350.org’un Politika ve Kampanyalar Direktör Yardımcısı Andreas Sieber, “Trump’ın gümrük vergileri, ABD ekonomisine ve çalışan ailelere zarar verecek, fakat rüzgâr ve güneş enerjisinin yükselişini durduramayacak. ABD’nin küresel temiz teknoloji ticaretindeki payı, bu alanda belirleyici olamayacak kadar düşük. Antarktika adalarındaki penguenler hariç, enerji dönüşümü Trump’ın vergilerinden etkilenmeyecek” diyor.
“ABD Başkanı Donald Trump, gümrük vergilerine olan tutkusunu o kadar ileri taşıdı ki, sadece penguenlerin yaşadığı Antarktika adalarına bile vergi uyguladı. Görünüşe göre penguenler, Amerikan sanayisi için büyük bir tehdit oluşturuyorlar.” Bu sözler, iklim krizine karşı küresel ölçekte mücadele eden, sivil toplum temelli çevre örgütü 350. org’un Politika ve Kampanyalar Direktör Yardımcısı Andreas Sieber’e ait. Sieber, Trump’ın “gümrük vergisi öfk esi”nin küresel enerji dönüşümünü durduramayacağını ifade ediyor ve ABD’nin küresel temiz enerji ticaretindeki payı çok düşük olsa da, uygulanan vergilerin, Amerikalı işçilere ve gelişmekte olan ülkelere zarar vereceğini söylüyor. Piyasalar çalkalanıp doların enflasyonu artarken, iki konunun netleştiğine dikkat çekiyor Sieber. Bunlardan birincisi; ABD Başkanı’nın hevesinin, ekonomik bilgeliğini fazlasıyla aşıyor olması. İkincisi ise, yeni gümrük tarifelerinin, Trump ne kadar zorlarsa zorlasın, küresel enerji dönüşümünü durduramayacağı. “Bu vergiler, ABD ekonomisine ve çalışan ailelere zarar verecek. Ancak bazı endişelerin aksine, rüzgâr ve güneş enerjisinin yükselişini durduramayacak. ABD’nin küresel temiz teknoloji ticaretindeki payı, bu alanda belirleyici olamayacak kadar düşük. Penguenler hariç, enerji dönüşümü Trump’ın vergilerinden etkilenmeyecek” diyen Sieber’in yorumları dikkat çekici;
Yükselen ekonomiler sahneye çıkıyor
10 yıl önce, bu tarz gümrük vergilerinin küresel enerji dönüşümüne ciddi bir darbe vurabileceğini söyleyen Sieber, bugün yaşanan durumun farklı olduğunu ifade ediyor. Yorumları şöyle: “O dönemde güneş ve rüzgâr enerjisi kurulumlarının % 70’i ve % 50’si gelişmiş ülkelerde gerçekleşiyordu. Ancak o zamandan bu yana iki önemli gelişme yaşandı. Birincisi, gelişmekte olan ülkeler, yenilenebilir enerji kurulumlarında ve temiz teknoloji ticaretinde atılım yaptı. ABD gibi gelişmiş ülkelerin bu alandaki payı ise düştü. 2009’da dünya genelindeki her dört güneş panelinden biri ABD’de kurulurken, 2024’te bu oran 12’de bire kadar geriledi.”
“Trump’ın vergileri, küresel ölçekte küçük bir dipnot değerinde”
Nitekim, Uluslararası Enerji Ajansı da, 2030 yılı itibarıyla gelişen ve gelişmekte olan ekonomilerin, küresel temiz enerji pazarına liderlik edeceğini dile getiriyor. Güneş enerjisinde yüzde 70, rüzgâr enerjisinde yüzde 60 ve batarya depolamada yüzde 60’lık kapasiteyi bu ülkeler oluşturacak. Şöyle devam ediyor Sieber; “ABD sadece son haftalarda değil, son 10 yılda da temiz teknoloji alanında giderek yalnızlaştı. Bugün Çin, güneş paneli, rüzgâr türbini ve elektrikli araç üretiminde açık ara lider. Ancak Çin’in bu ürünlerdeki ihracatının sadece yüzde 4’ü ABD’ye gidiyor. Yani Trump’ın vergileri, küresel ölçekte yalnızca küçük bir dipnot değerinde. 2024’te Çin, 235,93 gigawatt (GW) güneş paneli ihraç etti. Bu, yüzde 13’lük yıllık artış anlamına geliyor. Ancak daha dikkat çekici olan, Çin’in rüzgâr türbini ihracatının geçen yıl yüzde 70’in üzerinde artması. ABD ise bu yarışta geride kalmaya devam ediyor.”
