar. 19 Mayıs 2016’da toplanan olağanüstü kurultayda, yapıldığı varsayılan ve olağanüstü seçimli kurultay kararı da alınan tüzük kurultayı, yapılan tüzük değişiklikleri ile birlikte mahkemece iptal edildi. Muhalif isimler valilik kararı ile olağanüstü tüzük kurultayının yapılacağı salona bile alınmadı. Sonunda dışarda kalan isimler bir araya gelip İYİ Parti’yi kurdular.
İşte son dönemde yaşanan bir kaç örnek böyle. Daha İnönü’den Demirel’e, Ecevit’ten Baykal’a, Yılmaz’dan Çiller’e çok öykü var. Onlarda bir başka sefere…