Rezerv ne kadar yüksekse, ülkenin ekonomik dayanıklılığı ve dış şoklara karşı direnci o kadar güçlü kabul edilir; ülkenin piyasalardaki risk algılaması o kadar iyi olur. Oran düştükçe ülkeye dair soru işaretleri artmaya başlar, algı bozulur ve risk primi yükselir.
Merkez bankaları, para ve kur politikasını desteklemek, piyasalara güven vermek, kamunun döviz borçlarını vadelerinde ödemek ve gelecekte karşılaşılacak olası dış şoklara karşı kullanmak için döviz rezervi tutarlar. Son dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın rezervlerindeki düşüş dikkat çekiyor.
Ekonomist Haluk Bürümcekçi, hafta sonu yaptığı bir paylaşımında "Yurt içinden ciddi döviz talebi gelirse rezervlerin yeterliliği tartışılır" uyarısında bulundu.
Yıllardır finans dünyasının içinde olan ve Merkez Bankası bilançosunu yakından takip eden bir ekonomist olarak analiz ve tahminlerini güvenilir bulduğum Bürümcekçi, Merkez Bankası'nın 19 Mart'tan bu yana yaptığı döviz satışlarının 43 milyar dolara ulaştığını söylüyor.
Bürümçekçi, rezervlere bir de swapları yani geçici olarak ödünç alınan dövizleri hariç tutarak bakıyor ve döviz satışları sonrası swaplar hariç ne rezervlerin ise 20 milyar doların altına indiğine dikkat çekiyor. Bir anlamda gerçek ve kullanılabilir rezerv miktarını gösteren bu rakam 19 Mart öncesinde 65 milyar dolar düzeyindeydi.
Rezervin ideal seviyesi ne olmalı?
Piyasalar, yatırımcılar ve rating kuruluşları, merkez bankalarının rezerv seviyesini çok önemserler. Çünkü rezervler azaldıkça kırılganlık riskinin arttığını, yatırımcı güvenin azaldığını ve kur üzerinde baskının yoğunlaştığını düşünürler.
Döviz rezervleri, merkez bankalarının ellerindeki döviz, altın ve benzeri varlıklardan oluşur. Rezervin ideal oranı konusunda ise tek bir ölçüt yoktur. Farklı yaklaşımlar ortaya çıkar.
- Kimi merkez bankası, aylık ithalatın belli bir katı kadar rezerv tutmaya çalışır. Bunun için dış destek olmadan mevcut rezervler ile ülkenin ihtiyacı olan mal ve hizmetleri ne kadar süreyle sağlayabileceğini öngörmeye çalışırlar. Bu noktada en az 3 aylık ithalatın karşılamasını tavsiye edeneler de vardır ama en güvenlisi 6 ay olarak görülüyor. Bu hesaba göre aylık ithalatımızın ortalama 30 milyar dolar dolayında olduğu düşünüldüğünde 6 aylık ithalatı karşılamak için en az 180 milyarlık döviz rezervi tutmamız gerekiyor.
- Diğer bir ölçüt ise kısa vadeli dış borçlardır. Bu ölçüt ise dış borç imkânının tamamen kapanması halinde, ülkenin bir yıl içinde vadesi dolacak borçlarının ne kadarını ödeyebileceğini gösterir. Bu yaklaşımda rezervin kısa vadeli dış borca oranının en az 1 olması, yani bir yıl içinde vadesi gelecek olan döviz cinsi borç anapara ve faiz ödemelerini karşılamaya yetecek düzeyde olması istenir. Türkiye’nin gelecek bir yılda vadesi dolacak olan borcu 220 milyar dolar dolayında seyrediyor. Dolayısıyla bu seviyede bir rezerv bulundurmak rahatlatıcı olacaktır.
- Başka ölçütler de var. Mesela bazı ülkeler, rezervin beklenen cari açık ve vadesi bir yıl içinde gelecek olan borç ödemelerini karşılayacak düzeyde olmasına dikkat ediyor. Bu oranın yüksekliği dış şoklar karşısında dayanıklılığı da gösterdiğinden ülke risk primini etkiliyor.
- Bazıları ise rezervlerin kısa vadeli borçlar ile portföy yatırımlarındaki olası çıkışı karşılayacak düzeyde olmasına çalışıyor. Rezervleri geniş para arzına oranlamak da mümkün. Bu içeriden gelecek döviz talebini de dikkate almak anlamına geliyor. Aynı zamanda bankaların yükümlülüklerinin ne kadarının rezervler tarafından desteklendiğini göstermektedir. En az yüzde 20 olması iyidir.
- Kısa vadeli borç ödemeleri ile M2 para arzına göre oran belirlemek diğer bir yol. Bu oran ekonomi daraldığında, ani bir duruş olduğunda ya da riskten kaçış başladığında ne olacak sorusunun cevabıdır.
Kısacası, rezervlerin ideal seviyesi konusunda ölçüt çok. Ancak siz hangi ölçütü seçerseniz seçin, rezerv ne kadar yüksekse, ülkenin ekonomik dayanıklılığı ve dış şoklara karşı direnci o kadar güçlü kabul edilir.; ülkenin piyasalardaki risk algılaması o kadar iyi olur. Oran düştükçe ise ülkeye dair soru işaretleri artmaya başlar, algı bozulur ve risk primi yükselir.