Deve kuşlarına haksızlık ettiğimizi biliyorsunuz değil mi; sanırız ki, tehlike anında korkudan kafalarını kuma gömüyorlar. Aslında kafalarını yere eğiyorlar. Bu da kendilerini savunmak için değil, çevrelerindeki hareketleri daha iyi görebilmek için. Deve kuşları kafalarını yiyecek ararken ya da yuvalarını yaparken eğiyor ya da zaman zaman kuma gömüyor…
Kafasını gömen tek canlı türü insan
Son günlerde olup bitene bakınca, olup bitene hayret eden iş dünyası temsilcilerini gördükçe, “Okuma yazmaları mı yok?” diye soruyorum. Haberlerden işlerine geleni, sektörlerden işlerine yarayanı, çalışanlardan kendileri gibi olanı, arkadaşlardan ‘kral çıplak’ demeyeni, işler ters gidince “…hiç böyle olacağını düşünmemiştim ama…” diyenlerle dertleşmeyi, eğlencede bile hep aynı esprileri yapanlarla kümeleşmeyi, farklı konuşandan ürkerek kaçanlarla kamplaşmayı tercih edince bugünlere geldik diyebilir miyiz?
Kafayı kuma gömmenin sorunu ne?
Toplumların kritik sayılacak kadar geniş bir bölümünün şiddeti ve dezenformasyonu onayladığını biliyor musunuz? Önce korktuk, sonra kutuplaştık, gel zaman hoşnut olmadığımıza karar verdik, git zaman yaygın bir hayal kırıklığına gömüldük ve nihayetinde kriz derecesinde şikayet ediyoruz. Çok çok şikayet ediyoruz.
Bu yılı temsil eden kelimeler
Kriz, hayal kırıklığı, hoşnutsuzluk, sıfır toplam anlayışı, ayırımcılık, önyargı, korku, yüksek mağduriyet duygusu, şikayet ve eylem…
Başlıklar şunlar; ekonomik belirsizlikler ve iş kayıpları, sosyal eşitsizlik, medyadaki güven kaybı ve bilgi kirliliği.
Şiddet meşru
Her 10 kişiden 6’sı hoşnut değil. Bu insanlar, hükümetlerin ve iş dünyasının kendisini zarara uğrattığını düşünüyor. Zenginlerin düzenden faydalandığına inanıyor.
Endişe veren bulgu; 18-34 yaş arasında olan nüfus içinde olup tahminlerimizin üzerinde bir çoğunluk, değişim getirmek için online saldırıları, dezenformasyon yaymayı, şiddet uygulamayı ve kamu veya özel mülkü tahrip etmeyi, hatta daha fazla düşman aktivizm biçimini onaylıyor.
Sıfır toplam
Yine en az bu kadar endişe veren bir gerçek, karşısındakinin kaybının kendisinin kazancı ya da tersine kendi kaybının karşısındakinin kazancı olduğuna inanıyor. Sayıları kabarık… buna sıfır toplamlı düşünce yapısı diyoruz. Birileri kaybedecek ki, diğeri kazansın. İş birliği yok, fayda yok, pozitif yaklaşım yok, rekabet var. Önereceğim araştırma rutin olarak takip ettiğim ve sıkça kaynak olarak gösterdiğim bir yayın. Hükümet, iş dünyası, medya ve STK'lar olmak üzere dört temel kuruma duyulan kamu güvenini ölçen yıllık bir küresel araştırma olan Edelman Güven Barometresi. Ocak ayında açıklanan rapora göz atmanızı öneriyorum.
Düşmanca aktivizm
Araştırma, “şikayet krizi” ortamı olduğunu gösteriyor. Güven kırılgan. Dünya genelinde toplumun yüzde 61'i, hükümet ve iş dünyasının hayatlarını zorlaştırdığına ve sistemin, adil olmayan bir şekilde zengine fayda sağladığına inanıyor. Yaygın hayal kırıklığı, sıfır toplamlı bir zihniyeti ve değişim için aşırı eylemlerin daha fazla kabul görmesini körüklüyor. Katılımcıların yüzde 40'ı toplumsal sorunları ele almak için çevrimiçi saldırılardan şiddete kadar en az bir düşmanca aktivizm biçimini onaylıyor. 10 kişiden 4'ü düşmanca aktivizmi, değişimi yönlendirmek için uygun bir araç olarak görüyor.
Güvensizlikten şikayete
- Gelişmekte olan ve gelişmiş ekonomiler arasında giderek büyüyen güven uçurumu; 2025'teen çok güvenen toplumlar Asya ve Orta Doğu'da Çin (%77), Endonezya (%76), Hindistan (%75) ve BAE (%72)
- Demokrasiler en az güven duyulan yerler; Japonyayüzde 37'yle en düşük seviyede ve Almanya (%41), Birleşik Krallık (%43), Fransa (%48) ve ABD (%47).
- “Kitle ve elit” farkı; küresel olarak,düşük gelirli nüfus, yüksek gelirli gruplara (%61) kıyasla kurumlara çok daha az güveniyor.
"Şikayet" duygusu, güvensizlikten daha yıkıcı
Güvensizlikten şikayete geçiş nasıl oluştu; daha önce güven kaybı yaşayan bireylerin, giderek toplumsal sistemin kendilerine zarar verdiğine inanmaya başlamasıyla şekilleniyor. Güvensizlik ilk başta, kurumlara veya liderlere duyulan güvenin azalmasıyla kendisini gösterdi. Sonra hükümetler, medya ve bazı iş dünyası aktörleri hedef oldu. Hızla, derin bir toplumsal şikayet ve hoşnutsuzluk biçimine dönüştü.
Toplumsal öfkeyi görmemek kafayı kuma gömmek demektir. Şikayet, güvensizlikten daha yıkıcı. Güvensizlik, toplumda pasifleşme, politik çözümsüzlük yaratabilir. Şikayet, toplumsal değişim için radikal adımlar atılmasına yol açabilir.