Güçsüz düşen ülkeler, en büyük darbeleri dış politikada alırlar. Türkiye de bu kuralın istisnası değil.
Türkiye'de iç politikada yaşanan girdap, dışarıya da yansımış durumda.
ABD'de Başkan Trump'ın işbaşına gelir gelmez Avrupa üzerindeki 70 yıllık "Amerikan güvenlik şemsiyesini" kaldırması ilk etapta Türkiye'ye yaramıştı. Avrupalılar ABD'nin yarattığı boşluğu Türk ordusu ile kapatma yoluna girmişlerdi. Bunun Türkiye'yi AB üyeliğine taşımasa bile, Gümrük Birliği modernizasyonundan vize muafiyetine, Türk savunma sanayisinin güçlendirilmesine kadar pek çok getirisi olabileceği hesaplanıyordu.
Ama araya 19 Mart tutuklamaları girdi ve ilk adım Almanya'dan geldi; Eurofighter savaş uçağı satışı Berlin'in vetosuna takıldı.
AB'nin Orta Asya hamlesi ise, KKTC'nin Türk Devletleri Örgütü nezdindeki kazanımı olan "gözlemci üyelik" statüsünü boşa çıkardı.
Şimdilerde Yunanistan da hareketlenmiş görünüyor; "mekansal deniz planlaması" adı altında Ege'de karasularını 12 mile çıkarmanın taşlarını döşüyor Atina yönetimi.
Suriye'den uçuş yasağı hamlesi mi?
Suriye'den de kötü haberler geliyor;
THY, İstanbul-Şam uçuşlarına Ocak ayında başlamıştı. 21 Nisan'da ise Ajet'in Şam'a uçmaya başlayacağı duyuruldu. Ancak AirportHaber sitesine göre, Ajet'in Suriye uçuşları Şam yönetimi tarafından durduruldu. Haberde, THY uçuşlarına şimdilik dokunulmadığı, ancak Türkiye'ye 10 günlük süre tanındığı, bu sürede Türk hava sahası Suriye sivil havacılık markalarına açılmazsa THY uçuşlarının da durdurulacağı iddiası yer aldı. Ulaştırma Bakanı Uraloğlu'nun Şam'a gitmesi belki de bundan.
Bir başka çelişki Filistin meselesinde; Dışişleri Bakanı Fidan, Ankara'da Hamas'ı ağırlarken, HTŞ Lideri Colani/El Şara, Filistin İslami Cihad Hareketi'nin Suriye'deki iki temsilcisini tutukladı. Şara, ABD'nin yaptırımları kaldırma konusundaki en ağır şartlarından biri olan ülkeyi Filistin hareketinden temizlemeye başlamış görünüyor.
Ankara'dan bu konuda hiç ses çıkmaması bir tarafa, CHP'nin İstanbul'da yapmak istediği Filistin'e özgürlük mitinginin de polis tarafından dağıtılmaya çalışılması dikkat çekiciydi.
Jeffrey: ABD askeri Suriye'den çekilmiyor
Ankara ne yaparsa yapsın, ABD'deki Trump yönetimini de "memnun edemiyor" gibi;
ABD'nin, PKK elebaşı Öcalan üzerinden MHP Lideri Bahçeli tarafından başlatılan sürece karşı, Suriye'deki PYD-YPG yönetimini HTŞ ile masaya oturtarak "meşrulaştırdığı" malum. Milli Savunma Bakanı Güler bile Fırat'ın doğusundaki oluşumdan PYD-YPG diye değil, Amerikalıların koyduğu "Suriye Demokratik Güçleri" ismiyle bahsetmeye başladı.
Bunun karşılığında Türkiye, Suriye'deki Amerikan askerlerinin çekilmesini, böylece ABD'nin PYD-YPG'ye "fiili hamiliğinin" sona ermesini bekliyordu. ABD'nin bölgedeki asker sayısını azaltması da Ankara'da bu yöndeki umutları da artırdı.
Ancak kötü haber, Trump'ın bir önceki başkanlık döneminde Suriye'den sorumlu temsilcisi olan Jim Jeffrey'den geldi. Jeffrey, Türkiye'de hükümete yakın medya organlarına demeç vererek, Suriye'deki Amerikan askerlerinin tümden çekilmelerinin söz konusu olmadığını açıkladı.
Güçsüz düşen ülkeler, en büyük darbeleri dış politikada alırlar. Türkiye de bu kuralın istisnası değil...