Belli ki ABD'nin yeni yönetimi, Orta Doğu politikasında öncelediği "İran'ı etkisizleştirme" politikasına Türkiye'yi de dahil etmeye çalışacak.
ABD'nin Türkiye'ye gönderdiği yeni Büyükelçi Tom Barrack, Amerikan Senatosu'ndaki onay oturumunda Trump yönetiminin izleyeceği Orta Doğu politikasının ipuçlarını verdi.
Büyükelçi'nin, sunumunda atalarının Osmanlı tarafından yönetilen topraklardan geldiğini söylemesi, kültürel olarak Türkiye'nin Osmanlı geçmişini yüceltme eğilimindeki AK Parti yönetimine atılan çiçek gibiydi. Barrack, iş hayatını anlatırken ise Suudi Arabistan'da geçirdiği günleri, burada temasta olduğu "Sünnilerden" aldığı hayat derslerinin altını çizerek, Ankara'daki mevcut hükümete ikinci "çiçeği" de attı.
Ancak bu "çiçeklerin" ardından Büyükelçi'nin asıl mesajı, konuşmasında İslam Halifelerinden Muaviye'den yaptığı bir alıntıyla geldi;
“Kırbaç yeterli olduğunda kılıcı, dilim/sözlerim yeterli olduğunda ise de kırbacı asla kullanmam. Beni karşımdaki insana bağlayan bir tek iplik varsa, onu koparmam. O çekerse, ben çözerim. O gevşetirse, ben çözerim..."
Muaviye'nin İslam dinindeki Sünni-Şii çekişmesinin başlangıcında oynadığı kilit rol düşünüldüğünde, Barrack'ın verdiği mesajı da deşifre etmek mümkün. Belli ki ABD'nin yeni yönetimi, Orta Doğu politikasında öncelediği "İran'ı etkisizleştirme" politikasına Türkiye'yi de dahil etmeye çalışacak. Nitekim Büyükelçi'nin şu cümlesi de bunu destekler nitelikte;
"Türkiye, Başkan Trump'ın İran'ın Orta Doğu'daki etkisini durdurma yönündeki maksimum baskı kampanyasında da yaşamsal bir ortaktır..."
SURİYE'DEKİ İSRAİL-TÜRKİYE ÇEKİŞMESİ
Barrack'ın alıntısındaki "kırbaç ve kılıç" ifadeleri de önemli;
ABD, İran'ı etkisizleştirme politikasını İsrail'le birlikte yürütüyor. Bu politika Orta Doğu'daki pek çok ülkede, Filistin'de, Irak'ta, Yemen'de, Lübnan'da aynı anda yürütülüyor. Suriye de bundan muaf değil elbette.
İsrail, Gazze'de -söylemde- kendisine karşı duran Türkiye'nin İran planlarına "taş koymasını" istemiyor. Türkiye'nin Suriye'de askeri üs sahibi olması, hele hele Suriye'nin hava sahası kontrolünü üstlenmesi, İsrail açısından "sakıncalı" görünüyor. İsrail'in Suriye'de Türkiye'ye tahsis edileceği söylenen üsleri bombalaması bundan.
Son dönemde Amerikalı mevkidaşı Marco Rubio ile iki kez görüşen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın açıklamaları ise, Ankara'nın "mesajı aldığını" gösterir nitelikte;
Fidan'ın Reuters demecindeki "Suriye’de İsrail ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz" cümlesi bunun işareti.
Ve son not, ABD'nin Türk iç politikasına yaklaşımına dair;
Muaviye, görevini kendisinden sonra oğlu Yezit’i bırakarak Halifeliğin seçimle değil, babadan oğula geçme yoluyla ilerlemesini başlatan kişi.
ABD Başkanı Trump'ın Türkiye'de ana muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu'nun tartışmalı kanıt ve gerekçelerle hapse atılmasına tek bir söz etmediği, oysa Fransa'da aşırı sağcı lider LePen'in ceza alması üzerine yüksek perdeden eleştirdiği hatırlandığında;
Büyükelçi Barrack'ın Muaviye alıntısının Türkiye ve Türk demokrasisi açısından bir başka sembolik mesaj içerdiğini de söylemek mümkün...