Büyük Menderes Havzasındaki barajlarda su seviyesinin “kritik” noktada olması nedeniyle Aydın’da Valilik kararı ile tarım alanlarının yarısına su verilemeyeceği ilan edildi. Aynı kararda çiftçilerin yüzde 50 oranında kuru tarım yapmaları istendi.
Aydın İli Tarımsal Kuraklık İl Kriz Merkezi’nin 28 Şubat 2025 tarihli toplantısında alınan kararlar Aydın Valisi Yakup Canbolat imzası ile sulama birliklerine ve ilgili kurumlara bildirildi. “2025 Yılı Sulama Sezonunda Uygulanacak Olan Havza Bazlı Su Dağıtım Planlaması Kararı” adıyla yayınlanan kararlar büyük yankı uyandırdı.
Aydın ve Denizli’nin de içinde bulunduğu Büyük Menderes Havzasında yaşanan kuraklık ve su sorunu nedeni ile Devlet Su İşleri (DSİ) 21. Bölge Müdürlüğü tarafından 2021 yılı sulama sezonundan beri havza bazlı sulama planlaması yapılıyor. 2021, 2022, 2023 ve 2024 yılı sulama sezonlarında da havza bazlı sulama planı uygulandı. İlk kez bu yıl tarım alanlarının sadece yüzde 50’sine su verilebileceği, kalan diğer yarısında kuru tarım yapılacağı kararı çıktı.
Ankara’da kurgulanan planlı üretim sahaya uymadı
Tarım ve Orman Bakanlığının 2022 yılından bu yana üzerinde çalıştığı, Tarım Kanunu’nda yapılan değişikliklerle hayvancılıkta 1 Ocak 2024’te, bitkisel üretimde ise 1 Ocak 2025’te yürürlüğe giren ve aylardır gündemde tutulan “planlı üretim” uygulaması Aydın’da, Büyük Menderes Havzasında deyim yerindeyse çöp oldu. Üstelik bu planlamanın suyu merkeze alan, bugüne kadar yapılmamış ve devrim niteliğinde olduğu iddia edilmişti. Büyük Menderes Havzası için alınan kararlar gösteriyor j-ki, suyu merkeze almak bir yana suyu dikkate bile almamışlar.
Üretim planlaması ile birlikte destekleme modeli de değişti. Bakanlığın belirlediği planlama kapsamındaki 13 ürün ve yem bitkilerini üreten çiftçiler daha fazla destek alacak diye ilan edildi. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Büyük Menderes Havzası’nda da çiftçiler bakanlığın belirlediği ürünleri üretmek üzere Çiftçi Kayıt Sistemi(ÇKS)’ne kayıt yaptı. Hangi ürünü ne kadar alanda üreteceğini bildirdi.
Aydın Valiliği “2025 Yılı Sulama Sezonunda Uygulanacak Olan Havza Bazlı Su Dağıtım Planlaması Kararı” ile Aydın’da tarım arazilerinin sadece yüzde 50’sine su verileceğinin ve kalan yüzde 50’de kuru tarım yapılmasının zorunlu kılınması ile planlı üretim suya düştü. Çiftçilerin yaptıkları ÇKS kaydının bir anlamı kalmadı. Örneğin pamuk veya mısır ekeceğini bildiren çiftçi su verilmeyeceği için bu ürünleri ekemeyecek. Aldığı tohum, gübre ve diğer girdiler nedeniyle büyük bir zararla karşı karşıya kalacak.
Tarım Bakanlığı acil açıklama yapmalı
Çiftçilerin bize sorduklarını biz de Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerine soruyoruz; Büyük Menderes Havzası’ndaki bu yeni uygulama karşısında çiftçinin uğradığı zarar nasıl telafi edilecek? Nasıl bir destek sağlanacak? Buğday, arpa gibi ürünler zaten ekildi. Kuru tarım konusunda hangi ürünlerin ekilmesi sağlanacak? Çiftçiler nasıl yönlendirilecek? Bu konuda acilen açıklama yapılmalı.
Aydın’ın su sorunu için çözüm önerileri
Aydın Valiliği’nin “2025 Yılı Sulama Sezonunda Uygulanacak Olan Havza Bazlı Su Dağıtım Planlaması Kararı”nın açıklanmasından sonra bu karardan en çok etkilenecek olan Söke’de oda, borsa ve çiftçilerin katıldığı bir toplantı yapıldı. O toplantıya katılanlardan birisi de Didim Ticaret Odası Başkan Hilmi Erbaş’tı.
