
Kadın hakları mücadelesinin simge ismi gazeteci-yazar Duygu Asena’nın kaleminden çıkan Kadının Adı Yok romanının gücüne dünyada kaç kitap ulaştı acaba? Milyonlarca insana göre kadının uyanışının işaret fişeğiydi. Bir yılda 40 baskı yaptı. Müstehcen bulundu, yasaklandı, aklandı. Elden ele dolaştı, ezberleri bozdu. Kadın sorununu ülke gündemine en kuvvetli haliyle taşıyan, zihniyet devriminin yolunu açan manifesto oldu.
Eğer bugün kadın erkek eşitliğine yönelik bir mücadele sürüyorsa biliniz ki mayasında Duygu Asena’nın serpiştirdiği, Kadının Adı Yok eserinde simgeleşen fikirlerin etkisi bulunmaktadır. Hal böyle olunca mesleğimizin de unutulmaz ismi Duygu Asena’nın ve en çok satan kitabının türlü çalışmalara esin oluşturmaması düşünülemezdi.

Asena’nın tabuları yıkan kitabı Kadının Adı Yok, bu kez genç yönetmen Çağla Karslıoğlu ve besteci Emre Şener’in elinde yeni bir kısa film adaptasyonuna dönüşüyor. Genç ikili, ortaya koyacakları film ile bugünün değer yargıları ve toplumsal kaygılar ışığında özellikle kadın hakları konusunda yıllar içinde katedilen mesafeyi gözlemlemeyi ve düşündürtmeyi amaçlıyor. 2001 doğumlu yönetmen ve set designer Çağla Karslıoğlu, New York’ta film, tiyatro ve moda sektörlerinde çalışıyor. Emre Şener, Türkiye’deki konserlerine tanıklık ettiğim, özenli bir gayretle yürüttüğü sanat yolculuğunda geleceğinin açık olduğuna inandığım besteci ve orkestra şefi. Royal Academy of Music mezunu olan ve eserleri dünya çapında icra edilen Emre, London Contemporary Soloists’in kurucusu ve şefi olarak müzik kariyerini sürdürüyor.
basınımızın sembol ismi çetin emeç, idso konserinde iki büyük besteci ile anıldı

Türkİye’de gazeteci olmanın bedelini hayatı ile ödeyen isimlerden ne ilki ne de sonuncusuydu Çetin Emeç. 35 yıl önce, 7 Mart 1990 tarihinde çalıştığı Hürriyet Gazetesi’ne gitmek üzere aracına binerken, İstanbul Suadiye'deki evinin önünde maskeli iki kişi tarafından kurşunlanarak öldürüldü. Eşi Bilge Emeç, anısını yaşatmak için sosyal ve kültürel etkinliklerde aktif rol aldı, basın özgürlüğüne ilişkin özenli bir duruş sergilerken, oğlu Mehmet Emeç iş yaşamında ilerledi. Kızı Mehveş Emeç ise başarılı bir piyanist olmanın yanı sıra akademisyen kimliğiyle de sanata hizmet etmeyi sürdürdü.
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO), 7 Mart 1990’da uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşama veda eden basın dünyamızın ekol yaratan isimlerinden Çetin Emeç’i, muhteşem bir konser ile andı. DenizBank’ın 20 yıldır desteklediği İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği “Çetin Emeç’i Anma Konseri” tam anlamıyla bir müzik şöleniydi dinleyicisi için.
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası DenizBank Konseri’nde kendi dönemlerinde yetenek ve yaratıcılığı birleştirebilmiş iki büyük besteciye yer verildi.
Piyanist Gökhan Aybulus’a eşlik eden Orkestra, Avusturyalı şef Andreas Ottensamer yönetiminde Wolfgang Amadeus Mozart’ın “Piyano Konçertosu No: 24 Do Minor, K.491” ve Gustav Mahler’in “Senfoni No:1 Re Major, Titan” eserlerini seslendirdi.
Solist Gökhan Aybulus’un yorumuyla, Mozart’ın aydınlık melodileriyle bezeli Do minör Piyano Konçertosu soluksuz izlenirken, Avusturyalı şef Andreas Ottensamer yönetimindeki İDSO'nun değerli sanatçıları, G. Mahler’in Alman Romantik dönem yazarı Jean Paul’ün Titan adlı romanından esinle bestelediği ilk senfonisini dinleyicisiyle buluşturdu.

Konser izleyicileri, tıpkı piyanist Gökhan Aybulus’a olduğu gibi Avusturyalı şef Andreas Ottensamer’a da bis’lerle büyük sevgi gösterisinde bulundular.
Saygın isimlerin, sanatsal etkinliklerle anılmalarının anlamının büyük olduğuna inananlardanım. Ölümsüz eserlerle yanyana gelmeleri, daha fazla özendirilmeli, bu konuda sanat insanları da daha fazla talepkar olmalıdır.