Mevcut koşullar devam ederse dünyayı bekleyen en önemli tehlikeler; yüksek enflasyon, tedarik zincirinin kesintiye uğraması ve daralan ekonomiler. Buradan yara almadan sıyrılabilmek mümkün değil.
Bizde nasıl artık 19 Mart 2025 bir milat ise, dünya ekonomi tarihi açısından da 02 Nisan 2025 bir milat.
Trump’ın bu tarihte tarife açıklamalarında bulunacağını hepimiz biliyorduk. Burada herhangi bir sürpriz yok. Ancak Trump’ın 180’den fazla ülkeye aynı anda tarife uygulayacağını hiç kimse beklemiyordu.
Tarifelerde baz oran yüzde 10. Ülkelerin ABD ile olan ticaretinde verdikleri ihracat fazlasına göre de o ülkelere uygulanacak olan tarife değişiklik gösteriyor.
Daha önce ABD’nin dünya ülkeleri için uyguladığı ortalama efektif gümrük vergisi oranı yaklaşık yüzde 2,5 idi. En kötümser senaryoda ortalama efektif gümrük vergisi oranının yüzde 10 olacağı üzerinden hesaplamalar yapılırken, getirilen tarifelerle birlikte ortalama efektif tarife oranı yaklaşık yüzde 23’e yükseldi. Böylesi bir hamleyi kimse beklemiyordu.
Tarifeler şimdi masada ve Beyaz Saray sözcüsünün ifade ettiği şekliyle 70 kadar ülkeyle karşılıklı pazarlıklar gerçekleştiriliyor. Bu sayı doğru mu ya da hangi ülkeler bu 70 ülke grubu içerisinde bilemiyoruz. Belki de ana rakip Çin ve AB masaya gelsin diye bir sözel yönlendirme de olabilir bu açıklamalar. Nitekim Trump ani bir kararla ABD’ye karşı tarife uygulamamış 75 ülkeye ek tarifeleri 90 gün süreyle askıya aldı. Yüzde 10 baz oran uygulanmaya devam edecek.
Fakat Çin, ABD tarifelerine karşı tarife uygulayınca Trump’ın kan beynine zıplamış olacak ki Çin’e uygulanacak tarifeleri daha önce yükselttiği yüzde 104’ten yüzde 125’e çekti bir anda. Bu karşılıklı restleşme nereye kadar gidecek bilemiyoruz.
ABD vergilerine karşılık sessiz duran Avrupa Birliği de sessizliğini bozdu ve ABD’nin demir-çelik ürünlerine uyguladığı vergiye misilleme olarak 21 milyar dolar tutarında ABD ürününe yüzde 25 gümrük vergisini onayladı. AB; ABD eğer adil bir anlaşma yaparsa karşı tarifelerin askıya alınabileceğini belirtti.
Türkiye’nin çok az etkileneceğini düşünmek fazla iyimserlik
Karşılıklı restleşmeler birbiri ardına geliyor ve ne yazık ki biz elimizde çekirdek seyredemiyoruz.
Tüm dünyanın tarifelerden etkileneceği bir ortamda, Türkiye’nin hiç etkilenmeyeceğini ya da çok az etkileneceğini düşünmek fazla bir iyimserlik.
Daha etkilerin ne olabileceğini tam olarak kestiremiyoruz. Eğer mevcut koşullar devam ederse dünyayı bekleyen en önemli tehlikeler; yüksek enflasyon, tedarik zincirinin kesintiye uğraması ve daralan ekonomiler. Buradan yara almadan sıyrılabilmek mümkün değil.
Üstelik Türkiye bu fırtınaya yüksek enflasyon ve yüksek sermaye çıkışı ile yakalandı.
Elbette Türkiye’nin avantajlı ve dezavantajlı olduğu yönler var ancak bunlar ortam biraz daha yumuşadığında ve toz bulutu kalktığında daha net görülebilecek hususlar.
