‘Patron iyi, çevresi kötü!’ sitemini sıkça işitiriz. Yöneticiyi kollar gibi gözüken bu söz aslında onu küçümser. Söyleyen kişiyi gerçeklerle yüzleşmekten alıkoyar. En önemlisi de, böyle bir durum imkansızdır – patron neyse çevresi, çevresi neyse patron odur.
‘Çar iyi, Boyarlar (asiller) kötü’ Rusya’da yaygın bir söz. Daha önemlisi, tarihi bir siyasi yaklaşım. Sebebi açık: Bir yandan hükümdara toz kondurmamak ve muhtemel cezasından korunmak, öte yandan da mevcut durumdan mutlu olmadığını belirtmek.
Benzer bir duruma iş hayatında da sıkça rastlıyoruz. Bu yazıyı okuyan yöneticilerimizin ‘benim iş yerimde insanlar neden mutlakiyet rejimlerinde rastlanan davranışlar göstermek zorunda hissediyor?’ diye sormasında yarar olabilir!
Ancak masum, hatta cılız gibi gözüken bu sitem üç açıdan tehlikeli.
Birincisi, patronu kollayayım derken aslına onu küçümsersiniz. Neden mi? ‘Çevresi kötü’ olan bir insan için ihtimalleri beraber düşünelim, yöneticiniz için aslında ne ima ettiğinizi anlayalım. Ya durumun farkında değildir – yani yetkin değildir. Ya ekip kurmayı/ yönetmeyi bilmiyordur – yani en temel yöneticilik vasfından mahrumdur. Ya da aksiyon alamıyordur – yani güçsüzdür. Hiç biri iyi değil, öyle değil mi?
İkincisi, kendinizi bir hayal alemine hapsedersiniz. Yöneticinizin hoşunuza gitmeyen kararlarını anlamak, değerlendirmek, bazen hak vermek, bazen katılmamak yerine topu taca atarsınız. Mesela sizi terfi mi ettirmedi? ‘Kesin o etrafındakiler yüzünden!’ der geçersiniz. Terfiyi hak etmemeniz, daha kalifiye başka bir aday olması, bütçe kısıtları bulunması veya yöneticinizin düpedüz yanlış/ haksız karar vermesi gibi ihtimaller akla bile gelmez. Siz haklı kurban, patron masum, çevre kötü. Tertemiz.
Üçüncüsü, ‘patron iyi, çevresi kötü’ diye bir durum eşyanın tabiatına aykırıdır. Böyle bir şey olmaz, olamaz. Yakın çalışma ekibini seçen kişi yöneticinizin ta kendisidir. İş hayatının temel kuralıdır: ‘A kalite yöneticiler A kalite kişileri işe alırlar. B kalite yöneticiler -rahat yönetebilmek ve başkasının parlamasını engellemek için- C kalite kişileri işe alırlar.’ Üstelik lritik kararları, çalışma arkadaşlarından etkilenerek ancak sorumluluğu taşıyarak alan kişi, yöneticinizin ta kendisidir. Tam da bu yüzden, ‘zaferde kimin heykeli dikilecekse mağlubiyette o kurşuna dizilir’. Belki de en önemlisi, zamanla yakın çevresine benzeyen, yöneticinizin ta kendisidir. İspanyol filozof Gasset’in ‘Ben, kendim ve çevremin toplamıyım’ dediği durum tam da bu! En çok zaman geçirdiğimiz beş-altı kişinin ortalaması olduğumuzu gösteren araştırmalar var.
Peki ne yapmalı?
Öncelikle gerçekle yüzleşmeli ve ‘patron iyi, çevresi kötü’ illüzyonundan sıyrılmalı. Sonra somut durumun somut tespitini yapmalı. Yukarıdaki terfi örneğinde bahsettiğim üzere, kendinizi ‘haklı kurban’ görmek yerine alternatif açıklamaları düşünmeli. Bu çerçevede soru, görüş ve yorumlarınızı ilgili kişilerle paylaşmalı (‘neden terfi alamadım?’ veya ‘bence şu sebeplerden dolayı terfi etmeliydim’). Gelişmelere göre, durumun sizin için ne ifade ettiğini (sürdürülemez, tatsız, makul, iyi) ve alternatiflerinizin (iş değiştirmek, birimler arası transfer) ne kadar cazip olduğunu düşünmeli. Son olarak, gölge boksuna kaçmadan kararınızın icabını yerine getirmeli.
Kendinize iyi bir çevre kurduğunuz bir hafta diliyorum.