Bugün Merkez Bankası’ndan faiz indirimi bekleyen yok. Mevcut görünüm ve riskler karşısında faiz indirim süreci rafa kaldırılmış olmalı.
Mart ayında mevsim etkisinden arındırılmış TÜFE yüzde 2,6 oranında arttı. Enflasyonun temel eğilimini yansıtan bu oran, normal koşullarda artık yüzde 1’in altına gerilemiş olmalıydı. Ancak henüz bu seviyeye düşülemedi. Aylık bazda bu artış, yıllıkta yaklaşık yüzde 39’a karşılık geliyor. Bu da Türkiye’yi hâlâ "yüksek enflasyonlu ülkeler" liginde tutuyor.
Resmi verilere göre mart ayında TÜFE yüzde 2,46 artarken, yıllık enflasyon yüzde 38,10 seviyesine geriledi. Ancak bu düşüşe rağmen Türkiye, enflasyon sıralamasında hâlâ dünyanın en kötü beşinci ülkesi. Bizden daha yüksek enflasyon sadece Suriye, Sudan, Arjantin ve Zimbabwe’de var. Oysa Türkiye, bu listeye değil, tek haneli enflasyona sahip, istikrarlı ekonomilere yakın olmalıydı.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi: Bu tablo, Türkiye’nin içinde yer almak isteyeceği bir tablo değildir. Türkiye, bir zamanlar Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi olan, enflasyonu yüzde 5’in altına çekmeyi amaçlayan bir ülkeydi. Bugün ise yüzde 38’e sevinir, yüzde 24’ü hayal eder hâle gelmek, ciddi bir vizyon kaybına işaret ediyor. Üstelik, mevsim etkisinden arındırılmış veriler, özellikle düşük gelir gruplarını yakından ilgilendiren gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 3,69’luk bir fiyat artışına işaret ediyor. Bu durum, toplumun geniş kesimlerinin açıklanan manşet enflasyondan çok daha yüksek bir enflasyon baskısı hissettiğini gösteriyor.
TCMB ne yapmalı?
Bugün Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplanacak. Bu görünüm ışığında nasıl bir karar almalı?
CNBC-e'nin bu hafta 25 kişi ve kurumla yaptığı ankette 20 katılımcı, TCMB'nin değişikliğe gitmeyerek politika faizini yüzde 42,5 seviyesinde tutmasını bekliyordu. Sadece 4 katılımcı, 350 baz puanlık faiz artırımıyla faizin yüzde 46'ya ve 1 katılımcı ise 250 baz puanlık artışla yüzde 45'e çıkarılacağını tahmin ediyordu. Yani faiz indirimi bekleyen yok. Mevcut görünüm ve riskler karşısında faiz indirim süreci rafa kaldırılmış olmalı.
Enerji fiyatlarındaki gerileme gibi önümüzdeki döneme ilişkin bazı olumlu gelişmeler olsa da yukarı yönlü riskler hâlâ ağır basıyor.
- Beklentiler bozuldu: Geçen hafta açıklanan TCMB piyasa katılımcıları anketine göre piyasanın yıl sonu TÜFE beklentisi yüzde 28,04'ten 29,98'e ve 12 ay sonrası için beklenti ise yüzde 24,55'ten 25,56'ya yükselmiş. Yani beklentiler kötüleşmiş.
- Tarımda don şoku: Bu yıl Türkiye tarihinin en büyük don felaketlerinden biri yaşandı. Başta hububat, baklagiller ve yağlı tohumlar olmak üzere stratejik öneme birçok üründe hasar yok ama kayısı, şeftali, elma, üzüm gibi meyve çeşitlerinde ciddi hasar oluştuğu bildiriliyor. Bu da gıda fiyatları üzerinde baskı yaratabilir.
- Ücret artışı baskısı artabilir: Şu ana kadarki gelişmeler, enflasyonun ana eğiliminin öngörülenden daha yavaş şekilde gerilediğini ortaya koyuyor. Bu da 2025’in ekonomik açıdan zorlu geçeceğini işaret ediyor. Sabit gelirli vatandaşlar yüksek enflasyonun etkisini hissetmeye devam ederken, işverenler de yıl ortasında yeni ücret artışı talepleriyle karşı karşıya kalabilir.
- Tarife artışları: Her ne kadar petrol fiyatlarındaki düşüş gibi bazı olumlu gelişmeler olsa da ABD’de Trump’ın tarifeleri yeniden gündeme getirmesi gibi dış faktörler küresel enflasyon açısından da riskler barındırıyor.
Böylesi bir tablo karşısında, ihtiyatlı ve kararlı bir para politikası duruşu, her zamankinden daha büyük önem taşıyor.