Ekonomi yönetimi, aylık yüksek enflasyonu yok etmenin en önemli yolunun "sağlıkta katkı payı artışı"nı geri çekmek olduğunu düşündü.
3 Mart 2025 tarihinde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan enflasyon rakamları yine çokça tartışma konusu oldu.
Hatırlayacağınız gibi Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanlığı tarafından 25 Ocak 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan “SGK Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” ile muayene katılım payları yüzde 233,3 ile yüzde 542,8 oranlarında artırılmıştı.
Söz konusu Tebliğ ile “ikinci basamak resmi sağlık hizmeti sunucularında” daha önce 6 TL olan muayene katılım payı 20 TL’ye; “Üçüncü basamak hastane olarak basamaklandırılan Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde” 7 TL olan muayene katılım payı 45 TL’ye; “tıp fakülteleri bulunan vakıf üniversiteleri sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinde” 8 TL olan muayene katılım ücreti 45 TL’ye; “ikinci ve üçüncü basamak özel sağlık hizmeti sunucularında” ise 15 TL olan muayene katılım payı 50 TL’ye çıkarılmıştı.
Başlangıçta aslında çok geride kalmış olan katkı paylarının en azından biraz daha makul hale getirilmesi ve SGK üzerindeki yükün hafifletilmesi amaçlansa da bu artışa itiraz vatandaşlardan çok ‘ekonomi yönetimi’nden geldi.
‘Excel ekonomistleri’ ocak ayı enflasyonu üzerinde ‘katkı payı’ artışının etkisini hesap edememişler ve ocak ayı Tüketici Fiyatları Endeksi yüzde 5,03 gelmişti.
İşte kızılca kıyamet burada koptu.
2025 için tahmin edilen yüzde 24’lük enflasyonun yüzde 5’i daha ilk aydan yenmişti. Üstelik Mart 2025’ten itibaren bir önceki yılın baz etkisinin de kaybolacağını hesaba katan ekonomi yönetimi, faiz indiriminin önündeki en büyük engel olan aylık yüksek enflasyonu yok etmenin en önemli yolunun daha önce yapılmış olan bu ‘katkı payı artışı’nı geri çekmek olduğunu düşündüler ve çok ender görülecek bir şekilde bir ‘kamu zammı’ geriye çekildi.
2025 yılı Şubat ayı enflasyonuna ilişkin ‘finansal mimari’ye giden yolun hikayesi bu şekilde.
Fakat sorun sadece bu yönde yapılan bir finansal mimari de değil. Bence enflasyon hesaplamalarına ilişkin olarak ‘açıklama gerektiren’ bazı önemli ‘harcama grupları’ var.
Sağlık harcamaları enflasyon hesabı içerisinde yüzde 4,09’luk paya sahip. Yani 100 TL tutarındaki sepetimizin sadece 4,09 TL’sini sağlık için harcıyoruz. Çok büyük bir tutar değil.
Şubat ayı ortasında ‘Sağlıkta Katkı Payı Zammı’ geri çekilince, bu geri çekilme sağlık harcama grubunu yüzde -4,38 geri çekmiş. Bunun TÜFE’ye etkisi ise yaklaşık 0,21 puan. Bu veri burada dursun, sonra yeniden döneriz.
Bildiğiniz gibi İstanbul Ticaret Odası (İTO) geçtiğimiz ay İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi’ni güncellemiş ve hem madde sepeti hem de harcama grupları itibariyle TÜİK’in TÜFE’sine yakınsamıştı. Gerçi onlarda hâlâ yeni hesaplamaya yönelik metodoloji ve madde sepetini oluşturan maddelerin ağırlıklarının listesi ortada yok. Sadece veri açıklıyorlar ancak, 2025 yılı Ocak ayı İTO ‘İstanbul Tüketici Fiyat Endeksi’ nde genel endeks değeri yüzde 5,16 iken TÜİK’te yüzde 5,03 geldiğini görmüş ve her iki verinin birbirine çok yakınsadığını söylemiştik.
İTO’da Ocak 2025’te Sağlık Grubu yüzde 18,82 artış gösterirken, TÜİK’te yüzde 23,57 artış göstermişti. Geriye alınan zamlar sonucunda Şubat ayı artış (azalış) larına baktığımızda ise İTO’da yüzde -0,95 olan Sağlık Grubu, TÜİK’te yüzde- 4,38 azalış göstermiş. Olabilir mi? Olabilir.
Fakat TÜİK hesaplamalarında turbun büyüğü giyim harcama grubunda. Giyim ve ayakkabı gruplarının harcama sepeti içerisindeki ağırlığı yüzde 7,16. Sağlık grubunun çok daha üzerinde bir harcamayı giyim ve ayakkabıya ayırıyoruz.
İTO ‘İstanbul Tüketici Fiyat Endeksi’nde giyim grubu, ocak ayında azalış göstermiş. Değeri yüzde -1,62. TÜİK’e baktığımızda Ocak ayında TÜFE’de Giyim ve Ayakkabı Grubu yüzde- 5,17 değerini almış. ITO’da Şubat ayına geldiğimizde Giyim Grubu yüzde 0,14 artış gösterirken, TÜİK’te Şubat ayında Giyim ve Ayakkabı Grubu yüzde 5,06 düşmüş.
Yani TÜİK’e göre Ocak ve Şubat aylarında Giyim ve Ayakkabı peşi sıra önce yüzde 5,17’e sonra 5,06 düşmüş.
Yıllıkta ne olmuş derseniz; ITO’ya göre Giyim Grubu yıllık yüzde 60,98 artarken, TÜİK’e göre Giyim ve Ayakkabı Grubunun yıllık artış oranı yüzde 20,84. Bu inanılmaz farkın kimsenin kafasında şüpheye yer verilmeyecek şekilde açıklanması gerekiyor.
İTO Enflasyonu ile TÜİK enflasyonu karşılaştırmasında Harcama Grupları arasındaki diğer büyük fark ‘Eğlence ve Kültür’ Grubunda. İTO’ya göre bu grubun yıllık enflasyonu 29,26 iken TÜFE’de 44,85 çıkmış. İTO’nun İstanbul Genelini TÜİK’in ise Türkiye Genelini hesaba dahil ettiği düşündüğümüzde bu fark anlaşılabilir. Bence burada çok büyük bir sorun yok.
TÜİK’te Haberleşme Ana Grubu 8 maddeden oluşan bir sepet. Bunlar içinde; koli gönderme ücreti, cep telefonu, telefon görüşme ücreti, cep telefonu görüşme ücreti, telefon aboneliği ve internet ücreti hemen hepimizin kullandığı ve nerede ikamet ettiğimizden bağımsız ödediğimiz bedeller.
İTO enflasyonunda Ocak ayında Haberleşme Grubu yüzde 5,01 artış gösterirken, TÜİK’te yüzde 2,14 artış göstermiş.
İTO enflasyonunda Şubat ayında Haberleşme Grubu yüzde 0,06 artış gösterirken, TÜİK’te yüzde 2,38 artış göstermiş.
Haberleşmenin TÜİK enflasyon sepetindeki payının yüzde 3,62 olduğunu da not edelim.
Bence bu grupta özelinde her iki enflasyon hesaplaması arasındaki bu oynaklığın sebebi de bir açıklamayı hak ediyor.