Geçtiğimiz hafta ekonomi ve iş dünyası açısından iki önemli gelişme yaşandı. Bir yandan, Danıştay 3. Dairesi, iş dünyasını yakından ilgilendiren asgari kurumlar vergisi konusunda yürütmeyi durdurma kararı vererek vergi mükellefleri için önemli bir rahatlama sağladı. Öte yandan, menkul satış sözleşmelerinde dövizle ödeme yasağının kaldırılması, ticari işlemlerde daha fazla esneklik sunarak iş dünyasına yeni bir dinamizm kazandırdı.
DANIŞTAY’DAN ASGARİ KURUMLAR VERGİSİNE İLİŞKİN YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI
Danıştay 3. Dairesi, 10 Şubat 2025 tarih ve 2024/5700 sayılı kararıyla, 23 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin bazı maddelerinin yürütmesini durdurarak, işletmelerin geçmiş yıl zararlarını asgari kurumlar vergisi matrahında kullanabilmelerine olanak tanıdı.
Bildiğiniz üzere, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32. maddesi, kurumlar vergisinin kurum kazancı üzerinden %25 oranında alınacağını düzenlemektedir. 32/A maddesi ise teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançların, yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar, Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek indirimli oranlar üzerinden vergilendirileceğini hükme bağlamaktadır.
Bu düzenlemelere ek olarak, 7524 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle getirilen "Yurt İçi Asgari Kurumlar Vergisi" başlıklı 32/C maddesi, asgari kurumlar vergisinin hesaplanmasına ilişkin esasları belirlemektedir.
- 32/C maddesinin 1. fıkrası, kurumlar vergisinin, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının en az %10’u kadar olmasını zorunlu kılmaktadır.
- 2. fıkra, asgari kurumlar vergisi hesaplanırken, kanunda açıkça belirtilen bazı istisna ve indirimlerin matrahtan düşülebileceğini ifade etmektedir.
- 4. fıkra, bu hükmün geçici vergi dönemlerinde de uygulanacağını belirtmektedir.
- 6. fıkra, “indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancı” ifadesinin, ticari bilanço kârına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesiyle bulunan tutarı ifade ettiğini açıklamaktadır.
- 7. fıkra, asgari vergi oranının belirli sektörler, iş kolları veya üretim alanları için sıfıra kadar indirilebileceğini veya bir katına kadar artırılabileceğini ve bu yetkinin Cumhurbaşkanı’nda olduğunu hükme bağlamaktadır. Ayrıca, asgari verginin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde yetkili kurumun Hazine ve Maliye Bakanlığı olduğu ifade edilmektedir.
Asgari Kurumlar Vergisinin Getirilme Gerekçesi
7524 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde, yurt içi asgari kurumlar vergisi, yeni bir vergi güvenlik müessesesi olarak tanımlanmıştır. Bu uygulamanın temel amacı, beyan edilen kurum kazancı üzerinden yapılan indirim ve istisnalar nedeniyle, hesaplanan ve ödenen kurumlar vergisinin mevcut vergi oranının çok altına düşmesini engellemektir. Böylece, beyan edilen kazanç ile vergi matrahı arasında bir denge sağlanması ve asgari bir vergi yükümlülüğünün garanti altına alınması hedeflenmiştir.
Tebliğ ile Getirilen Düzenleme
5520 sayılı Kanun'un 32/C maddesinin nasıl uygulanacağına ilişkin açıklamalar, 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’ne, 23 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin 13. maddesiyle eklenmiştir.
Bu tebliğin "32.5. Yurt İçi Asgari Kurumlar Vergisi" bölümünde şu hükümler yer almaktadır:
- "32.5.4." ve "32.5.6." alt bölümlerinde, beyannamelerde indirim konusu yapılan geçmiş yıl zararlarının asgari kurumlar vergisi matrahından düşülemeyeceği ve verginin hesaplanmasında dikkate alınacağı belirtilmiştir.
- "32.5.6." alt bölümünde yer alan üçüncü ve beşinci örneklerde de, geçmiş yıl zararlarının asgari kurumlar vergisi matrahına dahil edildiği ve vergi hesaplamasında dikkate alındığı görülmektedir.
Ancak bu düzenleme, kanunda açıkça belirtilmemiş bir sınırlama getirdiği için hukuki tartışmalara neden olmuştur. Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı da tam olarak bu noktada şekillenmiştir.
Bu düzenleme, yalnızca kanunda açık bir hüküm bulunmaması nedeniyle hatalı değil, aynı zamanda müessesenin getirilme gerekçesi ile de çelişmektedir.
Danıştay, bu düzenlemeyi Anayasa’nın 73. maddesinde yer alan "vergilerin kanuniliği" ilkesine açıkça aykırı bulmuştur.
Verginin Kanuniliği İlkesine Neden Aykırı?
Vergi hukukunda verginin matrahı, oranı, yükümlüsü, istisnaları ve muafiyetleri ancak yasalarla belirlenebilir. Bir idari düzenleme ile bu hususların genişletilmesi veya daraltılması mümkün değildir.
Danıştay kararında şu hususlar vurgulanmıştır:
- 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda, geçmiş yıl zararlarının asgari kurumlar vergisi matrahından indirilemeyeceğine dair açık bir hüküm bulunmamaktadır.
- İdare, kanunda yer almayan bir kısıtlamayı tebliğ yoluyla getirerek yetkisini aşmıştır.