Kimse Antananarivo’da Tesla kuyruğunda değil!
Tabi ki bu tablo, Trump’ın vergilerinin zararsız olduğu anlamına gelmiyor. Tam tersine Sieber’in de vurguladığı gibi, en büyük zararı çalışan aileler ve yoksul ülkeler görecek. “Eski başkan ekonomik politikaları anladığını iddia etse de, gerçekler farklı. Örneğin, ticaret açıkları ile gümrük vergilerini birbirine karıştırması, herhangi bir giriş düzeyindeki ekonomi dersinde başarısız not almasına neden olurdu” diyen Sieber, “Analistlere göre, ABD’de enflasyon artışı, Kanada, AB ve hatta hedef alınan birçok ülkeyi geride bırakacak. Bunun en büyük yükünü ise Trump’ın ‘korumacı’ politikalarıyla savunduğu çalışan insanlar taşıyacak. Piyasalar istikrarsızlık içinde. Trump’ın tehditleri, U dönüşleri ve belirsiz açıklamaları yatırımcı güvenini zedeliyor. Yatırımcı güveni COVID-19 döneminden bu yana görülmeyen seviyelere gerilemiş durumda. Yoksul ülkeler de bu politikalardan zarar görecek. ABD, kişi başı GSYH’si 500 dolar olan Madagaskar gibi ülkeleri, sanki rekabet tehdidiymiş gibi cezalandırıyor. Oysa kimse Antananarivo’da Tesla kuyruğunda değil” yorumlarını yapıyor.
Korumacılık mı, iş birliği mi?
Asıl önemli soru şu: Dünya Trump’ın adımlarını izleyerek korumacılığa mı yönelecek, yoksa iş birliğini mi tercih edecek? Yeni “stratejik özerklik” söylemleriyle başka ülkelerin de ticaret bariyerleri yükseltmesi, enerji dönüşümünün hızını tehdit edebilir. İklim değişikliği ve enerji dönüşümü, Trump’ın dünyasında yer bulamıyor. Oysa jeopolitik gerilimler ne kadar yüksek olursa olsun, karbonsuzlaşmayla birlikte hareket etmek şart. Yoksa, Sieber’in dediği gibi, “Yarışarak felakete sürükleniriz.”
İklim liderliği olmadan küresel liderlik mümkün değil
Donald Trump, dünyayı sarsmış olabilir. Ama aynı zamanda, ne kadar öngörülemez ve güvensiz bir lider olduğunu da net şekilde gösterdi. İyi haber şu ki, ABD artık temiz teknoloji ve enerji dönüşümünün kurallarını belirleyemez. Dünya bu alanda yoluna devam etmeli ve iş birliğini sürdürmeli” diyor 350.org’un Politika ve Kampanyalar Direktör Yardımcısı Andreas Sieber. İşte tam da bu noktada COP30 Başkanı André Aranha Corrêa do Lago’nun yaptığı iş birliği çağrısının önemini vurgulamak gerekiyor. Kasım 2025’te Amazon’un kalbi Belém’de düzenlenecek COP30, müzakereleri aşarak iklim krizine karşı gerçek eyleme geçmek için tarihi bir fırsat sunuyor. COP30 Başkanı André Aranha Corrêa do Lago da, küresel iş birliğinin kritik önem taşıdığını vurgulayarak, dünya liderlerini finansal akışları ve dijital inovasyonu iklim odaklı yeni bir sanayi devrimiyle uyumlu hale getirmeye davet ederek, sadece vaatlerle yetinmeyen, uygulamaya odaklanan kolektif bir çaba için “yeni bir çağ” çağrısı yaptı. Şunları söyledi Brezilya COP30 Başkanı: “COP30, eylem yoluyla umut ve olasılıkların zirvesi olmalıdır – asla duraksama veya bölünme değil. 21. yüzyılda iklim liderliği olmadan küresel liderlik mümkün değildir. Bu zirve sadece bir toplantı değil—geleceğimizi şekillendirecek bir dönüm noktası olabilir. Harekete geçme zamanı!”