Global sistem çatırdıyor. Hem de ciddi anlamda. Henüz kırılım gerçekleşmedi. Ancak, yapı, mevcut hali ve onu taşıyan ayaklar itibarıyla uzun soluklu dayanmaktan uzak bir noktada.
Bu köşedeki son yazıda küresel tarafta olan bitenin sadece tek bir sebep kaynaklı olmadığı ve belki de herkesi eş zamanlı ilgilendiren bir kırılım anında olduğumuz üzerine tartışma yapmıştık. Maalesef koşulların getirdiği üzere, aynı tema üzerinden ilerlemekten başka şansımız yok. Zira majör kırılımların dönüşleri kısa zamanda olmuyor. Buna yönelik yorum yapabilmek için öncelikle kırılımın tam olarak gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda uzlaşmamız gerek.
Global sistem çatırdıyor. Hem de ciddi anlamda. Henüz kırılım gerçekleşmedi. Ancak, yapı, mevcut hali ve onu taşıyan ayaklar itibarıyla uzun soluklu dayanmaktan uzak bir noktada. Bu, bugünün konusu gibi dursa da çok uzun yılların ve hatta son 15-20 yılın problemi. Önce, gelişmiş ülkelerdeki önemli siyasi profillerin sahneden ayrıldıklarını gördük. Bugün, Almanya, Fransa, İngiltere gibi kritik Avrupa ülkelerinde zorlanılan dönemeçlerde sistemin devamı için çabalayan ve alternatiflerle gelmeyi başarabilen siyasetçiler bulmak imkansız. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Fikirler ve davranışlar farklılaşma göstermekle birlikte, artık globalin en önemli sorunundan birisi olan “fikir üretimi” pek mümkün değil. Bu nedenle genel olarak ve genele yayılır şekilde lider arayışı var. Bunun en önemli gerekçelerinden birisi, birçok kez sesli şekilde tartıştığımız üzere, İkinci Dünya Savaşı sonrasının uluslararası kurumlarındaki tıkanıklık. Sistemin bir diğer önemli zorlanma yanı da burası. Lider eksikliği bir noktaya dek telafi edilebilir belki, ancak, son noktada başvurulacağı ve bir şekilde çözümü sağlayacağına inanılan kurumların zafiyeti ve etkisizliği, işlerin çok daha içinden çıkılmaz bir hal almasına zemin hazırlıyor. İşin en kötü yanı da acil durumda kırılacaklar listesindeki kurumların “felç olma” durumu.
Ülkeler, yıkıcı değişime karşı hazırlıklı değil
Her şey sadece ama sadece Başkan Trump’ın akşam saatlerinde getirmeye karar verdiği tarifelere birkaç gün sonra ara vermesi ya da ülkelerin karşılık gösterip göstermemesi üzerinden ayrışması değil. Esas mesele, sistemdeki zorlanmanın, bu gibi çok daha problemli çözüm arayışları ile sorunu büyütme riski taşıması. Dikkatten kaçan bir diğer kritik ayrıntı da bugün gelinen noktada, küresel ticaretin bu denli sert ve yıkıcı bir değişime ülkeler nezdinde hazır olup olmadığı. Elbette herhangi bir hazırlık söz konusu değil. Belki, yakın geçmişin acı deneyimlerinin getirdiği bir takım ihtiyatlılıklar vardır; ancak, topyekun bir değişim noktasına ciddi bir kalabalık ile hazır olunduğunu söylemek güç.
“Eğer her şeyi sadece küresel hisse senetlerinin davranışları üzerinden okumayı tercih ediyorsanız” sizler için fazlasıyla malzemenin olduğu bir hafta geride kaldı. Bir nevi “Başkan Trump aldı, Başkan Trump geri verdi” durumu söz konusu. Çin’e, Çin’in karşılık vermesi gerekçesiyle getirilen ek gümrük vergilerinin içeriğinden hafta sonu itibarıyla elektronik ürünler gibi bir kısım grup üyesi çıkarıldı. Bunun, trilyon dolar seviyesini aşan piyasa değeri düşüklüklerinin ardından biraz olsun yatırımcılara nefes aldıracağını düşünmek çok zor değil. Keza 90 günlük öteleme kararının da aynı etkide olacağını düşünmek. Peki ya sorunun temelinde düzelme var mı? Hayır. Sistemin temsilcileri kavga etmeyi bırakıp, bir araya gelip, yeniden konuşmaya ve çözüm aramaya başlamadan da olmayacak. Esas soru şu: Çözüm bulmak isteyen kaç kişi var? Gerçek çözüm.
Küresel arz kanalı COVID-19 sonrası süreçte bir kez daha ciddi baskı altında. Bu kez öyle salgın kaynaklı falan değil. Artık sistemin tıkanışı ve yeniden dizayn arayışlarının artmasından. Bunun en önemli yansıması ve riski, genele yayılır enflasyonist baskının yeniden patlama olasılığının çok daha yüksek sesle tartışılması, dünya ticaret hacminin yer değiştirmesi, yeniden şekillenmesi ve bu esnada azalış tehlikesi yaşaması ve tüm bu olan bitenin para politikaları ile çözümünün de pek mümkün, sağlıklı ve kolay olmayışı. Ne çok karışıklık var değil mi?
Bu hafta için takip edilecekler listesinin ilk sırasına Dünya Ticaret Örgütü’nün yayımlayacağı raporu eklemekte fayda görüyorum. Ekim 2024’te çizilen son tablo da pek iyi değildi ama son olan biteni de tahmin etmekten doğal olarak uzaktı. Karşılıklı ve genele yayılır şekilde getirilen vergi artışlarının etkisini kestirmek kısa vadede çok zor. Hesap kitap hızlı siyasi geçişler arasında hata barındırırken aynı zamanda havada kalabiliyor. Yayımlanan raporlar aynı gün içerisinde geri çekiliyor. Böyle bir dönem işte.