MEHMET KAYA
Türkiye iletişimde yeni bir döneme hazırlanıyor. 5G şebekesi için ihalenin bu yıl yapılması, ilk sinyalin 2026’da verilmesi planı ilan edildi. Detaylar henüz belli değil. 5G elbette son tüketici açısından olağanüstü farklılık yaratmayacak. Ancak ekonomik ve sosyal olarak çok şeyi değiştirecek. Gecikmeli olarak sosyolojinin her alanında bireyler değişimi hissedecek, hayatlarına girecek. Türk Telekom’un özelleştirilmesi, Türkiye’nin ekonomi, siyaset ve hatta medyanın gündemini yıllarca meşgul etti. Çok eski sanılsa da 80’li yıllardan itibaren batıda iletişimin özelleştirilmesi teorik ve birkaç pratik örnekle Dünya gündemine girdi. 90’lı yıllarda Avrupa’nın da sürece katılmasıyla -ve elbette internet ağları ile mobil ağların devreye girmesiyle- dünyaya hakim oldu. Türkiye ise 2000’li yıllarda sistemini oturtabildi.
Türkiye’nin önünde yeni bir süreç var. İletişim sektörü, medya ayağı dahil özel sektör yönetiminde görülse de manzara biraz karışık. İletişim ekosistemi içindeki oyun kurucu niteliğine sahip olanlardan ağ sağlayıcıları (fiber ya da diğer ağların sahipleri-işleticileri) ve ağ operatörleri (datayı kullanıcıya ulaştıran telekomünikasyon operatörleri) içinde kamu ağırlığı hala yüksek. Bunun doğru olup olmadığı tartışması ayrı bir konu olmakla birlikte siber güvenlik başta olmak üzere iletişimin güvenli ve sağlıklı işlemesinin “ulusal güvenlik meselesi” olduğu konusunda farklı görüş yok.
5G’nin ardından 6G için yoğun bir teknolojik çalışma var. Çünkü teknolojik olarak olağanüstü miktarda veri çok hızlı ve güvenli şekilde iletilebiliyor. Ancak baz istasyonu sorunu çözülemedi. 6G ve ötesinde bu sorunun da çözümü bekleniyor. Kesin olan şu, başta telekomünikasyon ve medya ekosistemi olmak üzere, ekonomik ve sosyolojik yeni bir aşamaya geçiliyor. Çünkü bu teknolojinin sağladığı imkanlar muazzam görünüyor.
Böyle bir ortamda kamu 5G ihalesi hazırlanıyor. Yapılacak ihale hangi operatör hangi frekansı kullanacak yarışına sahne olacak. Elbette 5G operatörü lisansı da (muhtemelen) ücrete tabi olarak verilecek.
Yerli ve milli teknoloji: Ne kadar dahil olabilecek karar vericiler belirleyecek
Altyapı ve teknoloji için hırslı bir hedef belirlenmişti: Uçtan uca 5G’nin yerli olması için proje başlatıldı. Ortak girişim başarısız oldu ama bazı şirketler Türkiye’de bu şebekenin yazılım ve donanımını yüzde 80’lere yakın “ana yüklenici” olarak alabileceği iddiasında. Sorumlu kuruluşlara ve elbette siyasi iktidara isteklerini ilettiler. Yakın zamanda verilen bilgiler yerli teknoloji kullanımının operatörlere şart olarak koşulacağını ancak oranının yüzde 50’lerin altında olabileceği yönünde. Kamuoyuna verilen bilgi kısıtlı. Açık bir tartışma süreci yok. Karar vericiler, yerli ve milli teknolojiyi gözeteceklerini belirterek, iyi niyetlerinden şüphe dahi edilmemesi gerektiğini söylüyor. İhaleye girecek operatör tarafında ise oluşacak fiyatların yatırıma alan açılması talebi ve elbette yazılım-donanımın maliyeti öne sürülen unsurlar.
2026’da olacak diğer büyük yarış
2026’da Türk Telekom’un fiber altyapı lisansı bitecek. Ulaştırma Bakanlığı, lisans için yeni bir yarış açılacağını söyledi. Fiber altyapının önemi geçmişe kıyasla daha büyük: Çünkü 5G ve ötesi gelecek teknoloji ve sağlıklı çalışması fiber altyapıya bağlı. Yani bu alanda şu anda Türk Telekom’da olan güç bir başka şirketin eline geçecek. Fiber altyapı ve 5G lisansı, ekosistem içinde esas parayı üreten “medyanın” da dahil edilmesiyle dikey bir faaliyet kurma imkanı sağlıyor. Elbette teorik olarak ama aklı başında hiçbir şirket bu fırsatı kaçırmaz. Yani gelecek iki yılda sıradışı bir güçlü şirketin doğuşunu sağlayabilecek bir kamu satışlarından söz ediyoruz. Halihazırda bu güçlü yapının kontrolü sahiplik ve kontrol ettiği hisselerle Türkiye Varlık Fonu.