Fikirleri, kendi aklımızın ürünü haline getirmeden sorunlarımızın çözümünde kullanmamız mümkün olmuyor. Ustamız Nezih Demirkent’in en önemli meziyetlerinden biri aklını başkasına emanet etmemekti.
Bugün meslek büyüğümüz, Nezih Demirkent’in vefatının 24. yıldönümü. Rahmetle ve şükranla anıyoruz. Demirkent, basının ‘babası’ydı. Bu lakap, kolay takılmaz. Ona ‘Nezih baba’ denilmesinin nedeni, mesleğine de, meslektaşlarına da sahip çıkmasıdır.
1987’de muhabir olarak girdiğim DÜNYA gazetesinde, buna defalarca tanık oldum. Gazetesinde ister 20, ister 80 yaşında olsun içinde gazetecilik ateşi yanan herkese yer vardı. Uzak durdukları da vardı, ustamızın…
Konserve görüşlerden hiç hoşlanmazdı mesela. Keza, geçmişte iyi sonuçlar vermiş olsa da, kopya bilginin zaman kaybı olduğuna inanırdı. Gazeteyi hazırlamak üzere her sabah yaptığımız gündem toplantılarında, söylediklerinizin gerçekten sizin fikriniz olup olmadığını, zihninizde gerçekten olgunlaşıp olgunlaşmadığını hemen anlar, sigarasını dudakları arasında bir uçtan diğerine gezdirirken, “yine hap gibi yutmuşsun bir şeyleri” derdi.
‘Hazır çorba’ tipi düşünceleri sevmezdi. Olup biteni, derinlemesine inceleyip sonuçlar çıkarmak yerine, kulaktan dolma bilgilerle değerlendirmeye kalkarsanız, vay halinize… Demirkent’in mesleki karakterini bağımsızlık şekillendirdi.
1982’den 1992’ye, ülkenin belki de en zorlu 10 yılında, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak, bağımsız ve bağlantısız gazetecilikte direnmesinin temelinde de, omuzları üzerinde başkalarının değil, kendi kafasını taşımak yatıyordu.
Bugün medyamızda, Nezih Demirkent’in aklını başkasına emanet etmeyen, bağımsız duruşuna ihtiyaç arttı. Gazeteniz EKONOMİ, ustasının ilkelerinden aldığı güçle, hep bu ihtiyacı karşılama gayreti içinde olacak.