Türk lirası cinsinden değerlenen varlıklardaki sıkışık seyir, bilhassa hisse senetleri nezdinde yatırımcıları zorlamaya devam ediyor. Esasen ortaya çıkan resmin şimdiye dek olan kısmında, yıl başlangıcından bu yana yayımlanan, aralarında bizim de yer aldığımız, strateji raporlarında çizilen yol haritası ile paralellik gösterdiğini belirtmek gerekiyor. Kısaca hatırlatmak gerekirse; genel ekonomik koşullardaki momentumun son çeyrekten çok fazla ayrışma göstermemesi ve bunun da şirket finansallarındaki gidişatın aynı eksende devamına izin vermesi neredeyse genel konsensüs. Ek olarak, henüz başlamış olan 4Ç finansallarının da 3Ç’den ayrışmayacak olması, kısa vadeli beklentilerin şekillenmesi ve yönetiminde zorlanmalara neden oluyor. Burada en kritik nokta, birkaç haftadır dile getirmeye çalıştığım üzere, bankacılık sektörü temsilcilerinin 4Ç finansallarını açıklarken, 2025 için beklentilerini de sesli şekilde dile getirecek olmaları/birçoğunda dile çoktan getirilmiş olması. Malumunuz bankacılık sektörü, 2024’te olduğu üzere, bu yıl için de enflasyon muhasebesinden muaf tutuldu. Böyle olunca da sanayi kesimine kıyasla finansallarındaki oynaklık katsayısının çok daha düşük kalacak olmasının yanında okunabilirliği ve yorumlanmasını da nispeten kolaylaştırıyor. Ayrıca, bilançolarına yönelik gelecek dönem beklentilerinin ciddi anlamda toparlanmaya işaret etmesi, olası BIST 100 yükselişinde en önemli katalizörün bu kanaldan geleceğine dair beklentileri de canlı tutuyor. Son olarak, bitmeyen umut ile birlikte, yabancı yatırımcı girişi için sektör temsilcilerinin kurumsallık ve likidite açısından ilk akla gelen isimler olması da her koşulda pozitif ayrışma risklerini destekliyor.
Alternatif getiriler yüksek seyrini koruyor
Tüm bunların yanında, alternatif getirilerin, yüksek seyrini TCMB faiz indirimlerine rağmen koruyor olmasını da unutmamak gerek. Bu nedenle hâlâ daha ortadaki sıkışık lira likiditesi (yatırım tarafı için olandan söz ediyorum) hisse senetlerine kanalize olmakta zorluk çekiyor. Uzun bir süredir dar ve can sıkıcı bant hareketinin içerisine giren BIST için son destek hala daha TCMB cephesi olarak korunurken, oraya dair son gelişmelerin de üzerinden geçmekte fayda olabilir.
Geçtiğimiz hafta itibarıyla yılın ilk Enflasyon Raporu sunumu İstanbul’da gerçekleştirildi. Açıkçası şahsi beklentim, yakın geçmiş TCMB davranış setini de gözeterek, ilk rapor ile birlikte yıl sonu enflasyon tahmininde güncelleme yapılmaması yönündeydi. İnce detay, “yapılırsa şaşırmam, gerekir ve fakat yapılmasını da beklemem” noktasında durmamdı. Ancak, tersi oldu. Genel piyasa beklentisinin de aksine TCMB, 2025 tahmininde +3 puanlık adım attı ve %24’e yükselttiğini açıkladı. Tahmin aralığının üst kısmı ise %29’a güncellendi. Samimi ve dürüst kanaatim, atılan erken adım ile birlikte, TCMB’nin proaktif davranma isteği ve ortaya koyduğu duruş ile doğru iş yaptığı. Ancak, elbette şu gibi eleştirileri de tüm taraflar açısından yapmak en doğru olanı: Henüz kasım ayındaki tahmin sıcaklığını korurken ve geniş kesimler açısından bu beklentinin etrafında ücret zamları gerçekleştirilmişken (kimi sektörlerde hala daha gerçekleştirilme sürecinde), revizyona yönelik kafa karışıklığı ve eleştirilere hak vermek gerek. Bunun, reel gelir kanalı üzerinden ücretli kesimi zorlamaya devam edeceğini de unutmamalı. Burada bahsetmeye çalıştığım, tahminden ziyade, tahmin baz alınarak gerçekleştirilen ücret zamları.
Proaktif davranmak olmazsa olmaz
Kuşkusuz dezenflasyon süreci hiç kolay işleyen bir süreç değil ve zahmetsiz yollardan oluşmuyor. Destek mekanizmasının toplumun geneline yayılması, enflasyondaki düşüşün geniş kesimlerce talep edilmesi ve atılmış-atılacak tüm adımların arkasında durulması gerekiyor. Nasıl ki yüksek çift hane enflasyon seviyelerine 1 yıl içerisinde gelinmediyse, dönüş, gelinmedeki zaman aralığından çok daha uzun sürme riski barındırarak olacak. O nedenle sabır ve olabildiğince proaktif davranmak olmazsa olmaz. Tahmin aralığının üst kısmında %29’a yapılan güncelleme ise “beklenti kanalında” orta noktadan çok daha ağır basabilir. Böyle bir risk elbette var. Üstelik gelecek dönem beklentilerinin her kesimde farklı şekillendiği ve beklenti yönetiminin aldığı ağır hasarın ardından yeniden mevcut yönetimle inşa edilme sürecinden geçerken.
Enflasyon Raporu sunumu için paylaşmak istediğim bir diğer düşüncem ise bu köşeyi uzun yıllardır takip edenlerin şaşırmayacağı bir başlık: yinelemek isterim ki bu tarz toplantıların yapılma zaman aralığı, yapılma şekli, katılımcı kitlesi ve soru-cevap kısmı gibi detaylarının yeniden üzerinden geçmek ve şekillendirmek gerekebilir. Bence gerekiyor da. Şahsen çok uzun zamandır bunu düşünüyor ve dile getiriyorum. Basın ve ekonomistlere birlikte sunumda yapılması başlığı güncellenebilir mi? ER sunumları mevcut yapısı ile devam etmeli mi yoksa “merkez bankacılığı iletişimine önem veren” diğer örnekler de baz alınarak yeniden mi şekillendirilmeli? “Ekonomistler” başlığı mevcut düzen altında son derece geniş bir başlıktan oluşuyor. Bence “basın” kısmı da. Bilemiyorum, üzerine birileri tartışmalı. “Şimdi her şey tamam da bir burası mı eksik?” diyenler olabilir. Tam aksine, dezenflasyon sürecinde her detayın üzerinden yeniden geçilmeli. Geçmişte devreye alınan başarılı süreçler, günümüz değişen koşulları geniş çaplı değerlendirilerek yeniden dizayn edilebilir. Bunu PPK toplantıları için de gözetmeli. Yazılı metnin peşine Başkan’ın 5-10 dakikalık bir video ile kararda baz alınan koşullara dair değerlendirme yapmasından bence hiç zarar gelmez. Uzun uzun tartışmalı, doğruyu aramalı.