MUHAMMED KUTUB BAĞIRGAN - Yeminli Mali Müşavir
Sanayi kesiminin yüzde 77’sini oluşturan KOBİ’ler, 2024 yılı faaliyetlerinin düşük kârlılık yahut başabaş noktasında geçmesi sonrası (Hatta özel düzenlemeler, artan kredi maliyetleri ve talep noksanlığı nedeniyle zarar eden firmalar da var) 2025 ve 2026 yılları için üretime devam mı tamam mı noktasında kararsız kalmışlardır. Ekonomik belirsizlikler, iç piyasada yaşanan ağır durgunluk, dış piyasada artan rekabet ve istenilen kur seviyesinin oluşmaması vb. birçok etken sanayiciye "kısıtlı da olsa sermaye bileşenlerini üretimle eriteyim mi, yoksa normatif politikalar eşliğinde önümdeki birkaç yılı pasif hareketle atlatayım mı?" sorusunu söyletir oldu.
Bu firmaları düşünmeye sevk eden kritik sebepler ise şu şekilde sıralanabilir:
ARTAN İŞÇİLİK MALİYETLERİ VE NİTELİKLİ İŞÇİ SORUNU
Dolar bazında yaşanan ücret artışı ve sosyal güvenlik kesintileri, mamul birim satış fiyatı dengede olan sektörler için ilave maliyet artışına sebep oldu. Ayrıca açlık sınırı altında ödenen ücretler insanları çalışmamaya iterken daha az istekli ve niteliksiz işçilere yüksek ücret ödenmesine, bu da maliyetlerin artışına neden oldu. Serbest çalışan bir amelenin gündeliği sanayi kesiminde çalışan bir işçinin 3 katını aşmış durumda.
YÜKSEK FİNANSMAN MALİYETİ
Yeterli öz kaynağı olmayan yahut dış kaynağın finansal kaldıracından faydalanmak isteyen KOBİ’ler için kısa vadeli borçlanma kaçınılmazdır. Buna ihracat ve ithalat kredilerini yahut BCH veya gündelik KMH kredililerini de ekleyebiliriz. Son dönemde politika faizinin yüksekliği nedeniyle düşük maliyetli krediye erişim mümkün değil. Ayrıca likidite ve vade risklerini de hesaba katınca katlanılan maliyet artmakta bu da elde edilmesi beklenen kârlılığı düşürmektedir.
DURGUNLUK/TALEP NOKSANLIĞI
Satışı hedeflenen miktar, firmaların değişken maliyetlerini de etkilemektedir. Oluşan talep noksanlığı üretim miktarını azaltmakta, bu da başabaş noktasını yakalama noktasında sanayiciyi sıkıntıya sokmaktadır.
İFLAS/KONKORDATO
Satış yapılan firmaların iflas yahut konkordato sürecine girmesi ile birlikte zamanında yapılamayan tahsilat yine zamanında yapılamayan ödeme olarak KOBİ’lerin karşısına çıkmaktadır. Alacak devir hızı düşen bu firmaların, borç devir hızını karşılamaması günlük, haftalık, aylık finans açığı doğurmaktadır. Bu da alış anında yakalanması gereken fırsatları (iskonto) yakalayamamak anlamına gelmektedir ki nihayetinde ham maddenin daha pahalı alınmasına sebep olmaktadır.
FABRİKA KİRASI
Son dönemde toprak sahiplerinin elde etmeyi hedeflediği rant tutarı, son üç yılda yaşanan ani dalgalanma ile artmış durumdadır. Bu da üreticinin fabrikalara ödediği kirayı aşırı yükseltmekte, bu da maliyet artışına sebep olmaktadır.
NAKİTE ULAŞIMIN ZORLUĞU
Ekonomi birimlerinin politikaları nedeniyle talebin azalması amacıyla sahadan çekilen nakit, doğrudan sanayiciyi etkilemektedir. Nakit yokluğu sanayicileri, kısa vadeli kredi yahut bono ve çek kullanımına itmektedir. Bu ise alış esnasında iskonto imkanından yararlanamama ve nihayetinde maliyetlerin artmasına sebep olmaktadır.
