Teşhiste bu kadar birbirimize yakın olduğumuz halde, tedavide neden güçlerimizi birleştirme ve yaratmak istediğimiz sonuçlara erişme konusunda olması gereken yerde değiliz?
IQ Bağımsız Denetim AŞ’den Murat Hekim 26 Şubat 2025’te “ Sürdürülebilirlik, Katılımcı Vergilendirme ve Dijital Ekonomi Zirvesi”nin yapılacağını, ilgi alanıma giren birçok konuda ilginç değerlendirmeler izleyebileceğimi söyledi.
Katılımcıların listesine baktım: Bilal Yüksel, Vergi Müfettişleri Derneği İstanbul Şube Başkanı. Fatih Mustafa Olcay, Vergi Müfettişleri Derneği Genel Başkanı. Prof. Dr. Cemal İbiş, TÜRMOB Genel Saymanı, Bağımsız Denetim ve Sürdürülebilirlik Merkezi Başkanı. Dr. Hasan Özçelik, Kamu Gözetim ve Denetim Standartları Kurumu Başkanı. Muhsin Atıcı, Vergi Denetim Kurulu Başkanı. Rıza Bilgiç, İstanbul Defterdarı. Ayrıca üç değişik orurumda Dr. Berrak Soyalp Solakoğlu, Sevgi Kılıç, Cenk Narter, Ali Yörük, Ece Sevin, Fırat Mat, Burak Balkan, Gül Elçim Polat, Derya Sargın Malkoç, Yeliz Ataay Arıkök, Hasan Kiraz, Prof. Dr. Nuri Semiz Öz, Prof. Dr. Selahattin Karabınar, Cem Seferoğlu ve Murat Hekim gibi ülkemizde vergi konusunda sözü olan uzmanlar yer alıyordu.
Ülkemizin vergi sisteminin yapısı, işlevi ve kültürünü iyi anlatabilecek bu kadar insanın değerlendirmelerine erişilebilir olma fırsatını değerlendirmek için toplantıya katıldım. Yaşam boyu, bende olanı değerlendirmek için değil, farklı olanı anlamak için bir yaklaşım geliştirdim. Önce kendi sabitlerimi belirliyorum. Sonra başkalarının düşüncelerini, sabitlerime uyanlar ve uymayanlar diye ayırıyor; özellikle aykırı olanları değerlendirerek eksiklerimi tamamlamaya, yanlışlarımı düzeltmeye yönelik çabalarımı sürdürüyorum.
Toplantıda neleri aradım?
Toplantıya gitmeden öce, bakış açımı netleştiren ölçüleri belirledim: Önce, bir dizi temel soruyu not ettim: Dünyanın düzeni, dengesi ve döngüsüyle ilgili neler söylenecek? Birikim, bilinç, bakış, beklenti, buluş ve bereket aşamaları nasıl tanımlanacak? Birikim yeteneğimizi koruyarak, uzun dönemli geleceği güven altına almayla ilgili ne gibi değerlendirmeler yapılacak? Bugünün yarını olduğu bağlamı nasıl ele alınacak ve uzun dönemli gelecek inşasına ilgili çıkarımlar ne olacak? Toplumların iyisi-kötüsü, beceriksizi-beceriklisi yoktur; iyi eğitileni ve iyi yönetileni vardır ilkesi nasıl ele alınacak? Toplumun kendini yeniden üretmesiyle ilgili hangi değerler paylaşılacak?
İkinci adımda, yarı iletken teknolojinin nitelikleri, dijital teknoloji süreçlerinin sosyal, zamansal, mekânsal, deneysel ve psikolojik mesafe ayarları vergi bağlamında nasıl ele alınacak?
Üçüncüsü, ülkemizin “fiziki sermaye stoku ihtiyacı ile vergi gelirleri bağlamı” nasıl ele alınacak? Özellikle teknolojik dönüşümler öngörme-önlem alma, gözetim ve denetim bağlamları nasıl irdelenecek?
Dördüncüsü, ülkemizde “vergi ekosisteminin simbiyotik ve asalak unsurları” hakkında neler söylenecek?
Beşincisi de özellikle, gözetim ve denetim konusunda, insan eliyle yapılan etken denetim ile sistem-denetimini anlatan edilgen denetim konularında değişim ve dönüşüme uyum sorunu nasıl anlamlandırılacak, hangi bağlamlar üzerine oturtulacak ve hangi kavramsal çerçeve önerilecek?
Düşündük ki, bir ülkenin “yönetişim kalitesini” belirleyen aktörler, siyasi irade, bürokrasi, ana akım medya, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, özel kesim sivil inisiyatifleri, işgücü örgütleri ve diğerlerinin bakış açıları belirleyicidir. Toplantı, vergi dünyası bürokrasisi ve sivil inisiyatiflerinin düşüncelerini öğrenmek, anlamak ve anlamlandırmak önemli.
