Suriye'nin kuzeydoğusunu kontrol eden, Ankara'nın terör örgütü olarak tanımladığı PYD-YPG'nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Şam yönetimi ile sürpriz bir anlaşmaya imza attı.
Anlaşmanın geri planı, işleyip işlemeyeceğinin de ipuçlarını taşıyor.
Anlaşmada ABD'nin doğrudan, Türkiye'nin ise dolaylı girişimleri etkili olduğunu söylemek mümkün; Türkiye uzun süredir SDG'ye Amerikan desteğinin kesilmesini istiyor, ancak ABD yönetimi Fırat'ın doğusunu kontrol eden bu yapının IŞİD'liler tutulduğu hapishaneler ve ailelerinin yaşadığı kampları koruduğu gerekçesiyle bu talebi reddediyordu.
Türkiye'nin buna karşı hamlesi ise, Suriye'nin komşuları Irak ve Ürdün ile bizzat Suriye'deki yeni yönetimi bir masa etrafında bir araya getirmek oldu. Amman'da gerçekleşen bu dörtlü toplantıda da IŞİD hapishane ve kamplarının kontrolünün bu dört ülke tarafından garanti edilebileceği kararı alındı.
CENTCOM KOMUTANI'NIN SDG ZİYARETİ...
Amman'dan gelen bu karar, ABD'yi harekete geçirdi. ABD'nin Ortadoğu'dan sorumlu askeri komutanlığı olan CENTCOM'un başındaki General Kurilla bizzat PYD-YPG elebaşı Mazlum Abdi ile görüştü. General Kurilla'nın "ikna" görüşmesinin ardından Abdi, bir Amerikan helikopteri ile Şam'a götürüldü. Abdi ve Şam'ı kontrol eden HTŞ'nin başındaki Colani de (Ahmet El Şara), kritik anlaşmayı imzaladılar.
COLANİ'YE AMERİKAN "CAN SİMİDİ"...
Anlaşmanın, Lazkiye ve Tartus'ta yüzlerce sivil Alevi'nin öldürüldüğü olayların ardından Colani'ye ABD'nin attığı bir "can simidi" olduğu söylemek mümkün. Alevi bölgelerinde yaşanan soykırıma varan eylemler nedeniyle yaymaya çalıştığı "demokrat" kimliği büyük yara alan Colani, Washington'un desteğiyle biraz daha zaman kazanmış oldu.
ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİ...
SDG'nin Şam yönetimi ile imzaladığı anlaşma ilk bakışta PYD-YPG'nin, Suriye'deki Kürtler'in Anayasal haklarının tanınması dışında herhangi bir talepte bulunmadan Şam'daki yönetime tümüyle entregre olmaları gibi görünüyor. Ancak şeytan ayrıntıda gizlidir;
SDG yönetiminin anlaşma sonrası açıklamasındashem Suriye'deki tüm vatandaşların "kendi geleceklerini belirleme haklarına" atıfta bulunuldu, hem Suriye'nin "demokratik, çoğulcu ve adem-i merkeziyetçi bir devlet" olması gerektiğini ifade edildi.
Buradaki "adem-i merkeziyetçilik" ifadesi önemli; Anlaşmanın hayata geçmesi için yapılacak komite çalışmalarında, SDG tarafının ülkenin kuzeydoğusunu Şam'daki karar alma mekanizmalarından olabildiğince bağımsız tutmak için çabalayacağını gösteriyor.
Nitekim Mazlum Abdi de El Mecelle'ye verdiği demeçte, Kürtler'in "karar alma mekanizmalarına" katılımına atıf yapıp, "ne kadar katılırsak, o kadar anlaşmaya uyarız" mesajı verdi. Abdi ayrıca, sadece Suriye'nin Kuzeydoğusunun değil, başka bölgelerinde de adem-i merkeziyetçi yapılar kurulmasının gerekliliğinden bahsetti. "Özerklik” ya da “federasyon" demeden, bunu ima eden bir açıklama bu.
Anlaşmanın bir başka sonucu ise, Türkiye'de Öcalan eliyle yürütülen yeni sürece de nefes aldırmış olması. Ancak "şimdilik" kaydıyla…