Son dönemde adeta bir komplo teorisi enflasyonu ile karşı karşıyayız. Empati yoksunluğu ile birleştiği ve şiddet eğilimleri güçlendiğinde komplo teorileri toplum için hayati riskler taşıyor.
Zaten pek bir faydasını görmediğimiz siyaset iklimimiz iyice riskli bir ortama girdi. Diyeceksiniz ki, “Trump ticaret savaşlarını başlatmış, sen içerideki kayıkçı kavgasına mı takıldın?”
Doğrusu, evet! Akılla hareket edersek ticaret savaşlarının etkilerini hafifletiriz. Üstesinden gelecek gücümüz var. Gelgelelim, toplum ortak bir gerçeklik içinde olamazsa sosyal hayatımızı da ekonomiyi de olumsuz etkileyecek büyük riskler bizi bekliyor.
Kutuplaştıran tehlikeli oyun sadece TV ekranlarına yansımıyor. Toplum sağlığını negatif etkileyecek komplo teorileri de artıyor. Adeta yükselen bir komplo enflasyonu ile karşı karşıyayız. Hemen yanımızdaki aklı başında insanlar komplo teorilerinin peşinde koşar oldu. Sohbetlerde gerçek ile hayal arasındaki çizgi belirsizleşiyor. Gerçeklik parçalandıkça, yanlış bilgi de kolaylıkla yayılıyor. Sapla saman iyice birbirine karışıyor. Demokratik hesap verilebilirlik zayıflıyor. Sosyal medya platformları başta, daha fazla ilgi çekmek için adeta yangına körükle giden de çok. Satışı, kar etmeyi gerçeğin önüne koymayı tercih ediyorlar.
“Kuşku” diyor bir İran Atasözü, “bilgiye giden yoldur.” Meraktan beslenen, analitik ve eleştirel bir akılla desteklenen kuşku, gerçeğin ortaya çıkmasına yardım eder. Entrikalardan kuşkulanmaya ve bunları akıl ve mantık süzgecinden geçirmeye itirazımız yok. Aksine, bunu yapanların zihni sağlıklı çalışıyor demektir. Ama gelin biz, biz olalım, çeşitli olaylar arasında mantıklı görünebilen bağlantılara işaret etseler de, komplo teorisyenlerinin zihnimizde yaratmaya çalıştığı kurgulara teslim olmayalım. Üstümüze düşeni yapıp hep gerçeği arayalım.