Küresel ısınma ve iklim değişikliği günümüzde en büyük çevresel tehditlerden biri haline gelmiştir. Bu tehditle mücadelede devletler ve uluslararası kuruluşlar çeşitli politikalar geliştirirken, karbon vergisi (carbon tax) bu politikalar arasında önemli bir yer tutmaktadır. Bu yazıda, karbon vergisinin işleyişi, ekonomik etkileri ve sürdürülebilir kalkınmaya katkıları ele alınacaktır.
Karbon vergisi, "kirleten öder" prensibine dayanır. Karbon salınımına neden olan işletmeler ve bireyler, neden oldukları emisyonlar için belirlenen birim başına vergi öderler. Bu, hem bireyleri hem de şirketleri daha temiz enerji kaynaklarına yönelmeye teşvik eden bir mekanizma olarak işlev görür.
Nedir bu sera gazları?
Sera gazları, atmosferde bulunan ve güneşten gelen enerjinin bir kısmını tutarak dünyanın ısınmasına neden olan gazlardır. Bu gazlar, sera etkisi olarak adlandırılan doğal bir sürecin temel bileşenleridir ve dünya üzerindeki ortalama sıcaklığı yaşanabilir seviyelerde tutmada önemli bir rol oynar. Ancak, insan faaliyetleri sonucunda sera gazlarının atmosferdeki yoğunluğu arttığında, küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi ciddi çevresel sorunlara yol açmaktadır.
Kyoto Protokolü’ne Göre Temel sera gazları; Karbon Dioksit (CO2) fosil yakıtların yanması ve sanayiden, Metan (CH2) tarım ve doğal gaz üretiminden, Diazot Oksit (N2O) gübre kullanımı ve sanayiden, Hidroflorokarbonlar (HFC’ler) soğutucu gazlardan, Perflorokarbonlar (PFC’ler) alüminyum ve yarı iletken üretiminden, Sülfür Hegzaflorid (SF2) elektrik iletiminden, Azot Triflörür (NF2) ise elektronik ve yarı iletken üretiminden kaynaklanır ve atmosferde uzun süre kalarak küresel ısınmaya farklı seviyelerde katkıda bulunur.
Karbon vergisi hangi ülkelerde uygulanıyor?
Karbon vergisi yukarıda bahsi geçen sera gazlarının ortaya çıkmasına sebep olan kişi ve kurumlardan vergi alınması amacıyla ortaya çıkmıştır. İlk olarak 1990 yılında Finlandiya tarafından hayata geçirilen karbon vergisi, günümüzde İsveç (1991, 130$), Norveç (1991), Danimarka (1992), Kanada (2019, 50 CAD), Japonya (2012, 3$), Şili (2017, 5$), İrlanda (2010, 48$), Birleşik Krallık (2013, 25$), Almanya (2021, 25€) ve Güney Afrika (2019, 8$) gibi birçok ülkede uygulanmaktadır. Bazı ülkelerde bireyler doğrudan karbon vergisi öderken, çoğu ülkede bu vergi şirketlere uygulanır ve dolaylı olarak tüketicilere yansıtılır. Örneğin, İsveç, Kanada ve İrlanda bireylere doğrudan karbon vergisi uygularken, Almanya, Birleşik Krallık ve Japonya gibi ülkelerde vergi sanayiye uygulanır ancak fiyat artışları yoluyla tüketicilere dolaylı olarak ulaşır.
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (skdm) nedir?
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), Avrupa Birliği’nin (AB) 2026’dan itibaren uygulamaya koyacağı bir karbon fiyatlandırma sistemidir. Bu mekanizma, karbon kaçağını önlemek ve AB sanayisini düşük karbonlu üretime teşvik etmek amacıyla geliştirilmiştir.
Nasıl çalışır?
- AB dışından ithal edilen belirli ürünlerin karbon ayak izi hesaplanacak ve Avrupa Emisyon Ticaret Sistemi'ndeki (EU ETS) karbon fiyatı kadar bir maliyet uygulanacak.
- İthalatçı firmalar, ithal ettikleri ürünlerin üretim sürecinde salınan karbon miktarına bağlı olarak bir karbon ücreti ödeyecekler.
- Eğer ihracatçı ülke (örneğin Türkiye), kendi içinde bir karbon fiyatlandırma mekanizması uygularsa, AB’de ödenecek karbon vergisi mahsup edilebilecektir.
Hangi sektörleri kapsıyor?
SKDM, ilk aşamada yüksek karbon emisyonuna sahip sektörleri (Çimento, Demir-çelik, Alüminyum, Gübre, Elektrik, Hidrojen) hedef alıyor. Bu kapsam ilerleyen yıllarda genişletilerek, petrokimya, cam, kağıt ve diğer sanayi ürünleri gibi alanlara da yayılabilir.
Türkiye’de Karbon Vergisi ve ETS dönemi başlıyor!
Türkiye'nin ilk "İklim Kanunu" teklifi, 26 Şubat 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Çevre Komisyonu'nda kabul edilmiş ve genel kurula sevk edilmiştir. Bu kanun taslağı, Türkiye'nin 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda sera gazı emisyonlarını azaltmak, iklim değişikliğine uyum sağlamak ve yeşil dönüşümü teşvik etmek için kapsamlı düzenlemeler içermektedir.
Kanun taslağında doğrudan bir karbon vergisi uygulamasına yer verilmemekle birlikte, sera gazı emisyonlarının azaltımı amacıyla uygulanabilecek karbon fiyatlandırma araçları olarak emisyon ticaret sistemi (ETS) ve/veya karbon esaslı vergiler ve benzeri araçlar sayılmıştır.
