Bu hafta içerisinde duyduğum en ilginç haberlerden bir tanesi Trump’ın ABD’li iş insanlarının yurtdışında yapacakları ticaretlerinde yabancı ülkelere rüşvet vermelerinin serbest bırakılması yönündeki kararı oldu. Haberi ilk duyduğum an aklıma “Hakikat Sonrası” (Post Truth) kavramı geldi. Post-truth kelimesi ilk olarak 1992’de yazar Steve Tesich’in “Watergate Sendromu: Yalanlar Hükûmeti” isimli makalesinde kullanılmıştır. Yazar makalesinde Amerikan toplumunun Körfez Savaşı ile ilgili olarak hakikatten ziyade hükûmetin hakikat olarak sunduklarını kabul ettiğini belirtmişti. Siyaset uzmanı Ralph Keyes’in yazdığı ve Türkçeye “Hakikat Sonrası Çağ: Günümüz Dünyasında Yalancılık ve Aldatma” olarak çevrilen “The Post-Truth Era: Dishonesty and Deception in Comtemporary Life” (2004) isimli kitap, kavramın oldukça bilinir hale gelmesinde etkili oldu. Hakikat sonrası terimi görece yeni olsa da bu kavram daha önce görecilik, postmodernite ve siyasi yalancılık üzerine yapılan ahlaksal, epistemolojik ve siyasi tartışmalarda kendini göstermiştir.
Dünya genelinde özellikle son 15 yıl içerisinde tam demokratik yönetim şeklinin hızla düşüşe geçiyor olması ile birlikte, gelişmekte olan ülkelerin iç siyasetinde görmeye oldukça alışık olduğumuz rüşvet, nepotizm ve düzenli yalan söylemler içeren bir siyaset anlayışı gibi davranış şekillerini bundan sonrasında anlaşılan Trump 2.0 döneminde ABD’de görebileceğiz.
Ticaret savaşından olumsuz etkilenecek ilk ülke Meksika
Trump’ın dünya ticareti, gümrük tarifeleri, göç idaresi, uyuşturucu ile mücadele ve ABD ekonomisinin yapısal sorunları (kronik dış ticaret açığı, düşük imalat sanayi oranı) gibi hususlar üzerinde tek taraflı biçimde hızla almakta olduğu kararların etkilerinin görülmesi de aynı hızda olabilir. Trump’ın kararını 1 ay ertelemiş olmasına rağmen şartlar şayet değişmeyecek olur ise, Ticaret savaşından olumsuz yönde etkilenecek ilk sıradaki ülke Meksika olacaktır. Meksika, Donald Trump’ın ilk döneminde gümrük vergilerinin uygulanmaya başlanması sonrasında Çin’den yapılan ithalatta yaşanan düşüş sonrasında, 2023 yılından itibaren ABD’ye her yıl en büyük dış mal tedarikçisi konumunda bulunuyor. Kanada, Çin ve Meksika Amerika’nın toplam mal ithalatının %40’ından fazlasını gerçekleştiren en büyük 3 ülke konumundadır. Bu arada Türkiye’nin ABD ile olan dış ticaretindeki payının %1’in altında olması sebebi ile yaşanan ticaret savaşında ABD tarafından direkt hedef alınabilecek bir ülke konumunda olmasını bekleyemeyiz.
Trump tarafından açıklanan son vergiler şu şekildedir; 4 Şubat itibarıyla Çin’e %10 ilave gümrük vergisi, 12 Mart itibarıyla çelik ve alüminyum ithalatlarına ilave %25 gümrük vergisi ve 1 aylık bir bekleme kararı alınan Meksika ve Kanada’ya %25 ilave gümrük vergisi getirilmiştir. Ayrıca Kanada’dan petrol ithalatına da ilave %10 gümrük vergisi getirilmiştir. Buna mukabil Çin tarafından da 9 Şubatta yürürlüğe giren $14 Milyarlık ABD menşeili mal ithalatına bir misilleme kararı alınmıştır. 20 Ocak’ta göreve gelen Trump’ın Çin’e karşı uygulayacağı ilave gümrük vergileri Kanada ve Meksika’ya karşı ilan edilen düzeyden daha düşük gözükmesine karşılık birçok ithal mal Trump’ın ilk döneminde özel Çin tarifelerine tabiydi. Dolayısı ile zaman içerisinde Çin’e karşı izlenecek olan dış Ticaret politikasında daha katı bir tavır içerisine girilmesinin olasılığı da bulunmaktadır.
Trump, göreve geldiğinden bu yana 281 kararname imzaladı
Trump’ın ikinci döneminde imzalamakta olduğu başkanlık kararnamelerinin sayısı Bush, Obama ve Biden dönemlerinin oldukça üzerinde bir hızda ilerlemektedir. 2 kez başkanlık döneminde Bush toplam 291, Obama 276 kararnameye imza atarken, 1 dönem başkanlık yapan Biden başkanlık döneminde toplam 162 kararnameye imza atmıştır. Trump ise ilk döneminde 217 adet kararnameye imza atarken, göreve geldiği ilk ay içerisinde imzaladığı kararname sayısı 281’e yükselmiştir. Görev süresi boyunca bu hızda yasalar çıkarmaya devam edecek olur ise bugünden ABD tarihine geçeceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Amerika’yı tekrar büyüteceğini (MAGA) beyan eden Trump’ın ajandasındakileri detaylı anlamak isteyenlere yazının sonunda bağlantısını verdiğim “Project 2025” manifestosunu içeren web sitesini incelemelerini öneririm.
Yıllar öncesinde kavramsallaşan “Hakikat Ötesi” düşüncesinin günümüzde siyasetin ticaret üzerinden finansmanı şeklinde ABD başkanı tarafından telaffuz edilmiş olması maalesef çok büyük bir talihsizliktir. Özellikle bu siyasi anlayışın önümüzdeki 4 yıl boyunda Dünya genelinde giderek yaygınlaşması durumunda Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin iç siyaseti üzerinde uzun yıllar etkili olabilecek derin izler bırakmasını bekleyebiliriz.
Kaynak: