Son yıllarda Türkiye’de gelir dağılımının önemli ölçüde bozulduğunu söylersek yanlış olmaz. Her ne kadar TÜİK rakamlarında bu bozulmanın boyutu çok yüksek değilse de (2014’te 0.397 olan Gini katsayısı 2024’te 0.413’e yükselmiş), Dünya Eşitsizlik Veritabanı’na göre (World Inequality Database) hem eşitsizliğin mutlak değeri hem de geçen süre içindeki bozulma oranı çok daha yüksek. (0.59’dan 0.64’e!) Bu bozulmanın nedenlerini kısaca bir kez daha irdelersek:
– Bizatihi yüksek enflasyonun kendisi eşitsizliği artıran (regresif) bir vergi gibidir. Bunu basitçe şöyle anlatabiliriz: Varsıl ve yoksul iki kişinin günlük olarak cebinde taşıdıkları nakit para veya bankada bulundurdukları vadesiz mevduat ikisinin gelir farkları oranı kadar değildir. (Biri diğerinden 10 kat fazla kazanırken cebinde bulundurduğu para belki sadece 2 katıdır.) Faiz kazanmayan bu varlıklar enflasyon tarafından erozyona uğradığı için geliri daha az olanın ödediği efektif enflasyon vergisi daha yüksek olmaktadır.
– 2022-2023 arasında 13 ay kadar enflasyon endekslerinde görülen hatalı hesaplamalar neticesinde ücret artışları çalışanların azalan alım gücünü karşılayacak derecede artırılmadı.
– Türkiye’de 2021’den 2024’ün Mart ayına kadar çok aşırı bir finansal baskılama rejimi uygulandı. (“Finansal baskılama” eksi reel faizlerle şirketlerin kredi kullanmasını sağlarken tasarruf sahiplerinin reel bazda varlıklarını eriten bir uygulamadır.) Bu durum özellikle TL’de kalıp alternatif yatırım araçlarına yönelemeyen orta sınıfların gelirlerini çok düşürdü.
– Aynı zamanda, yüksek devaluasyon yaşandığı dönemlerde döviz ve altına geçemeyenlerin servetleri de erozyona uğradı. (Bu durumda kalanların büyük çoğunlukla zaten birikimleri daha düşük kesimler olduğunu söylemeye gerek yok.)
– Özellikle orta sınıfların tüketim sepeti içinde önemli bir yere sahip olan gıda ve kiralardaki yüksek artışların önüne geçilemedi.
– Rasyonel politikalara geri dönüş sonrasında, bu sefer de efektif mevduat faizlerinde miktara göre yüksek oranlı farklılaşmalar oluşunca, gene miktarsal olarak daha düşük mevduata sahip olan orta sınıflar kaybetti.
– Dezenflasyonist politikalar ister istemez en azından belirli bir süre maliye politikasının sıkılaştırılmasını gerektirir. Merkezi hükümetin deprem felaketi sonrasında harcamaları artmak durumunda kalırken gelirlerini artırmak için her zaman olduğu gibi dolaylı vergilere ve cezalara yüklenildiği görülüyor. (Hatırlanırsa Sn. Şimşek gelir üzerinden vergilendirme konusunda bazı öneriler getirmiş, ancak İktidar kanadında bu öneriler kabul görmemişti.) Dolaylı vergiler de herkesten eşit oranda alındığı için son derece regresif vergilerdir.
Bu son noktadan hareketle bütçenin 2024 toplamında ve 2025 Ocak ayı nezdindeki performansını kısaca değerlendirelim. Gelir vergisi ve kurumlar vergisi dışındaki diğer tüm vergi, harç ve cezalar dolaylı vergi olarak değerlendirilebilir. Bu 2 vergi kaleminin toplam bütçe gelirleri içinden aldıkları paya baktığımızda belirgin bir kötüleşme görüyoruz. 2022’de %30.8 olan doğrudan vergi gelirlerinin tüm gelirlere oranı 2024’de %27.9’a gerilemiş. Sadece 2 senede bu kadar kötüleşme hiç de az değil.
Gelir vergisinin ne kadarının matrahta kesildiği (maaşlardan otomatik kesinti), ne kadarının ise beyanname ile ödendiği de ayrı bir tartışma konusu. Beyanname ile ödenenlerin toplam gelir vergisi tahsilatına oranı 2022’de %5,3 iken, 2024’te %4,7 olmuş. Azalma bir kenara zaten bu çok düşük oran bir şeylerin doğru olmadığını gösteriyor; özellikle ülkede gelir dağılımı bu kadar kötü iken!
Bütçe, ilk ay için olumlu görünüyor
2025 Ocak ayı bütçe gelişmelerine baktığımızda ilk ay için olumlu görünen bir bütçeden söz edebiliriz. Gelirler %48.6 artarken, giderlerdeki artış %37.6’da kalmış. Böylece de bütçe açığında 2024 Ocak’ına göre %7.6’lık bir azalma gerçekleşmiş. Ancak 2025 Bütçe tahminlerine göre pek çok kalemdeki harcamanın fazla düşük kaldığı da görülüyor. İlerleyen dönemlerde bu harcamalarda bir hızlanma şaşırtıcı olmayacaktır. Konumuza geri dönersek, bu ay doğrudan vergi gelirlerinin toplam gelirlere oranı geçen yılın aynı ayına göre bir miktar düzelme gösteriyor: %18.3 vs. %22.4. Mevduat ve fon stopajlarındaki artış da sene içinde doğrudan vergiler oranını bir miktar daha artırabilir.