Son 10 yılda suç artış hızı, yüzde 9 olan nüfus artış hızından kat kat daha yüksek. Uyuşturucu ile ilişkili suçlardaki artış ise korkunç boyutlarda.
Geçen hafta Ankara’da çok geniş kapsamlı bir uyuşturucu operasyonu gerçekleştirildi. Polislerin izinlerinin kaldırıldığı, 12 saat mesai uygulaması, çevre ilçelerden destek talebi haberleri, CHP’ye kayyum atanacağı spekülasyonu dahil kaygılı bir bekleyişe yol açmıştı.
Ertesi gün İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, neler olduğunu "Cumhuriyet tarihimizin en büyük uyuşturucu operasyonunu başkentimiz Ankara'da gerçekleştirdik" diye duyurdu. Yerlikaya’nın ilk açıklamasına göre “Narkokapan-Ankara” adını verdikleri operasyonda 525 “torbacı” yakalanmıştı.
Dev operasyonla yakalanan şüphelilerin 5'te 1'i çocuk
İlk açıklamalarda yer almayan bir konu, daha sonra savcılık tarafından yapılan açıklamada ortaya çıktı. Dev operasyonla yakalanan şüphelilerin 110’u yani toplamın 5’te 1’i çocuktu. 18 yaşın altında 110 “torbacı genç” Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonunun hedefi olmuştu.
Satır arasında kaybolan bu gerçek, toplum olarak ne kadar derin bir afet ile karşı karşıya olduğumuzun bir kanıtı. Bu felaketin rakamsal izlerini, adalet istatistiklerinde de görüyoruz.
Adalet Bakanlığı’nın 2005-2024 yılları arasındaki değişimi yansıtan endekslerine göre Türkiye’nin suç profilinde son 10 yılda çarpıcı ve ürkütücü bir değişim yaşanmış. Suç artış hızı yüzde 9 olan nüfus artış hızından kat kat daha yüksek. Uyuşturucu ile ilişkili suçlardaki artış ise korkunç boyutlarda.
9 yıllık artış oranı en düşük suç türü yüzde 15 ile hırsızlık. Hırsızlık suçundan açılan dosya sayısındaki artışın göreli olarak düşük olmasını değerlendirirken konuya benzeri suçlar ile birlikte bakmak gerekiyor. Örneğin hırsızlığın şiddet içeren daha sert türü olan yağma suçlarındaki artış yüzde 52 ile nüfus artış hızının tam 6 katı. Öte yandan dolandırıcılıktaki artış yüzde 350 ile astronomik boyutları buluyor.
'Sınıf atlayan' dolandırıcılık tercih edilmiş gibi görünüyor
Sanki hırsızlıktaki artışın göreli olarak daha sınırlı olmasının nedeni, aynı suç eğiliminin şiddet içeren yağma ve teknolojik imkanlar kullanarak “sınıf atlayan” dolandırıcılığın daha çok rağbet görmesi, tercih edilir olması gibi gözüküyor.
İnsana kast içeren yaralama suçlarındaki artış yüzde 34, cinayet suçlarındaki artış ise yüze 54 ile yine korkutucu boyutlarda.
Toplumsal çürümenin daha çarpıcı ortaya çıktığı alan ise tecavüz ve çocukların cinsel istismarı suçlarındaki vahim artışlar. Cinsel saldırı suçlarındaki artış yüzde 30, çocukların cinsel istismarı suçlarındaki artış ise yüzde 47. Çocuk istismarının tecavüz suçlarındaki artış hızının 1.5 katını aşmış olması, toplumsal çürümenin en yakıcı yanını sergiliyor.
Toplumsal olarak içine sürüklendiğimiz vahim durumun en sivri göstergesi ise uyuşturucuyla ilişkili suçlardaki artışın yüzde 100’ün bile üstüne çıkmış olması. Uyuşturucu imalatı veya ticaretiyle ilgili olarak açılan dava dosyalarının sayısı 9 yılda yüzde 110 artmış durumda. Uyuşturucu kullanma, satın alma ve bulundurma suçlarındaki artış ile yüzde 161 gibi çok daha yüksek düzeyde.
Sorunun gençler, hatta giderek çocuklar arasındaki yaygınlığı ise yarayı daha derin hale getiriyor.
Bu resmin bir tarafında mafyatik yapıların serpilmesine olanak veren eksikler ve yanlışlar var. Diğer tarafında ise artan en çok da gençler üzerinde yıkıcı bir etki yaratan yoksulluk, çaresizlik, umutsuzluk. Neredeyse her 4 gençten birisinin ne eğitimde ne işte olduğu bir koşulda, bir narkotik operasyonunda yakalananların 5’te birinin lise çağında çocuklar olması tesadüf değil. Geleceksizlik gençleri bu bataklığa çekiyor bataklığı her geçen gün daha da büyütüyor.
Ve bu bataklığı kurutmanın çaresi de “torbacı gençleri” yakalayacak polisiye operasyonlarda yatmıyor.