Soru işaretleri ile dolu 2025 ve sonrasını düşünmeye devam ederken, bunca koşuşturmacanın içerisinde, yılın ilk ayına ait işlemler başladı da bitti de. Ocak ayının ilk yarısını çok fazla “kimin, neyi, nasıl” fiyatladığı başlıkları üzerinden konuşmaya hiç gerek yok. Klasik yıl başlangıcının ilk safhası oldu. Olması gerektiği gibi yani. Bir önceki yılın bittiği noktadan devam, Çin’i tatile gönderene ve ABD’de başkanlık koltuğu değişimini bekleyene dek, olabildiğince diğer her şeyi duymadan.
Bu köşedeki son dönem yazılarının tamamında şu kelime grubu mevcut: “ABD’de değişen siyasi dönem.” Bol bol duydunuz ve duymaya da devam edeceksiniz. Cümle yapısı değişir, ancak, içerik farklılaşmaz. Henüz konuya dair konuşma frekansımızda önemli bir değişiklik yok. Olacak. İlk işaretler gelmeye başladı bile. Meksika, Kanada ve Çin tarifeleri hafta sonu itibarıyla yürürlüğe girdi. Sadece yüzdesel değişimlere sığ odaklanma yaparak “beklenen kadar kötü değil” demek, şu aşamada yapılacak en kötü çıkarım. Çok değil, birkaç hafta önce, Kolombiya ile, Türkiye’de henüz yerel saat itibarıyla sabah olmamışken, göçmenlerin geri gönderimi üzerinden düşülen anlaşmazlık kaynaklı, tarifelerin uygulanacağı ve uygulanmayacağına dair iki farklı açıklama izlendi. Bunların tamamı yarın için potansiyel belirsizlik başlıklarının bugünden işaretleridir. Tamamı da kestirmesi güçtür.
Fed, izlemek ve mümkünse yavaş ilerlemek istiyor
Buradan devam ederek, Fed’in neden durmak istediği üzerine de kafa yormak sanılan kadar zor değil. Problemli nokta, Fed’in durması değil, durmasına dek geçen süreçteki problemli iletişimi. O kısım için fazlasıyla söylendiğim için kotamı daha fazla kullanmak niyetinde değilim. Buradan sonraki esas konu, Fed’i durma noktasına getiren gelişmelerin ne yöne ve nasıl evrileceği. Fed, güç bela, henüz hedefe getiremese de enflasyondaki geri çekilmenin yol üzerinde hasara uğramasını istemiyor. Atılan faiz indirimi adımlarının ardından geri dönmenin ve artırım patikasına girmek zorunda kalmanın da ne kadar sıkıntılı bir durum olduğunu fazlasıyla biliyor. Sadece ABD açısından değil, dünyanın geri kalan tüm kesimleri için. O nedenle durmak, izlemek ve mümkünse yavaş ilerlemek istiyor. Tam da bu nedenle, gelecek 5 yılda Amerikan para politikasını kestirmeye çalışırken, ne eski dönemlerdeki düşük faiz oranlarını beklemeli ne de resesyon seçeneği masaya güçlü şekilde gelmedikçe agresif faiz indirimleri. Bir süre için ABD ile dünyanın diğer yarısı arasındaki faiz makasının genişlemesi, 2025’in en beklenen gelişmelerinden birisi. Dikkat, sadece “bir süre için”. Sürdürülebilirliği pek mümkün olmayan bir durum. ABD için de sorun olmakla birlikte, biz diğer faniler açısından dış fonlamada ciddi zorlayıcı koşullar anlamına geliyor.
Biraz fiyatlamaları da konuşmalı. Yılın ilk ayına ait işlemleri tamamladık. Küresel hisse senetleri %3’lü seviyelerde yükselişle yıla başlarken, Amerikan doları genele yayılır işlemlerde Aralık’a kıyasla sınırlı düzeyde geri çekildi. GOÜ FX grubu 3 ay sonra %2’ye yakın değerlenirken, mutlak değişimde sınırlı gibi görünse de genel stresteki azalıştan fayda sağlamayı başardılar. Elbette tüm bu konuştuklarımızın önemli bir kısmı ABD’deki görev değişiminden önceki süreçte gerçekleşti. Ocak’ın son haftası, hisse senetlerinde değer kayıpları ve USD pozitif işlemlere sahne oldu. Kuşkusuz en iyi başlangıç, %7’ye yakın yükselen ons altın ve %3 ile petrolde. USD stresi ve faizlerdeki azalışın nemalanması ons altına düşerken, petrol ise yeni dönemin beklentileri ile hareket etti.
Tüm bunlar olup biterken, Türk lirası ve cinsinden değerlenen varlıklar da yıla nispeten iyi başlangıçlarla merhaba dediler. BIST 100 endeksi lira cinsinden %2’ye yakın yükselişle üçüncü ayda da pozitif patikada kalmayı başarırken, bankacılık sektörü %3 ile pozitif, sanayi kesimi ise %3 ile negatif tarafta şekillendi. Liradaki kayıp %1 ile son birkaç aya kıyasla daha sınırlı gerçekleşirken, CDS ise %3 aşağı geldi. Türk varlıkları açısından ocakta en dikkat çeken ralli, lokal ve döviz cinsinden devlet kağıtlarında oldu. 2, 5 ve 10 yıl vadeli TL cinsi kağıtlarda 7 haftalık faiz düşüşü süreci, Aralık’taki TCMB hamlesine yönelik beklentilerin öncesi ve devamında satın alınması ile devam ediyor. Son dönemde biraz yavaşlama riski konuşulsa da 2 yıl vadelide 7 haftada yaklaşık 600bp düşüş olduğunu not düşelim. 10 yıl vadeli USD eurobond ise Ocak’ta -15bp ile trade etti. Bu girişler, faiz indirim döngüsüne girdiği düşünülen ülke varlıkları için gayet normal fiyatlamalar. Bu hızda devam etmeme riski olmakla birlikte, yılın ilk yarısında eğilimin korunması sürpriz olmaz. İkinci çeyreğe geçişin yakın noktalarında hisse senedi piyasalarına da “en kötünün geride kaldığı” düşüncesinin uğraması uzak ihtimal değil. Elbette “kademeli toparlanma” ile birlikte.