Telefonla konuştuğum Hilmi Erbaş, suyun planlaması konusunda yapılan yanlışa dikkat çekerek şunları söyledi: “Valilik, Devlet Su İşleri, odalar, çiftçilerimiz hep birlikte yaşanan afeti yönetmeye çalışıyoruz. Oysa riski yönetmemiz gerekiyor. Yapılması gereken ilk iş, sulama sezonunun bitiminde hemen gelecek yılın ürün planlamasını yapmaktır. Sadece Aydın’da değil Ege’de, Türkiye’de suyun azaldığı ve daha da azalacağı zaten biliniyor. Azalan su nedeniyle buna uygun olarak bir ürün planlaması yapılmalı. Çiftçi, üretici üretime karar vermeden önce ne ekip ekmeyeceğini bilmeli. Bu konuda çok geç kalındı. Sulama sezonunun başında veya ortasında alınan kararları uygulamak çok zor. Sulama sezonunun bitiminde bizim gelecek sezonu planlayarak nerede hangi ürünü ne kadar ekeceğimiz ne kadar su harcanacağını, ne kadar su verileceğini önceden planlamamız gerekiyor. Bu yapılmadığı için sezon ortasında ya da sezon başlangıcında ‘suyumuz yok ne yapacağız’ diye krizi yönetmeye çalışıyoruz. Oysa riski yönetmemiz gerekiyor.”
Ürün ve arazi bazında münavebe sistemine geçilmeli
Aydın’da su sorununun çözümü için riski yönetme aşamasına geçilmesinin önemine değinen Erbaş: “Depremde de aynı şey yapılıyor. Deprem öncesi önlemleri alıp riski yönetmek yerine deprem felaketi olduktan sonra yıkılanı yapmaya çalışıyoruz. Tarımsal sulamada mutlaka basınçlı sulama sistemine geçilmesi ve vahşi sulamadan vazgeçilmesi gerekiyor. Bu biraz daha uzun bir süreç.Bunun öncesinde ürün ve arazi bazında planlama yapılmalı. Temel ürünler var. Pamuk, mısır, buğday, arpa, ayçiçeği, yem bitkileri. Ovayı ikiye bölerek bir bölümüne su isteyen ürünleri ekip, bir bölümüne kuru tarım yapılabilir. Seneye tam tersi olur. Böylece üretici önceden hangi ürünü nereye ekeceğini bilir. Bu planlama yapılmadığı için sorun yaşanıyor. Birçok üretici arazi kiraladı pamuk ekmek için. Tohumunu, gübresini aldı. ÇKS’ ye kaydını yaptı. Şimdi kusura bakma su veremeyiz derseniz bu kiralamayı yapan üretici parayı nasıl ödeyecek, pamuk ekemeyeceği için beklediği desteği alamayacak. Ciddi sorunlar yaşanacak. Bu sorunları yaşamamak için planlamanın önceden yapılması şart. Riski yönetmemiz gerekir.”dedi.
Basınçlı sulama yapan çiftçi teşvik edilmeli
Aydın Söke’de basınçlı sulama sistemi ile pamuk üretimi yapan Hulusi Özbaşatak Aydın Valiliğinin su planlamasında basınçlı sulamanın mutlaka teşvik edilmesi gerektiğini söyledi. Telefonla konuştuğum Hulusi Özbaşatak yaşananları ve önerilerini şöyle anlattı: “Söke Ovası’nda basınçlı/damla sulama ile pamuk üretimi yapan tek çiftçiyim. Ben suyu en az yüzde 50 daha az kullanıyorum. Dolayısıyla su kısıtlamasının bize uygulanmaması gerekir. Herkesin basınçlı sulama yapması için teşvik edilmesi lazım. Vahşi sulama yerine basınçlı sulamaya geçilse su sorunu büyük oranda çözülür. Üstelik bu konuda ciddi hibe ve destekler de var. Ben 1000 dönüm alanda basınçlı sulama sistemi kurdum. Ziraat Bankası’nın sıfır faizli kredisi var. Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Kapsamında verilen yüzde 50 hibe var. Bu sisteme her çiftçinin geçmesi lazım. Ama damla sulama yapanların da uygulanan su kısıtlamasının dışında tutulması gerekir. Fakat her şey salma su üzerinden konuşuluyor. Program ve planlama vahşi sulama üzerinden yapılıyor. Basınçlı sulama deyim olarak bile bu planlamada geçmiyor. Ben bu sistemi kurmuşum suyu zaten en az yüzde 50 az tüketiyorum. Buna rağmen kısıtlama uygulanırsa yaptığımız yatırımın anlamı kalmaz.”
Damla sulama olan yerde kuru tarım olur mu?