Türk şirketlerini ne bekliyor?
Türkiye’deki şirketler, İklim Kanunu ve AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ile birlikte hem doğrudan hem de dolaylı karbon vergisi yükümlülükleriyle karşı karşıya kalacaklar. Bu süreç, şirketlerin karbon ayak izlerini azaltmalarını ve sürdürülebilir üretime geçiş yapmalarını zorunlu hale getirebilir.
Doğrudan karbon vergisi: Hibrit karbon vergisi modeli gündemde!
İklim Kanunu kapsamında, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bünyesinde İklim Değişikliği Başkanlığı kurulacak ve Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) devreye alınacak. ETS, karbon emisyonlarını sınırlandırarak şirketlerin belirlenen karbon tahsisatlarını aşmaları durumunda karbon vergisi ödemelerini zorunlu kılacak.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, fosil yakıt sübvansiyonlarının kaldırılması ve karbon salınımının vergilendirilmesi gerektiğini vurgularken, elde edilecek gelirlerin yenilenebilir enerjiye yönlendirileceğini belirtti. Kulislerden gelen bilgilere göre, Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) ve Karbon Vergisini içeren hibrit bir model üzerinde çalışılıyor. Bu kapsamda:
- Benzin, mazot, LPG ve doğalgazdaki ÖTV azaltılarak, yerine karbon vergisi getirilecek.
- Kömür, linyit ve diğer fosil yakıtlar ile SKDM kapsamındaki çimento, demir-çelik ve alüminyum gibi ürünlere düşük oranlı karbon vergisi uygulanacak.
- İthal edilen karbon yoğun ürünler için ithalatçılar, sorumlu sıfatıyla beyan veya özel beyan usulüyle karbon vergisi ödeyecek.
- Kurulacak ETS piyasasında ücretsiz tahsisatlar yapılacak ancak tahsisat gelirleri vergilendirilecek. Tahsisat devirlerinde KDV istisnası uygulanacak.
Yeni sistem, karbon emisyonlarını azaltırken, şirketleri yeşil dönüşüme teşvik eden bir yapıya sahip olacak!
Doğrudan karbon vergisinin etkileri:
- Yüksek karbon salınımına sahip sektörlerde üretim maliyetleri artacak.
- Düşük karbonlu üretim yapan firmalar avantajlı hale gelecek.
- Türkiye’de ödenen karbon ücretleri, AB’ye ihracat yapan firmalar için SKDM kapsamında AB tarafından hesaplanan karbon vergisi tutarından mahsup edilebilecek.
Dolaylı Karbon Vergisi: AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM)
Türkiye, AB’ye ihracat yapan önemli ülkelerden biri ve 2026’dan itibaren SKDM kapsamında karbon yoğun ürünlere vergi uygulanacak. Ancak, bu vergiyi Türk ihracatçılar değil, AB’deki ithalatçı firmalar ödeyecek. AB’ye ihracat yapan çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen sektöründeki firmalar doğrudan etkilenirken, diğer sektörler de ilerleyen yıllarda kapsam içine alınabilir.
Dolaylı karbon vergisinin etkileri:
- AB’deki ithalatçı firmalar, Türkiye’den alınan ürünler için karbon vergisi ödeyecek.
- İthalatçılar, bu maliyetleri Türk ihracatçılara fiyat baskısı olarak yansıtacak.
- Karbon ayak izi yüksek olan Türk firmalar, fiyatlarını düşürmek zorunda kalabilecek veya pazar kaybı yaşayabilecek.
- Karbon ayak izi düşük olan firmalar, rekabet avantajı kazanacak.
Genel değerlendirme ve kritik uyarılar
Karbon maliyeti kaçınılmaz hale geliyor!
İklim Kanunu ile birlikte, Türkiye’de faaliyet gösteren şirketler doğrudan karbon maliyetleri ile karşı karşıya kalacak. Bu yükü görmezden gelen firmalar, rekabet güçlerini hızla kaybedebilir.
SKDM ve AB piyasalarına erişim riski
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) kapsamında, Türk ihracatçıları, AB’deki ithalatçıların karbon maliyetlerini karşılamak zorunda kalabilir. Bu da, karbon fiyatlandırması olmayan ülkelerden gelen ürünlere ek maliyet getirecek ve AB pazarına girişte ciddi rekabet dezavantajları yaratacaktır.
Hükümetin ETS ve karbon vergisi adımı kaçınılmaz!
Türkiye’de Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) ve karbon fiyatlandırma mekanizmalarının uygulanması, ödenen karbon ücretlerinin AB tarafından tanınmasını sağlayabilir ve Türk şirketlerinin SKDM yükünü hafifletebilir. Ancak, bu mekanizmalar devreye alındığında şirketler için yeni mali yükümlülükler de kaçınılmaz olacaktır.
Yeşil dönüşüm yapmayan şirketler büyük kayba uğrayacak!
Karbon emisyonlarını düşürmek ve düşük karbonlu üretime yatırım yapmak artık bir tercih değil, zorunluluk haline geliyor. Aksi takdirde, şirketler hem uluslararası ticarette dışlanacak hem de yüksek karbon vergileri ile ağır finansal yüklerle karşılaşacak.
Mehmet Şimşek’in açıklamaları net: Fosil yakıt desteği bitiyor, karbon vergisi geliyor!
Türkiye'de fosil yakıt sübvansiyonlarının azaltılması, karbon vergisinin gündeme alınması ve sanayi şirketleri için karbon emisyonlarına dayalı yeni mali yükümlülüklerin getirilmesi artık kaçınılmaz.