FIRSAT MALİYETİ
Özellikle durgunluğun, yüksek faizin ve enflasyonun yaşandığı ülkemizde fırsat maliyeti hesaba katılması gereken temel başlıklardan biridir. Sanayici eğer sermayesini (toprak, fabrika, makina ve nakit) üretime sevk etmeseydi, başka bir işle ne kazanabilirdi? Bugün mevduatlara verilen yüksek faiz çok cazip. Üretmenin getirdiği riskler yerine, para piyasasında değerlendirilen sermaye ne getirir? sorusuna verilen cevap doğrudan sanayicinin maliyetini ve nihayetinde kârını etkileyen bir durumdur.
DEĞİŞMEYEN DENGE FİYATI
Birçok sanayici; "Her girdimizin maliyeti yüzde 30-70 arası arttı lakin biz fiyatlarımıza bu zammı yansıtamadık.” şeklinde serzenişte bulunmaktadır. Bunun sebebi, tam rekabet piyasasında fiyat belirleyici olunamaması nedeniyle piyasada denge fiyatın arz ve talep ile bir noktada durmasıdır. Harcanabilir gelirin düşüşü ile birlikte talepte yaşanan durgunluk, sanayicinin istediği marjinal kârı etkilemektedir.
BEKLENEN DÖVİZ KURU SEVİYESİ
İç piyasa ile birlikte dış piyasaya da satış yapan sanayici, istenilen döviz kuru noktasında son iki yıldır çok muztarip. İhracatı büyük oranda ithalata bağımlı olan sanayici için dış piyasada yaşanan siyasal belirsizlikler, savaş ve yüksek rekabet nedeniyle daralan pazar payı ile beraber istenilen döviz kurunu alamaması da düşük kârlılığa neden olmaktadır. Ayrıca ihracat bedelinin %30’unu Merkez Bankası'na satmak zorunda olan ihracatçılar da alış ve satış kuru arasındaki fark ile beraber ilave külfete katlanmak zorunda kalmaktadırlar.
ELDE EDİLMEYEN KAZANÇ ÜZERİNDEN ÖDENEN VERGİLER
Maliye Bakanlığı birimlerince son dönemde sürdürülen agresif tutum ile beraber alınan vergi ve kesilen cezalar malumunuz. Hesaba katılmayan ve 5 yıllık tarh zaman aşımı boyunca aranabilen vergiler sanayicinin nakit akışını bozmakta, yahut hesaplara konan haciz bildirileri ile beraber ödeme acziyetine girmektedirler. Ayrıca “Enflasyon Düzeltmesi” uygulaması ile beraber sermayesi düşük olan bu şirketlere ilave kâr çıkmakta ve elde edilmeyen bu kâr üzerinden vergi talep edilmektedir.
Sonuç olarak üretim sahasını son yıllarda sermayesi olmayan maceracı kişilerin doldurmasının ana sebebi, ortada farklı alanlarda değerlendirebilecekleri sermayesi olmayan kişilerin üretimi seçmesidir. Gerçek sermaye sahipleri ise yukarda saydığımız sebeplerle sermaye unsurlarını farklı alanlarda değerlendirmekle meşgul. Üretmediğimiz takdirde istihdamda yaşanacak kayıp maalesef göz ardı edilmektedir. Üreten firmaların sadece kâr maksimizasyonu hedefi yoktur. Ayrıca bu firmaların istihdam ve milli hasılaya katkısı noktasında sosyal sorumluluğu da bulunmaktadır.
Şimdi KOBİ soruyor. Üretmeli mi yoksa başka yerde mi değerlendirmeli? Kapatmalı mı yoksa devam mı etmeli? Önümüzdeki süreç bu soruların nasıl cevaplandırılacağını da bize gösterecektir.