Türkiye örneğini esas aldığımızda;
ABD'nin Türkiye ile toplam mal ticareti 2024'te tahmini 32 milyar dolar oldu. ABD'nin Türkiye'den yaptığı mal ithalatı 2024'te 16,7 milyar dolar olurken ABD’nin Türkiye’ye ihracatı ise 15,3 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Buna göre Trump Ofisinin verdiği formülle hesaplama yaptığımızda sabit ve 1 değerine sahip,
X (ihracat)= 15,3
M (ithalat)=16,7 değerleri ile (x-m) / m = 0,0838 değeri elde ediyoruz. Bunu 2’ye bölünce elde edilen değer 0,0419. 2’ye bölünmüş değeri tamamlayınca yüzde 4 ile karşılaşıyoruz.
Aslında uygulanması gereken yüzde 4 gümrük vergisi iken temel oran yüzde 10 alındığı için Türkiye’ye uygulanacak oran yüzde 10 olmuş oluyor.
Bu bizim için durduk yere yüzde 6 ekstra gümrük vergisi ile karşılaşmak anlamına geliyor.
Yani bize içerde anlatıldığı şekliyle Trump bizi sevdiği için bize yüzde 10 gümrük vergisi uygulamıyor. Bir kere bunu bir bilelim.
Rakip ülkelere göre daha düşük bir vergi ile karşılaşıyor olmak belki ilk başta belirli sektörlerde ABD’ye ihracatı artırabilir ancak Amerika’ya mal satamayan ya da satmakta zorlanan ülkeler diğer ülkelere daha ucuz mal satmak ve diğer ülkelerdeki güçlerini artırmak isteyecekleri hususunda şüphe yok. Bu, Türkiye için diğer pazarlarda artık daha fazla rekabet anlamına geliyor. Üstelik bu rekabet temelde fiyat rekabeti ile başlayacak.
Eğer söz konusu yüksek tarife uygulanan ülkeler Türkiye’ye de düşük maliyetle mal satmak isterlerse ki muhtemelen isteyecekler, Türkiye bu ucuz ithalata ne kadar dayanabilir? Türkiye kendi iç pazarını korumak için bu kez başta Çin olmak üzere belirli ülkelere gümrük tarifelerini artırırsa, bu kez Türkiye’nin üretim maliyetleri artacağı için rekabet edebilirliği nereye evrilir, nasıl şekillenir az çok tahmin ediyoruz.
Zaten yüksek maliyetler ve döviz kuru nedeniyle rekabet etmekte zorlanan Türk Sanayi yeni durumda rekabet gücünü nasıl koruyacak?
Dolaylı etkilere baktığımızda ise;
Örneğin, ABD tarafından hedeflenen mal grubu olan ‘otomobiller’ esas alındığında, dünya ölçeğinde bu tarifeler ile etkilenen ticaret hacminin 414,9 milyar dolar olduğunu, ortalama tarife etki oranının yüzde + 3,2 olacağını, küresel GSYH’ya olan etkinin yüzde - 0,5 olabileceğini ve küresel enflasyona olan katkının ise yüzde + 0,3 olabileceğini hesaplamış Bloomberg.
Ticaret Bakanlığı, umarım ciddiyetin farkındadır
Türkiye önemli bir otomobil ve otomobil yedek parçası ihracatçısı ülke. İşte dolaylı yoldan etkilenecek bir sektör.
Bunların hepsi yeni bilinmezler. Üstelik her gün yeni bir değişiklik var. Şimdilik hiçbir şeyin net olmadığı yeni bir dünya düzeninde, Türkiye'nin etkilenmeyeceğini söylemek bir yanılsama olsa gerek.
Ancak her şeyi de Mehmet Şimşek’ten bekleyemeyiz değil mi?
Ticaret Bakanlığı tarafından kamuoyuna açıklanmış herhangi bir bilgilendirme notu henüz yok. Ticaret Bakanlığı, bu tarifelerin Türkiye'ye olan etkileri için ev ödevini yaptığını ya da yapacağını düşünüyor. Umarım öyledir ve umarım olayın ciddiyetinin farkındadırlar.