Ölçü koymadan değerlendirme yapılmamalı
Önyargılardan, yerleşik doğrulardan, kalıp düşüncelerden, kör inançlardan, ideolojik saplantılardan, aklı bir bilene, kutba, dedeye, babaya, hoca efendiye emanet etme çıkmazından arınarak düşünmeyi önemsiyorsak… Kendimizi “kamu aydını” olarak değerlendiren bir kimlik inşa etmişsek… Kamu aydınlarının bağımsız düşünce üretmesi kadar, düşünce üretiminde “ölçü koymaya ve ölçeklendirmeye” dayalı “gerekçeler” üretme özenini ciddiye alıyorsak, önce metot geliştirmeyi ciddiye almalıyız.
Yazı kapsamında paylaşacağımız düşünceleri her dönemde asla ödün vermediğimiz iki ilke üzerinde inşa ediyoruz: Birincisi, “metot o kadar önemsizdir ki, sadece esası etkiler” ilkesinden şaşmıyoruz. Katıldığımız her toplantı için bizi hedefe götürecek en kısa yolu gösterecek “metotlar” için ciddi emek ve zaman ayırıyoruz. İkincisi, sahada ön-inceleme yapmadan, gerçek ihtiyacın ne olduğunu katılımcı ve kapsayıcı bir anlayışla değerlendirmeden yasak sayma ve “…miş gibi” yapma ilkesizliğine prim vermiyoruz.
Ben olsam ne anlatırdım?
“Toplantı verimini değerlendirmek” için belirlediğimiz ölçülerin mihengine vurduğumuzda, teşhiste sorun olmadığını söyleyebiliriz. Yetkili insanlarımız büyük değişim ve dönüşümlerde geçiş süreçlerini etkili yönetmenin gerek ve yeter şartlarını biliyor ve dillendiriyor. Ayrıca, dinlediğimiz insanlar, jeoplolitik gelişmeler, ulus devletlerde hükümet kararları, işgücünün durumu, nüfus oluşumları, toplumun kültürel kavrayışının etkileri ve teknolojinin yarattığı yeni süreçler hakkında bilgiye dayalı fikre sahip. Dijital-teknoloji odaklı veriye erişme, veri depolama, veri işleme ve olgunlaştırma, yeni bir nesne ve iş yapma metoduna dönüştürme gibi konular yetkililerin ilgi menzili dışında değil. Değişim ve dönüşümlere “uyum sorununun önemi” herkesin zihninde gerektiği gibi yer edinmiş. Çok seslilik, çok kültürlülük, katılım ve kapsayıcılık konusunda ortak algı yaygın. Teknolojinin en uç noktası olan yapay zekâ konusundaki gelişmeler kimsenin ilgi menzilinin dışında değil. Her değişim ve dönüşümün, yaşanan krizlerin “tehlikeler” yarattığı kadar “fırsatları” da olduğu bilincinde de bir eksiklik yok.
İstanbul Defterdarı Rıza Bilgiç’i ilk kez dinledim: Teknolojiye bakışı, gelişmelerin insanları, kurumları ve toplumu dönüştürme konusundaki etkilerine ilişkin değerlendirmelerine hiçbir itirazım yok. Sürdürülebilirliğin kavramsal süreçlerin nasıl etkilediğine ilişkin değerlendirmelerine sanırım konuyla ilgilenen herkes katılır. Vergi sisteminin yapısına, işlevine ve kültürüne ilişkin söylenenlere; oluşmakta olan asimetrik yapıda refleksimizin ne olması gerektiğine ilişkin teşhislerine de herkesin katılacağını düşünüyorum.
Kamu Gözetim Kurumu (KGK) Başkanı Dr. Hasan Özçelik’in küresel bir tarama yaparak sundukları, bir köşe yazısının sınırlarını aşan konuları değerlendirdiği anlatımı dinlerken, söylenmesi gereken her şeyi içerdiğini de düşündüm.
Vergi Denetim Kurulu Başkanı Muhsin Atıcı’nın anlattıklarını dinlerken, “ Zirvede konuşmacı olsam, başka ne söyleyebilirdim?” sorusunu kendime yönelttim; kayıt dışılık konusunda, GSMH içinde verginin payına ve olası etkilerine ilişkin saptamaları dahil yapay zekanın olası etkilerine ilişkin değerlendirmelerini öğretici buldum.
Bu yazıyı neden yazdım?
Vergi düzenimiz ve geleceğin inşasını tartışan vergicileri dinlerken “teşhiste sorun yok” diye düşündüm.
Zihnimi meşgul eden soruyu da paylaşmalıyım: Teşhiste bu kadar birbirimize yakın olduğumuz halde, tedavide neden güçlerimizi birleştirme ve yaratmak istediğimiz sonuçlara erişme konusunda olması gereken yerde değiliz?
Sadece vergi düzenimizle ilgili değil, sahada dolaştığımız firmalar ölçeğinde de benzer sorunlarla sıklıkla yüzleşiyoruz: Teşhis tamam da, tedavi uygulamalarında kritik eşikleri neden aşamıyoruz?
Bu yazıyı, ülkemizin önemli sorunlarından biri olan vergi düzeni değerlendirmelerini vesile ederek, diğer üretim alanlarında da yaygın ve derin sorunlarımızdan biri olan “tedavide yol alma” konusundaki eksiğimizi bir kez daha vurgulamak için yazdım.