Çok önemli olaylar peşpeşe cereyan ediyor. Trump göreve başlar başlamaz Amerika’nın dış ilişkilerini derinden etkileyecek sıradışı uygulamalara imza attı. Başka bir alanda, al Şara Suriye’nin geçici cumhurbaşkanı ilan edildi, artık yabancılarla doğrudan temas edebiliyor. Ülkenin yeniden inşası için gereken fonların ana kaynaklarından birinin Suudi Arabistan olması beklendiğinden, Türkiye’den önce Riyad’ı ziyaret etti. Olaylarla dolu bu ortamda, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın İsviçre’de Ermeni diasporasının egemen olduğu bir toplantıdaki beyanları hak ettiği ilgiyi görmemiş olabilir. Türklere yüklenip, onları soykırım yapmakla suçlamak gibi tipik bir davranış sergilemek yerine, Sayın Paşinyan konunun daha ayrıntılı incelenmesi gerektiğini ileri sürdü. 1939’da kimse soykırımdan söz etmezken, 1950’de herkesin neden bu konuyu konuşmaya başladığı konusundaki merakını da yüksek sesle paylaştı.
Diasporanın ileri gelenleri, geçmişte kalmış olayların yeniden incelenmesini önerdiği için, Başbakanın konuşmasını rahatsız edici buldular. Türklerin yaptığı bir soykırımın mağdurları olarak görülmekten fazlasıyla memnundular. Türklere yönelik suçlama, diasporanın ortak bir dava etrafında toplanmasına ve yerleştikleri toplumlarda ayrı kimliklerini korumalarına önemli katkıda bulunuyordu.
Sayın Paşinyan’ın açıklaması dikkatle okunursa, Osmanlı İmparatorluğu’nun muhtelif yörelerinde yaşayan Ermenilerin kaderinin soykırım olabileceği fikrini reddetmiyor. Onun araştırmak istediği uluslararası kamuoyunu kimin hangi amaçla yönlendirerek herkesin 1950’den sonra soykırımdan söz etmeye başlamasıdır. Böylece Başbakan hangi olayların cereyan ettiği ile bunların aradan zaman geçtikten sonra yeniden inşa edilerek siyasi amaçlar için kullanılmasının birbirinden farklı iki olgu olduğunu saptıyor. Kendisi her iki olgunun da incelenmesi gerektiğini belirtiyor.
Bu arada bazı gözlemciler soykırım fikrini önce Türkiye’nin NATO’ya girmesi konusundaki şüpheleri yoğunlaştıracağı ümidiyle Sovyetlerin yaydığını ileri sürmüş bulunuyorlar. Her ne kadar soykırım iddiasının menşei Sovyetler olabilirse de fikir kısa sürede bazı Batı ülkelerinin yönetimi ve diaspora tarafından benimsendi. Osmanlı’nın Balkanlardan çekilmesi sırasında Müslümanlara dönük kitlesel ölümleri görmezden gelen bu hükümetler, zaten bir türlü kendilerinden olduğunu kabul edemedikleri Türkiye’ye karşı yeni bir itham nedeni bulmuşlardı. Buna karşılık, biraz önce de işaret ettiğimiz gibi, diaspora yerleştikleri ülkelerde kimliklerini korumak için yeni bir kavrama kavuşuyordu ki, bu özellikle diasporanın yerleştiği ülkelerdeki kiliseler karşısında varlığın sürdürmeye çalışan Ermeni Kilisesi için önem arz ediyordu.
Çoğunluk itibariyle Türkler soykırım ithamını tarih incelenmeden ileri sürülen samimiyetsiz bir iddia olarak görüyor. Ancak, çoğu Türk, Ermenilerin başına büyük kötülüklerin geldiği konusunda tereddüt beslemiyor. Buna karşılık, yaşananların bir Dünya Savaşı çerçevesinde cereyan ettiğini, bu süreçte Ermenilerin önce Rusya daha sonra da diğer bazı Avrupa ülkeleriyle işbirliği yaparak kendi devletlerini kurmak için bazı bölgeleri Türkler ve Müslümanlardan arındırmaya yöneldiklerini halbuki hiçbir bölgede nüfusun çoğunluğunu oluşturmadıklarını düşünüyorlar. Bu girişimin sonucu herkes için tam anlamıyla bir felaket olmuştur. Nüfusun çoğunluğunu oluşturmaktan öteye devlette de hakim unsur olduklarından, Türklerin isyan eden etnik gruplara karşı çok sert davrandıkları bir vakıadır. Savaş döneminde sivil yönetimin zayıf kalması, bazı imparatorluk tebaasının zorbalık yaparak karışıklıktan kendilerine maddi imkanlar sağlaması da söz konusu olmuştur. Ancak soykırım sözünün doğduğu Almanya’da bu söz insanların bir kusur işledikleri için değil sadece Yahudi olmaları nedeniyle katledilmelerini anlatıyordu. Türkiye’de ise, çok uluslu imparatorluk çökerken, imparatorluk tebasını oluşturan unsurlar, kurmayı tasarladıkları müstakbel devletlere toprak kazanmak için mücadele ediyorlardı.
Türklerin neler yaşandığına ilişkin açıklamaları yetersiz ve taraflı bulunabilir. Tam da bu nedenden dolayı Paşinyan’ın önerisi ciddiye alınmalı ve kararlılıkla uygulanmalıdır. Türklerin ciddi araştırmalar yapılmadan herhangi bir suçlamayı kabul etmeyecekleri ancak şimdiye kadar çok yönlü araştırmaların da yapılmadığı bellidir. Araştırmalar sonucunda, Türklerin kendilerine ait olan toprakları korumaya çalışırken başka halklara verdikleri zarar da ortaya çıkabilecektir. Eğer Ermenilerin ve Türklerin geçmişe ilişkin duygularına dayanak teşkil eden olaylar incelenirse, her iki toplum da kendilerini geçmişlerinin üzerlerine örttüğü gölgeden daha kolay sıyrılabilirler; ve herkesin kazançlı çıkacağı bir ortak refah bölgesi kurmaya yönelebilirler. Paşinyan’ın sözleri o yönde ilerlemeye katkıda bulunuyor.
****
Not: 3 Şubat Pazartesi günü iletişim güçlükleri ve editöryal bir yanılgı sonucu yazarımız İlter Turan’ın Siyaset Penceresi sütünu sadece elektronik olarak yayınlanmıştır. Okuyucularımızın bilgisine sunarız.