Mal ticaretinde ABD, AB’ye açık veriyor; Trump haklı. Ama iş hizmetler ve gelirlere geldiğinde, ABD’ye karşı açık veren taraf AB. Trump bunu görmezden geliyor.
Tarifeler ve etkileri konuşulduğunda bünyemde oluşan “Mesele tarife değil yeğen!” diyerek söze girme isteğini zor bastırdığım doğrudur. İzninizle içime attıklarımı burada aktarayım, sohbet de olsun piyasa tahmini de.
Trump 27 Şubat’ta, “Avrupa Birliği (AB), ABD’yi kazıklamak için kuruldu.” (Google çevirisi kullanılmıştır.) açıklamasını yapmadan hemen önce, “ABD, her şeyi Avrupa’dan alıyor ama onlar bizden hiçbir şey almıyor.” demişti. Belli ki o da bu meseleyi içine atmış, sonunda patlamıştı. Söylediğini destekleyenler de oldu, eleştirenler de. Destekleyenlerin neyi desteklediğini anlamadım ama eleştirenlerle ortak dilimiz iktisat. Bunlardan biri de öğrencisi olmaktan ve birlikte üretmekten gurur duyduğum Profesör Jesper Rangvid idi ve Trump’ın cümlesini şöyle düzeltiyordu: ABD ve AB birbirlerinden benzer miktarda alışveriş yapıyor.
Peki rakamlar ne söylüyor? Avrupa Merkez Bankası’nın veri tabanına göre, 2023 ve 2024’te AB, ABD’ye sırasıyla 179 milyar ve 213 milyar Avro dış ticaret fazlası vermiş. Yani Trump haklı: ABD, Avrupa Birliği’nden daha çok mal almış.
O halde Rangvid Hoca neden itiraz ediyor? İtiraz ediyor çünkü toplam ticaret sadece mal ticaretinden ibaret değildir. Trump, ABD bankalarının ve teknoloji şirketlerinin ihraç ettiği hizmetleri dikkate almıyor. Avrupa Birliği, ABD’ye hizmet ticaretinde 2024’te 156 milyar, 2023’te 124 milyar Avro açık vermiş. Mesele hizmet olduğunda, hiçbir şey almayan Avrupa değil ABD.
Gelirler kaleminde AB açık veriyor
Madem alışverişi konuşuyoruz ve madem serde iktisatçılık var, o halde ‘gelirler’ kalemine de bakmak gerek. Burada da AB, ABD’ye açık veriyor. Yani, AB kazandığından daha fazlasını ABD’ye ücret geliri ve temettü olarak ödüyor.
Toparlayalım: Mal ticaretinde ABD, AB’ye açık veriyor; Trump haklı. Ama iş hizmetler ve gelirlere geldiğinde, ABD’ye karşı açık veren taraf AB. Trump bunu görmezden geliyor. Uluslararası kuruluşlar ise sessiz. Onlar, tarife oldubittisini sorgulamak yerine etkilerini konuşarak Trump yönetiminin kendinde hak gördüğü dünya ticaretine yön verme gücünü altın tepside sunuyorlar.
Bir gecede birine ceza kesip diğerlerine istisna veren Trump, aslında hâlâ pazarlık masasında. 4 Nisan’da, diğer ülkeler “fenomen” bir öneri ile gelirse tarife oranlarını yeniden ele alabileceğini söyledi. Ben de kendisine böyle bir öneri hazırladım: İktisada Giriş dersini almış ve dersi derste dinleyen danışmanlarla çalışması.
Bu dersi aldığınızda, ticari ilişkinin sadece mal ticaretinden ibaret olmadığını, hizmetler ve gelire de bakmak gerektiğini görürsünüz. Ayrıca J. Rangvid’in ısrarla uyardığı gibi, cari denge hesabınız açık verirse, finans hesabınızın aynı miktarda fazla vermesi gerektiğini de (hata-noksan hariç) öğrenirsiniz. Yani, Trump’ın sadece tek bir kalemine odaklanarak değiştirmek istediği toplam ödemeler dengesi tablosunun, çok daha karmaşık bir konu olduğunu anlarsınız.
Sarsıntı sadece büyüme ve enflasyonla ilgili değil
Çok zorda kalırsanız fabrika da taşınır teknoloji de. Lakin siz bunu yaparken, sermayenin de taşınacağını iyi anlamanız gerek. O yüzden bugünkü sarsıntı sadece yıllık büyümeyle, enflasyonla ilgili değil. Hele de ABD gibi aldığı borcu menkul kıymetler üzerinden dış dünyaya taşıtan bir ülke için.
Bu kadar temel bir iktisat bilgisinin Trump’ın ekibinde olmadığını varsaymak zor. Tam da bu yüzden, mesele tarifeler değil. Tek bir kişi, karara gerekçe gösterilen hesapta uzlaşamadığımız halde, tüm dünyayı etkileyen yıkıcı bir karar alabiliyor ve kimse ona dur diyemiyor. İşte mesele bu. Konu bugün tarife olur, yarın başka bir şey…