Ortada garip ve dengesiz bir durum var. TÜİK rakamları bu dengesizliği hastalık nedeniyle çalışamayacak durumda olanlar ile kişisel nedenlerle çalışmayanların sayısındaki patlama ile dengeliyor.
2022 yılında çift haneli rakamlarla ifade edilen işsizlik oranı 2023’te çift hanenin biraz altına indikten sonra 2024’te net bir şekilde tek haneli düzeye indi. İşsizlik oranı 2022 yılında yüzde 10,43 iken 2023’te yüzde 9,35’e geriledikten sonra 2024’te yüzde 8,71’e kadar geldi. İşsizlik oranında 2 yılda gerçekleşen düşüş 1,72 puanı buldu. İşsiz sayısı da 469 bin kişi azalarak 3,1 milyona indi.
15 yaş üstü nüfus iki yılda 1,25 milyon kişi artarken işgücüne katılanların sayısındaki artış 1,4 milyon ile nüfus artışının üstüne çıktı. Böylece işgücüne katılım oranı 1,12 puan artarak yüzde 54,2’ye çıktı. İstihdamdaki artış 1,9 milyon ile hem nüfus, hem de işgücü artışının üzerine çıktı. İstihdam oranı da 1,93 puan artarak yüze 49,48’e ulaştı.
Geniş tanımlı işsizlik yüzde 25,35
Buraya kadar her şey çok pozitif gözüküyor. Madalyonun bir yüzü böyle.
Ama gizli işsizleri de hesaba katan geniş tanımlı işsizlik oranına bakınca bunun tam tersi bir durumla karılaşıyoruz. Son iki yılda dar tanımlı işsizlik oranı 1,72 puan gerilerken geniş tanımlı işsizlik oranı tam tersine, hem de daha hızlı bir hareketle 5,4 puan birden sıçrayarak yüzde 25,35’i bulmuş.
Bunun nedeni zamana bağlı eksik istihdam ile potansiyel işgücü sayılarındaki yüksek artışlar.
Bir işi varmış gibi gözüken ama aslında haftada 40 saat çalışabildiği bir işi olmadığı için iş aramakta olanların sayısı son 2 yılda yüzde 132 gibi olağanüstü bir sıçrama ile 1,9 milyon kişi birden artarak 3,3 milyon kişiyi aştı. Eksik istihdamdaki artış, nüfus artışından da işgücü artışından da istihdam artışından da daha fazla. Adeta son 2 yıldaki istihdam artışının tamamı eksik istihdam artışı şeklinde olmuş gibi bir durum var.
Gizli işsizlerin sayısındaki artış nüfus artışından daha fazla
Esası iş bulma umudu kırıklardan oluşan ve iş olsa çalışabilecek durumda olan potansiyel işgücündeki artışta da benzer bir durum var. Bu kalemdeki gizli işsizlerin sayısı da iki yılda yüzde 44,8 ve 1,3 milyon kişi birden artarak 4,2 milyonu aştı. Yani gizli işsizlerin sayısındaki artış, nüfus artışından daha fazla ve işgücü artışına yakın bir düzeyde.
Ne dar tanımlı, ne de geniş tanımlı işsizlik hesabına girmeyen ama onların sonuçlarını etkileyen bir başka ve biraz da garip bir gelişme de işgücü dışında kalan nüfus cephesinde gözleniyor.
2 yıllık dönemde ev işleriyle meşgul olduğu için çalışmayan veya iş aramayan kadınların sayısı yüzde 26,11 ve 2,6 milyon kişi azalarak 7,4 milyona düşmüş. Eğitim nedeniyle işgücüne katılmayan öğrencilerin sayısı da yüzde 15,33 ve 737 bin kişi azalmış. Emeklilik gerekçesiyle işgücüne katılmayanların sayısı da yüzde 14,21 ve 721 bin kişi azalmış. Buna göre işgücünde 3-4 milyon kişilik bir artış potansiyeli ortaya çıkmış. Oysa işgücündeki artış sadece 1,4 milyonda kalmış.
Ortada garip ve dengesiz bir durum var. TÜİK rakamları bu dengesizliği hastalık nedeniyle çalışamayacak durumda olanlar ile kişisel nedenlerle çalışmayanların sayısındaki patlama ile dengeliyor. Çalışamaz durumda olanların sayısı iki yılda yüzde 28,45 ve 1,4 milyon kişi artarak 6,33 milyona, kişisel nedenlerle çalışmayanların sayısı ise yüzde 45,52 ve 1,2 milyon kişi artarak 3,85 milyona fırlamış.
Bu iki kalemdeki 2,6 milyon kişilik artış olmasaydı dar tanımlı işsizlik oranı 1,72 puan azalarak yüzde tek haneye inmek bir yana 4,48 puan artarak yüzde 14,91’e çıkmış olacaktı. Geniş tanımlı işsizlik oranı da yüzde 29,4’ü bulacaktı.
İşsizlikte madalyonun arka tarafındaki görünüm de böyle.