1917’de Vladimir İlyiç Ulyanov ya da daha yakından bildiğimiz adıyla Lenin liderliğinde Rusya’da Bolşevik Devrimi gerçekleştiğinde birçok kişi bunu geçici bir durum olarak görüyordu. Lenin 1924’te ölene kadar devrimin başında kaldı. Devrimi konsolide eden liderse Jozef Stalin oldu. Stalin 1953’te öldüğünde komünistler sadece Sovyet Rusya’da değil, Orta ve Doğu Avrupa, Çin, Kuzey Kore ve dünyanın daha birçok yerinde iktidardaydı.
Donald Trump’ın ikinci dönemine dair analiz yapanlar Bolşevik Devrimi’nin hikâyesinden feyz alabilir. Trump’ın MAGA, yani “Make America Great Again” hareketi de aynı Bolşevik Devrimi gibi Amerikan iç ve dış siyasetinde önemli kırılmaların habercisi. Trump’ın başkanlık süresi dört sene. Ancak bir sonraki MAGA başkanı, muhtemelen Münih Güvenlik Konferansı’nda Avrupalıları hüngür hüngür ağlatan JD Vance olacak. Yani MAGA’nın Stalin’i olabilir.
Dünyaca ünlü jeopolitik risk analiz şirketi Eurasia Group’un başkanı Ian Bremmer, içinde bulunduğumuz dönemi “jeopolitik resesyon” (geopolitical recession) olarak tanımlamış. Ekonomik resesyonu biliyoruz: Talep düşer, finansal piyasaların dengesi bozulur, şirketler batar ve ekonomiler daralır. ABD’de iki çeyrek üst üste negatif büyüme, resmi resesyon olarak tanımlanıyor. Tanımı net olduğu için ekonomik resesyondan nasıl çıkılacağını da iyi biliyoruz. O yüzden ekonomik resesyonlar en fazla 1-2 sene sürüyor.
Önümüzdeki seçimlerde MAGA, diğer Batı demokrasilerine sirayet edecek
Jeopolitik resesyon ise uluslararası siyasi düzende güç dengesi bozulurken var olan kurumsal yapının veya siyasi mimarinin buna ayak uyduramaması sonucu ortaya çıkıyor. Devletler uluslararası sisteme güvenmek yerine, işlerimizi kendimiz görelim diyor. Daha az işbirliğine açık daha fazla rekabetçi bir tutum içerisine giriyorlar. Halklar tepkiselleşiyor, popülist liderleri başa getiriyor veya mevcut popülist liderler siyasi olarak giderek güçleniyor. Sonuç, Soğuk Savaş sonrası küresel düzende kıyıya itilen Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, küresel ekonomiye entegre olup teknolojide dünya gücü haline geldiği halde siyasi liberalizmi benimsemeyen Çin’e karşı ABD’de yükselen tepki. Ve tabii ki Trump ile MAGA hareketinin ikinci kez iktidara gelmesi. Önümüzdeki süreçte gerçekleşecek seçimlerde MAGA’nın diğer Batı demokrasilerine de sirayet ettiğini göreceğiz. Belki adı MAGA değil de MEGA (Make Europe Great Again) olacak. Bunun ilk alametlerinden biri de bu pazar Elon Musk’ın desteklediği AfD’nin ikinci parti olduğu Almanya seçimlerinden geldi.
Jeopolitik resesyon 10-20 sene sürüyor
Ekonomik resesyonların aksine jeopolitik resesyonlar daha uzun sürüyor. 1-2 sene yerine 10 ila 20 senelik devrelerden söz ediyoruz. İlginç olan ise, ekonomik resesyonları düşen talepte, yenilenmeyen kredilerde hemen görebilen iş dünyasının elitleri, siyasi resesyonları anlamakta zorluk çekiyor. Geçen hafta Financial Times’ta Simon Kuper bu konuya işaret etmişti: Napolyon “Birini anlamak için yirmi yaşındayken dünyada ne olduğuna bakın” demiş. Bugünkü küresel iş dünyası elitinin çoğu yirmi yaşındayken Demir Perde yıkılıyor, Nelson Madela hapisten çıkıp Güney Afrika’nın cumhurbaşkanı oluyor, dünyada liberal fikirler yükselirken bir tür “siyasi canlanma” yaşanıyordu. Şimdi devrenin tam ters dalgasındayız. Seneye Elon Musk, Davos’ta iğne atsan yere düşmeyecek konuşmasında, “Beyler, dağılabilirsiniz, kasabaya yeni şerif geldi, artık bu toplantılarda kendinizi tatmin etmenize gerek yok” derse şaşırır mısınız?
Türkiye’de Trump yönetiminin etkilerini hep dış politika açısından tartışıyoruz. Bunun sebebi belki de Trump ile ilgili yorum yapanların hep dış politika yorumcusu olması. Oysa Trump’ın en az dış politika kadar iç politikaya, ekonomik ve siyasi karar alma süreçlerimize de etkisi olacak. Türkiye, dünya ekonomisinin %1’i nispetinde bir büyüklüğe sahip. Vakıa ile kavga edecek gücümüz yok. Yeni bir dünya kurulurken akıllıca davranıp yerimizi almalıyız. Her şirket de devlet de jeopolitik resesyon dönemine nasıl adapte olacağını oturup planlamalı.
Tabii ki kamudaki diğer karar alıcılar da aynı planları hızla yapmak zorunda. Trump, suyuna gidip istediklerini yaptığınızda ihtiyacınız olan başka alanlarda size destek vermekten de çekinmeyen bir lider. O yüzden birinci kural Trump’ın açıktan karşı çıktığı işleri yapmamak olmalı. Trump, geçtiğimiz hafta Dijital Hizmet Vergisi, rekabet hukukunda Dijital Hizmetler Yasası gibi düzenlemelerle Amerikan şirketlerini sıkıştıran ülkelere yaptırım uygulayacağını açıkladı. Doğal olarak listenin başında ise Avrupa Birliği var. Yani Avrupa’nın öncülük ettiği bu düzenlemeler önümüzdeki dönemde başına dert olacak gibi. Jeopolitik resesyon giderek daha derinden hissedilirken artık bu konularda Avrupa’ya hızla uyum sağlama endişesinden sıyrılıp kendi çıkarımız doğrultusunda yeni dünyaya uyumda ilk adımı atabiliriz.