Aydın Valiliği’nin “2025 Yılı Sulama Sezonunda Uygulanacak Olan Havza Bazlı Su Dağıtım Planlaması Kararı”na göre herkesin ektiği alanın yarısına su verileceğini anımsatan Özbaşatak: “ Kararda yine basınçlı sulama ile ilgili hiç bir açıklama yok. Oysa tarlasını basınçlı sistemle sulayan zaten yüzde 50 daha az su kullanıyor. Bu durumda niye arazisinin yarısında kuru tarım yapsın ki. Böyle giderse kimse basınçlı sulamaya geçmeyecek. Yazık ki 4 yıldır aynı yerdeyiz. Çaresizlik bu olsa gerek.”dedi.
Vahşi sulama ile basınçlı sulama arasındaki farklar
Basınçlı sulama konusunu Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü yetkililerine de aktardığını hatırlatan pamuk çiftçisi Hulusi Özbaşatak vahşi sulamanın sakıncalarını ve basınçlı sulamanın avantajlarını şöyle sıraladı:
1- Basınçlı sulama yöntemi ile tüm sezon boyunca yüzde 50 daha az su kullanımına karşın sulama bedelinde yalnızca yüzde 10 indirim alabiliyoruz. Devlet Su İşleri şuanda mevcut olan vahşi sulama sistemine göre su dağıtımını yönetebiliyor ise çok daha basit olan basınçlı sulama sistemini için de bunu kolaylıkla yönetebilir.
2- Vahşi sulama yönteminde ovanın tüm su tüketim ihtiyacı aynı anda ve çok yüksek miktarda oluşmaktadır. Genellikle salma sulama şebekelerinin alt yapılarının kapasiteleri dar zamanda bu kadar fazla su miktarını dağıtmaya uygun değildir. Halbuki basınçlı sulama azar azar zamana yayılan bir sulama şeklidir. Örneğin Söke Ovası’nın sulama projesi, ovanın yüzde 60-65’i pamuk ekmek üzere tasarlanmıştır. Ancak ovanın yüzde 95’i pamuk ekmek zorundadır. Çok kısa bir süre içinde tüm ova sulanmak zorunda olduğu için kanal kapasiteleri yetmemektedir. Ancak, ovanın bir kısmı basınçlı sulamaya geçtiği durumda düşük hızda zamana yayılarak su ihtiyacı ortaya çıkacağı için sistemin kapasite sorunu da çözülmüş olacaktır.
3- Salma su sisteminde, kura yöntemi ile sıra belirlenir ve bu sıraya göre çiftçiler 3 kere sulama yapar. Fakat, basınçlı sulamada az miktarda su kullanılarak en az 10 kez sulamak gerekir. Basınçlı sulama kullanan çiftçiye de salma su sırasına göre ve sadece 3 kere su verilir ise basınçlı sistemler kullanılamaz hale geliyor. Basınçlı sulamada sulama sayısı fazla olmasına rağmen toplamda kullanılacak suyun, salma suya oranla yarısı kullanılacaktır.”
28 Şubat öncesi ekilen yoncaya su verilecek
Aydın Valiliğinin yayınladığı kararda ; “Sulu tarıma kapatılan alanda yeni ekilecek olan çok yıllık bitkilere (yonca vb.) su verilemeyecek ve beyanname alınmayacaktır.” Maddesi de yer alıyor. Hayvancılık yapanların itirazı üzerine Aydın İli Tarımsal Kuraklık İl Kriz Merkezi’nin toplandığı 28 Şubat 2025 öncesinde yeni ekilen yoncalara su verileceği, 28 Şubat sonrası ekilenlere su verilmeyeceği şifahi olarak üreticilere söylendi.
Konuştuğum hayvancılık sektörü temsilcileri, yeni ekilen yoncanın mutlaka sulanması gerektiğini belirterek: “Yonca konusunda bu yıl 28 Şubat‘a kadar ekim yapanlara su verilecek ama ondan sonra ekim yapanlara verilmeyecek. Yonca ilk yıl geçtikten sonra sulanmasa bile yağışlarla büyür. Ama yeni ekilen yonca mutlaka sulanması gerekir. Yonca ekenler çok büyük yatırımlar yaptı. Ekim yaparken tohum, gübre, mazot harcandı bunun mutlaka karşılanması lazım. Yoksa hepsi boşa gidecek üretici zarar edecek.” dedi.
Özetle, Aydın Valiliği’nin 2025 yılı havza bazlı su dağıtım planı tarımsal üretimde doğru planlamanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha su yüzüne çıkardı. Yasa çıkarmakla, Ankara’da masa başında üretim planlaması yapmak olmuyor. Havza bazında su, toprak, iklim ve daha bir çok parametre dikkate alınarak bu planlama yapılmalı. Sadece bu iktidar döneminde bile aynı partiden olan tarım bakanlarının her biri kendi kafasına göre planlama yapınca doğanın kuralları o planları tek tek çöpe atıyor. Yazıda sahada olanların görüşlerini, önerilerini paylaştım. Umarım dikkate alınır.