- Geçmiş yıl zararlarının asgari vergi matrahından düşülmesine izin verilmemesi, mükelleflerin yasal hakkını kısıtlamaktadır.
- Dönem ticari zararlarının asgari kurumlar vergisi matrahından düşülmesine izin verilirken, geçmiş yıl zararlarının düşülmemesi açık bir çelişkidir.
Özellikle, asgari vergi uygulamasının temel amacı, devletin verdiği vergisel teşvikler (vergi harcamaları) nedeniyle vergi matrahının aşınmasını önlemektir. Ancak, zarar mahsubu vergi harcaması niteliğinde değildir.
Danıştay’ın kararında şu vurgu yapılmıştır:
"Düzenlemenin amacının, çeşitli indirim ve istisnalar nedeniyle düşük vergilemenin önlenmesi olduğu belirtilmesine karsın bu mahiyette olmayan gider fazlalığından kaynaklanan geçmiş yıl zararlarının asgari vergi matrahından düşülmesine izin verilmemesi, ticari bilanço zararı üzerinden %10 oranında vergi alınmasına yol açacağından kurumlar vergisinin konusunun, Kanun’un 1. Maddesinde sayılan kurumların kazançları olduğu dikkate alındığında, geçmiş yıl zararından dolayı vergiye tabi kazancı olmayan bir mükellefin dava konusu düzenleme nedeniyle vergi ödemek zorunda kalacağı da açıktır."
Bu karar, vergi mükellefleri açısından büyük bir kazanım olarak değerlendirilmektedir.
Şimdi Ne Olacak?
Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı yürürlükte kaldığı sürece: geçici vergi ve kurumlar vergisi beyannamelerinde asgari kurumlar vergisi hesaplanırken geçmiş yıl zararları matrahtan indirilebilecektir. Maliye Bakanlığı, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu (VDDK) nezdinde itiraz edebilecektir, ancak vergi camiasında VDDK’nın yürütmenin durdurulması kararını kaldırmayacağı ve Danıştay 3. Dairesi’nin esas incelemede iptal kararı vereceği yönünde güçlü bir beklenti bulunmaktadır. Sürecin hızlı ilerlemesi ve yürütmenin durdurulması kararının sağlam hukuki gerekçelere dayanması, bu öngörüyü desteklemektedir. Daha önceki benzer yargı süreçlerinde de, yürütmenin durdurulması kararı verilen düzenlemelerin esas incelemede iptalle sonuçlandığı görülmüştür. Danıştay 3. Dairesi, eğer düzenlemede açık bir kanuna aykırılık tespit etmemiş olsaydı, yürütmenin durdurulmasına karar vermeyecekti. Bu nedenle, iptal kararının verilmesi kuvvetle muhtemeldir. Eğer yürütmenin durdurulması kararı kaldırılmazsa, esas hakkındaki karar beklenmeye devam edilecektir. Tabi bu arada Maliye Bakanı Şimşek’in Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararında vurguladığı kanunilik ilkesini dikkate alarak söz konusu düzenlemeyi kanunlaştırmak istemesi de ihtimaller dahilindedir.
MENKUL SATIŞ SÖZLEŞMELERİNDE DÖVİZLE ÖDEME DÖNEMİ BAŞLADI
İkinci önemli gelişme, makroekonomik konjonktürle uyumlu kambiyo politikaları kapsamında 6 Mart 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan düzenleme ile menkul satış sözleşmelerinde (taşıt hariç) dövizle ödeme yasağının kaldırılması oldu.
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar'da 13 Eylül 2018'de yapılan değişiklikle, Türkiye'de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri belirli sözleşme türlerinde sözleşme bedelinin ve diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenemeyeceği hüküm altına alınmıştı.
Konuya ilişkin tebliğle de bu hükmün istisnaları düzenlenmişti. Söz konusu tebliğde 19 Nisan 2022'de yapılan değişiklikle menkul satış sözleşmelerinden kaynaklı ödeme yükümlülüklerinin Türk parası cinsinden kabul edilmesi ve yerine getirilmesi zorunlu hale getirilmişti. Ancak yeni düzenleme ile bu kısıtlama kaldırıldı ve taraflara dövizle ödeme esnekliği sağlandı.
Yeni düzenleme ile taşıtlar hariç tüm menkul satış sözleşmelerinde ödeme artık dövizle yapılabilecektir. Tebliğde geçen "menkul" kavramı, gayrimenkul kapsamına girmeyen her türlü mal ve eşyayı ifade etmektedir. Danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dahil hizmetlerde döviz yasağı devam edecektir.
Bu değişiklik, özellikle dış ticaret işlemleri bulunan firmaların döviz alım satımı sonucunda oluşan maliyetlerinin giderilmesi, ticari hayattaki işleyişin rahatlatılması ve ekonomideki enflasyonist etkilerin azaltılmasında önemli katkılar sunacaktır.
Sonuç: İş Dünyası İçin Olumlu Gelişmeler
Bu iki gelişme, hem vergi politikaları hem de ticaret açısından iş dünyasına önemli avantajlar sunuyor.
- Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı, işletmelerin vergi yükünü hafifletirken;
- Menkul satış sözleşmelerinde dövizle ödeme serbestisi, ticari işlemlerde daha fazla esneklik sağlıyor.
Önümüzdeki süreçte, bu kararların iş dünyasına etkileri yakından takip edilecektir.