Almanya’daki seçimler de yapıldı. Sağ-kanat popülist Alternative für Deutschland partisinin hükümette yer almayacağı belli olsa da, seçimlerden ikinci çıktığı bir gerçek. Aslında Alman seçimlerinde olanlar tüm demokrasi dünyasında cereyan ediyor. Her yerde sağ kanat popülist partiler ilerleme kaydediyorlar. Liberal demokrasiye ait olduğunu düşündüğümüz partiler endişe ifade ederek, hiçbir şekilde “faşistlerle” ortaklık yapmayacaklarını bildiriyorlar ama gün gelir, Avusturya ve Hollanda’da olduğu gibi, onları hükümete ortak etmekten başka çare kalmayabilir. ABD’ye bakacak olursak, Trump da Batı Avrupa demokrasilerini tehdit eden sağ kanat popülistlere benziyor. İlginçtir ki, Trump ve şürekası Almanların Nazi partisi olarak gördükleri parti hakkında çok olumlu değerlendirmeler yapıyorlar.
Bildiğimiz şekliyle demokrasinin sonunun yaklaştığı türünden değerlendirmeler yapılırken, bunun önlenemez bir gelecek olduğunu kabullenmeden önce, sağ kanat popülist partilerin neden yükselişe geçtiğini araştırmamız önem arzediyor. Belki işe popülistlerin en yaygın desteği nerelerden sağladıklarına bakarak başlayabiliriz. ABD de popülistler en güçlü desteği Okyanus kıyısındaki eyaletlerde değil, daha yerleşik kırsal yerleşim örüntüsünün egemen olduğu ve iç siyasetin daha çok ağırlık taşıdığı orta eyaletlerden aldılar. Almanya’da “faşistlerin” en güçlü oldukları bölge ise eski Doğu Almanya. Her iki yerde de seçmen kitlesi müesses nizamın temsilcilerine, ülkeyi yöneten seçkinlere karşı güçlü bir yabancılaşma duygusu besliyor. Başka türlü ifade edecek olursak, yönetimin kendilerini dışladığını veya hükümetin onların çıkarları ve dertleriyle ilgilenmediğini düşünüyorlar. Peki neden?
Algıları görmezden gelemeyiz
Seçim kampanyalarında öne çıkan temalar, sağ kanat popülizmin destekçilerinin ne gibi endişelerden yola çıktıklarını gösteriyor. Listenin başında denetimsiz yabancı göçü geliyor. Neden? Seçmenler göçmenlerin çok yönlü sorunlar yarattığını düşünüyor ama kanımca en büyük endişeleri yerlileri işlerinden ettikleri. Araştırmalar bu korkunun sağlam temellere dayanmadığını gösteriyor. Göçmenler çoğu zaman yerlilerin istemedikleri işlere talip oluyorlar. Ayrıca, yeni işler kurarak yerel iktisadi hayatın canlanmasına da katkıda bulunabiliyorlar. Ancak olgulardan değil, algılardan söz ediyoruz ve bunları görmezden gelemeyiz.
Yerleşik partilerin üzerine etkili biçimde eğilmedikleri sorunlar arasında iktisadi durgunluk da var. Trump’un “Amerika’yı Yeniden Büyük Yapalım” özlemini dile getiren ifadesi, aslında ithal malları nedeniyle işsizliğe mahkum edilmiş ya da kendilerini böyle bir kaderin beklediğine inanan seçmenlerin “haksız” rekabeti gümrük vergileriyle önlemeyi vaat edenlere inancını gösteriyor. Almanya’da ekonominin üç yıldır genişlememesi de işsizliğe mahkum olmaktan korkan ve çoğu Doğu Almandan oluşan kitlelerde tatminsizlik ve korku yaratıyor.
Avrupa’daki popülist sağ kanat partileri AB’nin günlük yaşamlarına kendileri aleyhine müdahale ettiğini, bu işten kazançlı çıkanların ise başkaları olduğunu düşünüyorlar. Trump’ın destekçileri de Federal hükümetin kendilerinden aldığı kaynakları başkalarının yararına kullandığını düşünüyorlar. Böyle olunca da, örneğin Trump’ın adamlarının federal kurumlara saldırarak onları milletin parasını har vurup harman savuran israfın merkezi ilan etmelerine şaşmamak gerek. Korkarım Avrupalı popülistler de devlete aynı gözle bakıyorlar.
Amerika’daki seçim kampanyası sırasında sık eleştirilen kavramlardan biri “wokism” di. Bu deyim kamu hayatının muhtelif alanlarında eşitliği gerçekleştirmek ve çeşitliliği artırmak için başvurulan uygulamaları anlatmak için kullanılıyor. Anlaşıldığına göre, Trump’ın destekçileri önlemlerin nitelikli kişileri federal görevlerden dışladığını, ırk ve cinsiyet eşitliği türünden gerekçelerle niteliksiz kişilerin göreve getirildiğini ileri sürüyorlar. Bu konu Almanya seçimlerinde ön plana çıkmamakla birlikte, çoğu Almanın AB aracılığı ile Alman çalışma ahlakına ve disiplinine uymayan kurallara uymak mecburiyetinde kaldıklarını düşündükleri bilinmektedir.
Sağ kanat popülizmine cevap verecek politikalar geliştirilmeli
Popülist siyasi partilerin şikayetçi oldukları konular arasında seçmenin sorgulamasına dahi izin verilmeden cinsiyet eşitliği, cinsel tercih özgürlüğü gibi bazı değerleri kabule zorlandığı hususu da bulunuyor. Bu değerleri sorgulamak ise aşağılanmak ile sonuçlanıyor. Aslında birçok seçmen bu değerleri sorgulamak istiyor ama müesses nizamın temsilcilerinin küstahlığı karşısında sesini çıkarmaya çekiniyor. Popülist partiler seçmene itiraz için sesini yükseltme fırsatı vermiş oluyor.
Sağ kanat popülizminin daha da gelişerek liberal demokrasinin işleyişini tehdit edebileceğine ilişkin daha bir dizi neden akla gelebilir. Eğer liberal demokrasinin korunması isteniyorsa, o zaman sağ kanat popülizmini besleyen nedenlerin araştırılması ve bunlara cevap verecek politikaların geliştirilmesi lazımdır. Bu yapılmadığı takdirde, liberal demokrasinin sonu geldiği, kolayca kendini doğrulayan bir tahmine dönüşebilir.